LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Mutluluğun kokusu

Şarap tadımı yaparken size şarabın sırlarını açıklamaya başlayan ilk şey kokusu olur. Kokunun burnunuza ulaşan yoğunluğu, ne koktuğuna dair yürüttüğünüz fikirler şarabı tanımanızı sağlar. Hafif bir vanilya ve yanmış odun kokusu, şarabınızın meşe fıçılarda olgunlaştırılmış olduğunun göstergesidir. Bazı şaraplar yıllandıkça kokuları daha kompleks bir hal alır, iyi yapılmış bir parfüm gibi kendine has bir koku yaratır, ki böyle bir şarap çok zor bulunur. Yani bütün kokuların bir anlamı vardır şarap dünyasında. Şarap meraklıların, uzmanlarının, hadi gerçek adlarıyla analım, şarap ukalalarının burunlarını kadehin içine sokup, şarabı son nefeslerini alırmış gibi koklamalarının sebebi, şarabın ne olduğunu anlama çabasıdır. Yeşilbiber kokan bir kırmızı şarabın Cabernet Sauvignon, siyah zeytin kokanınsa Syrah üzümünden yapılma bir şarap olduğunu anlamak bir şarap uzmanı için zor olmasa da, ilk defa tadım yapan biri için mucizevi bir şey olabilir. Tüm kokular kimyasal birer bileşen olsalar da, bundan daha fazla anlam taşırlar. Hele eğer o koku hatıranızda bir yerlere dokunuyorsa, ufak bir koku zerreciği bir zaman makinesine dönüşebilir. 

Zamanla beraber kokular da değişiklik gösteriyor. Ada’yı anlatan eski yazılardan, çiroz kurutanlar yüzünden sahilin eskiden balık koktuğunu öğreniyoruz. Bugün adalar daha çok at pisliği kokuyor. Ya da sokakta kestane kokusuyla kışın geldiğini, mısır kokusuyla yazın yaklaştığını anlıyoruz. Tabii bir de, unutmak istediğimiz kokular var; mesela soğuk yumurta kokusu. İlkokuldayken, her gün mutlaka okula sagarında (սակառ/sefer tası) getiren biri olurdu ve ben o kokudan nefret ederdim.

Tüm bunlar içinde, bana gerçekten mutluluğun kokusu gibi gelen bir koku var. Hani şair demiş ya, “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?” diye, ben de bir obur olarak, “Bana mutluluğu pişirebilir misin?” diye sorabilirim, ve bu çok kolay cevap verilebilecek bir soru olur. Benim için, fırından yeni çıkmış, buram buram mahlep ve sakız kokan paskalya çöreği, mutluluğun vücut bulmuş halidir.

Paskalya çöreğini ılık sütle sıcak sıcak mideye indirmek her oburun rüyasıdır ama Paskalya sadece çörek demek değil. Paskalya bayram demek, bahar demek, kışın bitmesi demek. Sadece gırtlak değil, yeni bir başlangıç demek.

“İlginç zamanlarda yaşayasın” diye, eski bir Çin bedduası varmış. Etrafımdaki herkes, son zamanlarda duymaya alıştığımız bombalama haberlerinde, ölenlerden önce, saldırıyı kimin yaptığını merak ediyor. Çünkü orada burada bomba patlatmak isteyen pek çok örgüt ve örgütlere bomba patlatma imkânı veren, ‘ilginç’ bir iktidarımız var.

Sürekli korkarak, evden çıkmayarak yaşıyoruz. Beyoğlu esnafı gezide palayla kovaladığı, dükkânına sokmadığı ‘yerliler’ine muhtaç kalıyor. Avrupalı turistlerin aylar öncesinden yer ayırttığı beyaz örtülü restoranlar bomboş. Çok nefret ettiğimiz trafik bile özlenen bir şey haline geliyor. İşte bizim ilginç zamanlarımız.

Hıristiyan inancında Paskalya, İsa Mesih’in ölümünün ve dirilip göğe çıkmasının, yeryüzünde yaşayanların günahları için kefaret ödemesinin günüdür. Newroz ile aynı zamanlara denk gelir. Baharın gelmesi, kışın bitmesi, günlerin uzaması anlamına gelir. Yani ikisi de umut taşır.

İçimizdeki umudu, ‘ilginç zamanlar’a rağmen diri tutmak dileğiyle...