OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Batı’yı karalayarak Doğu’yu temize çekmek

Doğu’suyla Batı’sıyla ağır bir küresel krizden geçtiğimiz günlerdeyiz; o kadar ki, kitlesel katliamlar sıradanlaştı. Bu kanıksama hali bombaların kendisi kadar korkunç ve endişe verici. Geldiğimiz noktanın faturasını külliyen Doğu’ya (ki aslında kastedilen büyük ölçüde İslam) ya da külliyen Batı’ya çıkaranlar var. (Bunların çok geniş ve aslında var olmayan bir türdeşliği ima eden sorunlu kategoriler olduğu malumdur fakat bu yazının sınırları ve amaçları çerçevesinde bu kategoriler iş görecektir. Bu boyuttaki bir yazı için aksi de pratik olarak pek mümkün değildir.)

Bir anlayışa sahip yorumcular için Batı, yüzyıllardır ektiğini biçmekte, günahlarının kefaretini ödemektedir; dolayısıyla, yaşanan, bir nevi adalettir. Ayrıca, yine bu yoruma göre, Batı ‘kendine demokrat’tır. Yani, Batılı devletler ve toplumlar iddia edildiği kadar özgürlükçü ve demokrat değillerdir. Özellikle, kültürel anlamda yabancı gördüklerine karşı hoyrat, hatta zalimdirler. Doğal kaynakları veya başka sebeplerden dolayı Doğu’yu sömürmüş, yıkmışlardır, yıkmaya devam etmektedirler. Bunla,r doğruluk payı olmakla birlikte işlenmeye muhtaç fikirler. Her şeyden önce belki şunu söylemek lazım: Devletler hiçbir yerde özleri itibariyle ‘iyi ve demokratik’ değillerdir. Onları demokratik yapan, üzerlerinde sivil toplum aktörleri tarafından kurulabilmiş denetimdir. Batı’nın farkı ve onu daha demokratik yapan, yıllar, hatta yüzyıllar içinde bu denetim kültürünü, normlarını, kurumlarını ve tavrını oluşturabilmiş ve iniş çıkışlara, patlak veren akut skandallara rağmen yeterli derecede istikrarlı biçimde uygulayabilmiş olmasıdır. Fakat bunlar geri döndürülemez süreçler değillerdir. Batı, düşülemez bir mertebeye çıkmış değildir, çünkü demokrasi varılacak bir menzil değil, yürünecek bir yoldur. Üstelik, demokrasi standartları da (ne mutlu ki) devamlı yükselir, test edilir. Bu yolda yürümeyi bırakan geriler. Bu, Batı için de geçerlidir. Nitekim, Batı demokrasisi de bugün başta mülteci akını ve terör olayları olmak üzere karşı karşıya kaldığı sorunlarla yeni bir demokrasi sınavından geçmektedir. Doğrusu, şu âna kadar da parlak bir performans gösterdiği söylenemez fakat Batı’nın bu sınavda başarısız olmasında bizim veya insanlık açısından sevinilecek bir şey yoktur, çünkü o anlamda ‘umut Batı’dadır’. Batı demokrasisi de bu tür sorunların üstesinden gelmeyi başaramazsa, kültürel çeşitliliğin yaşatılması, özgürlük, demokrasi, eşitlik, adalet gibi ilkeleri hayata geçirmek için yüzümüzü döneceğimiz ciddi, alternatif bir model yoktur (“Ama Osmanlııı...” diyenlerle işimiz uzun, bu yazıya sığmaz). Batı başarısız olsun diye dua edenler, ellerini ovuşturup için için sevinenlerin aslında –biraz da kendi çaresizliklerine– ağlamaları lazım, farkında değiller.

Dolayısıyla, Batılı devletler de eleştiriden muaf, ne yaparsa doğru yapan teşkilatlar değildir. Öte yandan, zikrettiğim demokratik süreçler ve hukuku işletme standardı ve demokrasi kültürü açısından Batı ülkelerinin Türkiye’ye ve genelde Doğu’ya göre fersah fersah ilerde olduğu açıktır. Bizim o normlara burun kıvırmamız, kendini bilmez bir kibir olabilir ancak. Zaten esas olan o veya bu spesifik Batı devletini değil, Batı’nın ürettiği demokratik değerleri ve normları takip edip uygulayabilmektir – Batı’nın kendisi bundan geri düşse bile...

Batı’nın Batı dışı toplumlar üzerindeki zulmüne gelecek olursak... Bu, şüpheye yer bırakmayan bir vakadır ama bunu onlarca yıldır Batılı veya Batı üniversitelerinde faaliyet gösteren entelektüeller/akademisyenler söylüyor zaten. Batı menşeili kurumlar ve kişilerce oluşturulmuş koca bir literatür var bu konuda. Acaba bunlardan kaç tanesi devlet yöneticileri tarafından terörist ilan edildi ve lince tabi tutuldu, hapse atıldı? Kaldı ki, Batı’nın sömürgeciliği, zalimliği kendimizi temize çekmemiz için nasıl bir gerekçe olabilir? Avrupa’nın şehirlerinde bombalar hedef gözetmeksizin patlarken, Avrupa sömürgeciliğini öne sürmenin ahlaki bir zemini yoktur. Ayrıca, Doğu’ya şiddet sömürgecilikle gelmiş gibi yapmak ikiyüzlülüktür. Allah’a şükür, Doğu kendi ötekilerine karşı veya iktidar savaşlarında kendi ‘orijinal’ şiddetini üretmekte hiç sıkıntı çekmemiştir. Çekecek gibi de durmuyor.