8 Mart'ı kutlayamaz ölü kadınlar

HDP’nin hazırladığı “Sokağa Çıkma Yasakları ve Kadınlar” başlıklı bilgilendirme dosyasına göre 16 Ağustos 2015’te başlayan ve bugün itibarıyla altıncı ayına giren sokağa çıkma yasaklarında toplamda 44 kadın öldürüldü. 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününüz, olabiliyorsa kutlu olsun.

Menekşe Ergün, 22 yaşındaydı. 6 Şubat’ta Cizre’de polis silahından çıkan kurşunla öldürüldü. Emame Şahin, 77 yaşındaydı. 13 Ocak’ta Cizre’de evinde infaz edilmiş şekilde bulundu. Emire Gök, 39 yaşındaydı. 20 Aralık’ta Nusaybin’de evinin bahçesinde polis kurşunuyla öldürüldü. Yasağın olmadığı mahallede vurulan Gök, dört çocuk annesiydi. Melek Alpaydın, 38 yaşındaydı. 3 Ocak’ta Sur’da yasak kapsamında olmayan mahallesinde evine atılan top mermisi nedeniyle kahvaltı masasının başında öldü. Ayşe Buruntekin, 40 yaşında ve dokuz çocuk annesiydi. 20 Aralık’ta Silopi’de oturduğu mahalleye yapılan yoğun top atışları sırasında vuruldu. Zeynep Taşkın, 18 yaşındaydı. 9 Eylül’de bebeği kucağındayken vurulup öldürüldü. İsmet Gezici, 55 yaşındaydı. 11 Kasım’da Silvan’da evinin sokak kapısında öldürülen yeğenin Engin Gezici’nin bedeni üzerine kapandığı sırada öldürüldü.

Altı ayda 44 kadın öldürüldü

Cesedi yedi gün sokaktan alınamayan Taybet İnan, kapısının önünde vurulup öldürülen 5 çocuk annesi 44 yaşındaki Selamet Yeşilmen, cenazesinin gömülmesine izin verilmediği için buzlukta bekletilen 10 yaşındaki Cemile Çağırga, yine Sur’da cenazesinin alınmasına izin verilmeyen 17 yaşındaki Rozerin Çukur’u daha çok duyduk ama Güneydoğu’da neredeyse beş aydır devam eden sokağa çıkma yasaklarında yukarıda isimlerini verdiğimiz öne çıkmamış olan kadınlar da öldürüldü. HDP’nin hazırladığı “Sokağa Çıkma Yasakları ve Kadınlar” başlıklı bilgilendirme dosyasında 16 Ağustos 2015’te başlayan ve bugün itibarıyla çeşitli yerlerde altıncı ayına giren sokağa çıkma yasaklarında toplamda 44 kadın öldürüldü.

Pazar günü HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Besime Konca, kadın gazetecilerle kahvaltıda buluşurken, elimize verilen bu kadın ölümleri durumu özetliyordu aslında. Özet yetmemiş olacak ki, kadın gazeteciler ve siyasetçiler buluşurken Kadıköy’den 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü için yapılacak kadın yürüyüşünde kadınlar yerlerde sürüklenip gazlanıyor ve gözaltına alınıyordu.

Önce dosya

HDP’nin hazırladığı dosyada, tüm savaşlarda cinsiyetçilik ve militarizm iç içe geçerek erkek şiddetini artırıp doğrudan kadınların bedenini, iradesini ve mücadelesini hedef aldığı için savaş ve çatışmalı süreçlerden en çok ve en farklı şekilde kadınların etkilendiği, Van’da Ekin Wan ve Cizre’de ise Menekşe Ergün’ün işkence görmüş ve çıplak olarak teşhir edilen bedenleri örnek veriliyor. Mazlum-Der’in Şubat raporunda güvenlik güçlerinden bir erkeğin bir kadına “Şu an sana tecavüz edebilirim, öldürebilirim, alıp götürebilirim, bunlara yetkim var” dediği de dosyada belgeleniyor. Dosyada Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GAAB) Kadın Politikaları Müdürlüğü’nün hazırladığı raporda ise Şemdinli, Beytüşşebap, Dargeçit, Silopi, Cizre, Bismil, Silvan, Sur’da yapılan çalışmalarda çatışma ortamında özellikle kadınlar ve çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon görüldüğü tespit edilmiş. Hastanelere erişimin engellenmesi ise en çok kadınları ve özellikle hamile kadınları etkilediği ortaya çıkmış. Ayrıca kadınlara ve kız çocuklarına dönük taciz olaylarının olduğu, güvenlik güçlerinin özellikle kadınlara yönelik ağır hareket içeren küfürler ettiği, tecavüzle tehdit ettiği de raporda belgelenmiş.

