Gandhi kendini anlatıyor

RAFİ ATAM 

Sıradan bir insanı, tarihe damgasını vuran bir dehaya çeviren duygu ne kadar kuvvetli olabilir? İnsan et yemeden yaşayabilir mi? Kendimizi bildiğimiz andan itibaren, bir türlü engel olamadığımız kötü içgüdülerimizi kontrol altına almak mümkün mü? Klasik bir söylemle değişime kendimizden mi başlamalıyız? Peki ya kendimizi değiştirmek için çabalarken en yakınlarımız bize deli gözüyle bakarsa, halimiz ne olur? Ya işimizden olursak, ya küçük düşersek, ya ailemize zarar gelirse, ya hapse girersek, ya dayak yersek, ya tutuklanırsak… İyisi mi bırakalım bu aykırı soruları da biz de çoğunluğa uyup topluluğun ritmini bozmayalım. Hem bu kadar insan yanılıyor olamaz değil mi? Ne yazık ki çağımızın sistemi bu tarz kişisel yeltenmeleri ve sorgulamaları dahi daha fikir aşamasındayken yok etme konusunda büyük bir ustalık sergilemekte… Gerçeği aramayı delilik, sorgulamayı cesaret, karşı çıkmayı ise yalnızlaşmakla eşanlamlı hale getirerek kişiyi en yakın çevresini kullanarak daha işin başında kendi kendine sansürletmektedir.

‘Artık yeter’ diyenler

Tarihin farklı dönemlerinde kılık değiştirerek insanlığın başına bela olan adaletsizliklere artık yeter diyenler, yukarda saymış olduğum tüm bu tehditlere direnmek için ellerinde neleri varsa rest deyip masaya sürmek zorunda bırakılmış, bedelini ise çoğu kez canlarıyla ödemişlerdir. Fakat geride bıraktıkları miras büyüktür. Bugün bize sıradan gelen birçok insani hak ve adalet,  talep edenlere yaşatılan bin bir zulümle deyim yerindeyse onların burunlarından fitil fitil getirtilerek yerine getirilmiştir. Bugün en temel insani haklara bile sahip olmak için geçmişte verilen mücadeleleri araştırınca insanın bedenini bir ürperti kaplıyor doğrusu. Bin bir güçlükle kazanılan bu haklara bugün ne kadar sahip çıkılabildiği ise ayrı bir tartışmanın konusu.

Dünya tarihine baktığınızda bu cesareti gösteren insanlar arasında yalnızca bir kaçı, tarzları ve mücadele şekilleriyle diğer liderlerden ve hak arayıcılardan ayrılmaktadır. Şiddet ve savaştan uzak durarak egemenlerin yabancı olduğu bir lisanla konuşan Mohandas Karaçamd Gandhi ise bu konuda akla gelen ilk isimdir.

Gandhi 2 Ekim 1869 günü Portbandar’da dünyaya geldi. Hukuk öğrenimi görmek üzere on sekiz yaşındayken İngiltere’nin yolunu tuttu. Bu karar ailesini ikiye bölmüş olsa da abisinin desteği onu Avrupa’da ihtisas görme konusunda yüreklendiren etkenlerin başında gelir. Kısıtlı maddi imkânlarıyla yalnız başına yabancı bir ülkede eğitim gören bir öğrenci olması onun kendisini daha iyi tanımasına yol açmaya başlayınca insanın ruhunu dizginleyip günahtan ne kadar uzak kalabileceğine dair deneyler yapmaya başlar. Bedeninin dayanma gücünü öğrenmeye çalışan Gandhi yaşadığı sürece bu alışkanlığı artırarak devam ettirir. Gandhi 1891’de Hindistan’a geri döndüğünde konuşma yeteneği olmayan, çekingen ve iş bulmakta zorlanan bir avukatken Güney Afrika’da faaliyet gösteren bir Hint firmasından avukatlık teklifi alır. Bu teklifin hem kendisinin hem Hindistan’ın hem de dünyanın kaderini değiştireceğinden bir haber yola koyulur.

Güney Afrika’da Hintlilere uygulanan ayrımcılığı bizzat kendi başından geçen olaylarla deneyimleyen Gandhi büyük bir cesaret ve inatla haksızlığı kamuoyunun gündemine taşımak konusunda tereddüt etmeden kollarını sıvar. 1894 yılında Natal’da Hint Kongresini kurup azınlıkta olan Hint vatandaşlarını örgütlü bir hale getirir. Bütün bunları yaparken yediği dayakların, aldığı tehditlerin haddi hesabı yoktur. Ama o yılmaz kötülüğe karşı şiddete başvurmadan direnme anlamına gelen ‘Satyagraha’ ilkesi doğrultusunda mücadelesine kararlı bir şekilde devam eder. Güney Afrika deneyimleri Gandhi’nin daha sonraki toplumsal eylemciliğinin temelini oluşturur. 1915 yılında Güney Afrika’dan Hindistan’a dönen Gandhi ‘işbirliği yapmama’ ve ‘barışçıl karşı koyma’ fikirleriyle Hindistan’daki İngiliz yönetimine karşı koyar.

Gerçeği aramaktan asla vazgeçmeyin

‘Bir Özyaşam: Gandhi Hakikatin Peşinde Başımdan Geçenler’ adlı kitabında Gandhi, hayata dair tüm deneyimlerini kendi ağzından anlatırken neden et yemediğini, kötülüğe karşı bakış açısını, dinsel arayışlarını, meşhur inadını ve en önemlisi kendisine Tanrı olarak seçtiği gerçek arayışını bugüne kadar hiçbir yazardan duymadığınız kadar büyük bir dürüstlük ve özeleştiri içinde kaleme almış. Dünyayı değiştiren fikirlerin babası sayılan bu adam, küçüldükçe büyüyeceğini keşfeden nadir insanlardan birisi olarak bıraktığı izin her bir santimetrekaresini hak ettiğini okuruna hissettirme konusunda hiçbir sıkıntı yaşamazken Modern çağın insanına ise basit ama değerli bir öğüt vermekten de geri durmuyor. Ne çok bedel öderseniz ödeyin gerçeği aramaktan asla vazgeçmeyin yoksa kendinize asla saygı duyamazsınız.

Bir Özyaşam: Gandhi Hakikatin Peşinde Başımdan Geçenler
Mohandas Karamçand Gandhi
Çeviri: Vedat Günyol
Alfa Basım
618 sayfa.