Edebiyatın cömertliğinden nasiplenmek isteyenlere

NAYAT KARAKÖSE

Kemal Varol Türkiye edebiyat tarihinin en özgün kitaplarından birisi olarak nitelendirebileceğimiz, 2014’te yayımlanan ‘Haw’ Romanının ardından, üçüncü romanı ‘Ucunda Ölüm Var’ı okurlarıyla buluşturdu. 

Kemal Varol sessiz sedasız, büyük reklamlara veya hakla ilişkiler çalışmalarına ihtiyaç duymadan mütevazi adımlarla ilerleyen ve edebiyatın gerektirdiği ne varsa kaleminden esirgemeyip bunu özgün bir anlatımla icra eden bir yazar.

Kemal Varol, ‘Ucunda Ölüm Var’ kitabıyla hayalkırıklığına uğratmıyor hele de üç beş senede bir okunabilecek kitaplardan olan ‘Haw’ın hemen ardından. 

‘Kalbini unutan neyi unutmaz ki?’

Bir aşk gözden ırak olduğu halde yarım asır sürebilir mi? O kaybedilen aşkı bulmak için ömrünün son deminde insan yüzlerce km yol yapıp umudun rotasını kararlılıkla izleyebilir mi? Bir kavuşma veya karşılaşma umudu yarım asır sürer mi? ‘‘Kalbini unutan insan, neyi unutmaz ki?’’ diye sorular sorduran ve barındıran, Arguvanlı ve yörede nam salmış ağıtçı bir kadının 50 yıla yayılan aşkının hikâyesinin merkezinde aslında insanlık hallerini ve yurdun dört bir yanında türlü türlü hikâyeleri içeriyor ‘Ucunda Ölüm Var’. 

Romanda, 20 yaşındayken, saz aşığı Heves Ali tarafından terk edilen bir kadının, yaşadığı dram kelimelere dökülüyor. Çareyi ölülerin ağıtlarını yakmakta, başkalarının acılarını dile getirmekte buluyor. Çok dinliyor, az konuşuyor ama çok ağıt yakıyor. Memleketin dört bir yanında türlü türlü acılar, kahroluşlar görse de kendi acısı hep canlı ve baki kalıyor. “Herkesin ömrünü hikâye ederken kendi ömrüne bir cümle kuramamış olan ben’’ diyen ağıtçı kadın belki de başkalarına ağıt yakarken kendi kaybına da ağıt yakıyor. Başkalarının acısı onun sığınağı oluyor bir nevi.

Yıllar boyunca Malatya’dan İstanbul’a onlarca aile, sırlarını o ağıda döksün diye ona açarken o çok sevdiği Heves Ali’sinin gitmesinin ardındaki sırrı ne çözebiliyor, ne de onun nerede olduğunu bilebiliyor ama bilme umudundan da vazgeçmiyor.

Romandaki Arkanya 

Yaşlı kadın bir gün Heves Ali’yi rüyasında görür, ‘Ben öldüm, gel bul beni’ diyen Ali onu Konya’ya çağırır. Böylece ağıtçı kadının Konya’dan, Bursa’ya, İstanbul’dan Erzurum’a dek uzanan yolculukları, iç sesinin ve işaret saydığı çeşitli belirtilerin kılavuzluğunda Heves Ali’sini bulma umuduyla başlar. ‘Haw’ ve ‘Jar’ romanlarında Kemal Varol’un vazgeçilmezi olan hayali kasaba Arkanya’ya da uğramadan etmez Ağıtçı Kadın. Bu yolculukta kendini birçok cenaze evinde ağıt yakarken bulur. Bazı evlere girdiğinde çeşitli işaretlerden ölenin Heves Ali olduğunu düşünüp yıkılır, o çıkmayınca sevinir fakat ölen kişilerin hikâyelerini dinleyince üzülmeden edemez. Kâh Bursa’da Ermeni bir ailenin yürek burkan hikâyesine ortak olur, kâh Erzurum’un namlı kabadayılarından ve ahaliye kök söktüren Como Emmisi’nin hayatını dinler, kâh Arkanya’da bir resim hocasının ettikleri yüzünden ve resim öğretmenin dayatmasının aksine evlerini toprak damlı çizmek için dağa çıkan Ümit’in yürek yakıcı ve sahici hikayesinin bir parçası olur. Cinayete kurban giden ve kiminin kahramanı bir başkasının zalimi olan bir paşanın ağıtını da, Bursa’da ölüp mezarı Müslüman mezarlığı ile Ermeni mezarlığı arasında mekik dokuyan Artin’in ağıdını da yakmak hep ağıtçı kadına düşer.

Heves Ali’yi hayatının son günlerinde bulmak için yolculuğa çıkan Ağıtçı Kadın bu süreçte memleketinden insan, hayat ve hakikat manzaralarıyla tanışır. Neticede acıdan kimse muaf değildir, bunları görür , hisseder ama bir yandan da aştığı yollar boyunca geçmiş de elemi ve kederiyle  birlikte hep onunla beraber ilerler.

Zarifçe işlenen hikâyeler

Bir cevap uğruna 50 yıl yaşayan,  onca zaman içini bir ağıda saklayan bir kadının yolculuğuna tanıklık ettiğimiz romanda Türkiye’nin dört bir yanından yer alan hikâyeler romana ayrı bir tat veriyor. Aşkın da ötesinde memleketin, insanın insana neler yapabileceğini gösteren ve politik dertleri de olan bir roman ‘Ucunda Ölüm Var’.

En önemlisi de hikâyeleri sömürmeden, zarifçe işlemiş Kemal Varol, illa Ermeni’yi katmak veya Kürt’ü katmak için değil de zorlamadan, tüm doğallığı ile yapmış bunu.

Her bölümün başında William Saroyan, J. L. Borges, Charles M. Shultz,  Ahmet Hamdi Tanpınar ve daha nice yazardan yapılan özenli alıntılar ayrı bir tat katıyor her bölüme. Özetle güçlü ve incelikle örülmüş, şiiriyle, barındırdığı hikâyelerle cömert bir roman ‘Ucunda Ölüm Var’; bu yüzden de gönül rahatlığıyla okuyabileceğiniz ve içinden geçtiğimiz buruk günlerde “edebiyat iyi ki var” dedirten kitaplardan.

Ucunda Ölüm Var
Kemal Varol
İletişim Yayınları
227 sayfa.