Dönülen evler ve hayatlar berbat

Dosyaya göre, bölgede sokağa çıkma yasaklarında en az 200 sivil yaşamını yitirirken bunların 36’sinin kadın. Besime Konca, bu durumu değerlendirirken, “90’larda savaş en azından kurallar içinde yapılıyordu, şimdi yapılan ise vahşet. Kadınlar öyle hikayeler anlatıyorlar ki… Dört gün önce Cizre’deydim, bir kadın anlatıyordu, evlerine girilmiş, yataklarının yorganlarının üzerine idrar ve dışkı yapılmış, mutfak perişan edilmiş, bütün halıları sigara izmaritleriyle yakılmış. Elbette giden canlar var ama geri döndüklerinde insanların bulduğu evleri de hayatları da berbat. Bunlar kolay unutulmayacak. 90’ları nasıl yıllardır konuşuyorsak, bu dönemi de çok uzun süre konuşacağız.”

90’lardaki 8 Martlar gibi

Figen Yüksekdağ her şeye rağmen kadınlar gününü kutlarken “Ankara, İstanbul, Urfa ve Batman’da 8 Mart Kadınlar Günü yasaklandı. 8 Mart’a uygulanan abluka aslında Cizre, Sur ve Silopi’ye uygulanan ablukanın bir parçası. Bu ablukalar savaş siyasetinin bütün ülkeyi sardığının göstergesi. Kadının bütün yaşam alanlarını yasaklıyorlar. 8 Mart’la başlayan bu abluka bütün ülkeye yayılacak bir siyasi aklı gösteriyor” diyor. Besime Konca ise “Analarını kaybeden kızların ya da kızlarını kaybeden anaların, Cizre, Sur ve Silopi’deki ve tüm Türkiye’deki kadınların 8 Mart Emekçi Kadınlar gününü kutluyorum. 90’larda Güneydoğu’da yaşanan 8 Mart’lar artık bütün Türkiye’de yaşanıyor. Aslında acımız var, çünkü yıllardır 8 Mart’ları beraber organize ettiğimiz arkadaşlarımızı kaybettik. Evet acımız büyük ama  direne direne yaşamayı öğreniyoruz” diye konuşuyor. Öldürülen kadınların günü kutlanmıyor işte. Belki de o yüzden her ne şekilde olursa olsun, ister kocası ister devlet tarafından öldürülsün, bu 8 Mart’a öldürülen bütün kadınların önünde saygıyla eğilelim ve onlar için devam edelim. 

‘Kürtler Türkiye’nin demokrasisi için hep biz mi öleceğiz diyor’

Figen Yüksekdağ, nereye varacağı pek de kestirilemeyen savaş durumundan yakın zamanda çıkabileceğimizin pek olanaklı olmadığını söylüyor. “Barış için olumlu bir gelişmeyi yakın zamanda beklemek hayalcilik olur. Ama şu anda birleşik mücadelenin yükseltilmesi şu anki en iyi beklenti olur. Bu konuda daha umutluyum.” Öte yandan sürekli söylenen duygusal kopuşla ilgili olarak da bölgedeki hissiyatı şöyle anlatıyor: “Bakmayın koptu kopuyor demelerine, koptu zaten. Aslında bir duygusal kopuş süreci başladı Kürtler arasında. Bu özgün bir kopuş, Kürtler Türkiye’nin demokrasisi için hep biz mi öleceğiz, hep ben mi bedel ödeyeceğim diyor. Bari bağımsızlık için mücadele etseydik, bir anlamı olurdu diyorlar. Bu kopuşu önceleyecek olan ve aradaki bağı kuran hala HDP’dir.”



Yazar Hakkında