Romantizmi gerçeküstü ile buluşturan Hoffmann’dan ‘Kedi Murr’

CAN ULUSOY  

“Çekinerek-göğsüm titreyerek-hayata, ıstıraba, ümide, özleme dair tatlı aylaklık ve şairane coşku saatlerinde özümden kopup çıkmış bir kağıdı dünyaya bırakıyorum. Eleştirinin katı hükmü karşısında dayanabilecek miyim? Fakat siz hisseden ruhlar, siz saf çocuk kalpliler, siz bana yakın sadık gönüllüler, evet yazdığım kişi sizlersiniz, gözlerinizdeki tek bir damla gözyaşı beni avutacak, duyarsız eleştirmenlerin soğuk azarının açtığı yarayı iyileştirecektir.”

Murr

Almanya doğumlu bir yazar, avukat ve müzisyen E.T.A Hoffmann, ‘Kedi Murr Dünya Görüşü’ romanının baş kahramanına söylettiği bu sözle aslında kendi sanatının algılanışına dair serzenişte bulunmaktadır. 19. yüzyıl romantik yazarlarında olduğu gibi güçlü bir anlatım gücüne sahip olan Hoffmann, aynı zamanda sıradışı üslubuyla da dikkat çeker. Ve tıpkı bir diğer romantik yazar Robert Musil gibi döneminde çok fazla anlaşılamayan sanatçının edebiyat dünyasına getirdiği soluk, ancak 20. yüzyıldan sonra hak ettiği ilgiye kavuşur. 

Kalabalığın kusursuz sahnesi

Alman romantizminin genel kasvetli ve yorucu fikirleri Hoffmann’ın eserlerinde mükemmel bir şekilde resmedilirken, sık sık komik karakterlerle dolu bir kalabalığın olduğu sürükleyici hikâyelere dönüşür. İkili anlatım tekniğinde yazılan ‘modern’ bir roman olan ‘Kedi Murr’un Dünya Görüşü’ tam da bu kalabalığın kusursuz bir sahnesi gibi.

Kitap, Orkestra Şefi Kreisler’in müsvedde kağıtlarından alınmış parçalar halindeki biyografisiyle birlikte, Hoffmann’ı gücünün doruğunda gösterir. Kreisler’le kendisinin müzisyen kimliğini bütünleştiren yazar, ‘Kedi Murr’la da edebi kişiliğini ortaklaştırır. Romanda durumlar ve sahneler arası geçişler keskin ve hızlıdır. Belki de bu yüzden 19. yüzyılda anlaşılamayan yapıt, içindeki gerçek dünyayı 20.yüzyıldan sonra tam anlamıyla okuyucuya açar.

‘Kedi Murr’un Dünya Görüşü’, Hoffmann’ı Cervantes’ten sonra kurmaca hikâye anlatımının moderniteye açılan bir kanalı yapar. 19. yüzyıl romanlarında genel olarak rastladığımız aristokrasi-burjuva çelişkisini Hoffmann, olay örgüsü içerisinde kurgusal bir araç olarak kullanır. Özellikle Murr’un karışık insan ilişkilerini anlama yöntemi onu aynı zamanda bu çelişkiyi kavrama zorunluluğuna da iter. Fakat çoğu zaman bu keşmekeşliğe bir anlam vermekte sonuçsuz kalır. Ünlü İskoç yazar ve eleştirmen Walter Scott, ‘Kurmaca Eserlerde Doğadışı’ adlı makalesinde Kedi Murr’a dair ‘’Bu tür masalları eleştiriye tabi tutmak imkânsızdır. Şiirsel bir zihin ürünü değildirler, delilikten kaynaklanan halüsinasyonları nadiren taşırlar’’ diye açıklar. Söz konusu eleştiri aslında ‘Kedi Murr’un Dünya Görüşü’ gibi kurmaca eserlerin 19.yüzyılın değişime çok da açık olmayan romantik anlayış içerisinde kendine yer bulamadığının kanıtı gibidir.

Bunun yanı sıra Hoffmann ve hikâyeciliği birçok çağdaşını kapsama alanına almıştır. Özellikle Kedi Murr’da belirgin olarak karşımıza çıkan sınıf çatışmasının arka planında, kendine hiçbir yere ait olmayan bir yol çizen yazar, romanda kendisine yakın karakterlerin varlığını ön plana almayı görev edinir. Bu durumu yüzyıl sonra Stefan Zweig ‘duman ve düşten biçimlenmiş, kişileri fantastik olan dünya dışı bir dünya’ olarak tanımlar.

George Sand’ın gözünden Kedi Murr

Romanın ana karakterleri arasından sıradışılığıyla sıyrılan Kedi Murr ise Hoffmann için kendi döneminin edebiyat anlayışına karşı eleştirel duruşun gerçekdışılıkla buluştuğu yerdir. Kedi Murr’un masalsı gelişimini sorgulayıcı bir teknikle ele alan yazar, gerçeklik ile hayal alemi arasındaki köprüyü realist bir bakışla kurar. Bu sebeple yazara yöneltilen ‘masalcı’ sıfatının yanısıra ‘gerçekçi’ kimliği de eklenmelidir. Fransız yazar George Sand söz konusu ilişkiyi ‘’İnsanlık tarihinde hiç kimse rüyalar dünyasına bu kadar özgür ve saf bir şekilde girmemiştir, kimse şiirsel cazibenin saçmalığına karşı bu kadar mantık, duygu ve akılla ilerlememiştir. Kimse hayal gücüne daha az güvenmemiştir. Ama hayal gücü, onun bileşeni, gerçek dünyası, düşüncelerinin gerçek alanıydı.(...) Yazılarının doğası ve kendi eylemlerinin iç mantığı zihninin tamamen sağlıklı olduğunun kanıtıydı’’ şeklinde ifade eder.

Güçlü edebi yönünün yanı sıra Hoffmann etkileyici bir  müzisyendir. Özellikle Beethoven üstüne yazdığı makaleleri modern müzik literatürünün mihenk taşları konumunda. Müzikle kurduğu ilişki Kedi Murr’un yaratılması esnasında kendisi için önemli bir rehber olmasının yanı sıra olay örgüsünün tamamlayıcı unsurudur da.

Özgün bir elveda

Hoffmann, hiçbir zaman bitiremediği bu romana kendine has bir son sözle elveda der. Bu aynı zamanda Kedi Murr’a ödeyeceği bir vefa borcudur: ‘’Burada, sıcakkanlı efendiler ve arkadaşlara, bu senenin 29-30 Kasım’ı gecesinde kısa süreli ama şiddetli bir hastalığın ardından sevgili koruyucum Kedi Murr’un umut vadeden varoluşunun dördüncü senesinde öldüğünü ve daha iyi bir hayata uyandığını naçizane bildirmek isterim. Ölümsüz genci tanıyanlar ve onun erdem ve adalet yolundan geçtiğini görenler derin acımı anlayıp-sessizce- saygı göstereceklerdir.’

Kedi Murr’un Dünya Görüşü
Ernst T. A. Hoffmann
Çeviri: M. Sami Türk
İletişim Yayınları
435 sayfa.