KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Münferit örtü

Nasıl da hayat kurtarıcıdır şu ‘münferit’ sözü... ‘Tek, ayrı, kendi başına olan’ anlamına gelen bu sıfatı herhangi bir vakanın ardına ekledin mi, her tür vahşeti bir meczubun şuursuz eylemi olarak açıklayıp yoluna devam edebilirsin. 

Bir dönem sistematik işkenceler, faili meçhuller ve kaybetmelerle ilgili kullanılan sözcük şimdilerde Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği (KAİMDER) ile bağlantılı yurtlarda kalan öğrencilere yönelik taciz ve tecavüz vakaları için kullanılır oldu.

BirGün muhabiri Serbay Mansuroğlu’nun haberiyle ortaya çıkan vakada, M. B. adlı öğretmenin ilgili yurtlarda kalan 8 - 10 yaşlarındaki 45 erkek öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu ortaya çıkmış, M. B.’nin on çocuğa tecavüz ettiği de polis raporuyla belgelenmişti.

Ancak asıl irkiltici olan, verilen tepkiler üzerinden bir kez daha aşikâr hale gelen hakikat korkusu. Yerel internet gazetesi karamaninsesi.com gözaltı aşamasında haberi sitesine taşırken, bir saat sonra Karaman Adliyesi’nden arayan kişinin haberin yayılmadan derhal kaldırılmasını istemiş. Dolayısıyla kamuoyu olayı ancak 13 Mart tarihinde BirGün’de yayımlanan ‘45 öğrenciye tecavüz’ başlıklı haberle öğrendi. Ardından elbette yayın yasağı geldi.

Derken, TBMM’de komisyon krizi yaşandı. Zira çocuklara yönelik istismar olaylarının araştırılması için araştırma komisyonu kurulması teklifine muhalefet partileri hep birlikte onay verirken AK Parti karşı çıkıyordu. Kamuoyu ve sosyal medya baskısıyla ertesi gün teklif kabul edildi.

Dava dosyasında suç tarihinin 2012’de başladığı ve 2015 yılına kadar kesintisiz olarak devam ettiği görülüyor. Dolayısıyla Karaman’da bırakın yurtların içini, hiçbir yerde, bu taciz ve tecavüz vakalarından haberdar olunmaması söz konusu değil. Peki, herkes niye sustu? Burcu Karakaş’ın psikolog Cemre Soysal’la yaptığı söyleşi bu nedenleri alabildiğine ortaya koyuyor: “İstismarın büyük çoğunluğu aile içinden ya da aileni yakın tanıdıklarından oluyor. Bu durum toplumsal bir vaka olarak gözlemlenmeli. O aile sadece bireysel karar vererek sessiz kalmayı tercih etmiyor. Toplumda da istismara uğramış olan kişinin dışlanması söz konusu olduğu için aile çocuğunu korumak adına sessiz kalmayı tercih edebiliyor. ‘Elâlem ne der’ diye düşünüyor aileler. Bir diğer sessiz kalma sebebi de ailedeki bütün dinamiklerin yerinden oynayacak olması. Konuyu açmazlarsa zaman içinde unutulacağını, konunun kapanacağını düşünen aile de oldukça fazla.”

İşte işin özü burada saklı. Yeteri kadar zaman olmamış gibi yaparsan, yaşananlar unutulur gider... Ne büyük bir aldanış bu. Edilen hiçbir kötülük unutulmaz oysa. Havadaki moleküllere dağılır, taşların sert yüzeyine kazınır ve gün gelir toplumun ortak bilinçaltından hortlar.

Hatırlayalım ve asla unutmayalım; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, konuya ilişkin açıklamasında “Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz. Biz Ensar Vakfı’nı da tanıyoruz, hizmetlerini de takdir ediyoruz" demişti.

HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise Meclis’te yaptığı basın toplantısında savcılık tarafından getirilen yayın yasağına değinmiş ve “Öncelikli olarak çocukların üstün yararı yerine vakıfları gözeten bu karar, himaye edilmek istenenin çocuklar mı, yoksa sorumlu kurum ve vakıflar mı olduğuna dair ciddi şüphe yarattı. Ne yazık ki herkes, hükümet veya hükümetin yakın olduğu kişilerle ilgili eleştiride bulunmak dahi ‘suç olduğundan’ tarafgirlikle vakfın sorumluluğunun örtbas edileceğini düşünmeye başladı” demişti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun zanlıya ilişkin tekillik vurgusu, bu örtbas endişesini artırır nitelikte: “Çocuklarımıza yönelik istismara karşı bu cani sapığın hak ettiği ceza ne yazık ki ceza hukukumuzda yok. Ama tüm milletimiz emin olsun ki bu caniye gereken cezanın verilmesi için bu davanın, bu çocukların hukukunun takipçisi olacağız.”

Münferit örtüsünü kaldırdığımızda bastırdığımız travmalarla yüzleşiriz. Ve ancak ondan sonra hakiki bir değişiklik bekleyebiliriz. Buna da en çok devletin ve iktidarın ihtiyacı var.