Ateşyan: İki ülke arasında, yarısı dolu bir testi durmakta

Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan, 24 Nisan sabahı düzenlenen ayinde yaptığı konuşmada, aziz ilan edilen Soykırım kurbanlarını andı. Ateşyan, 24 Nisan'a denk getirilen Koşu Maratonu ve Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'yla ilgili sitem etti; "aynı güne denk getirip cemaatimizin gelmesini engellemek ne mantığa ne vicdana sığar" dedi.

Kumkapı Meryem Ana Kilisesi'nde ilk defa Soykırımın 100. yılında düzenlenen 24 Nisan ayini, bu sene de düzenledi. Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan’ın yönettiği ayine AK Parti İstanbul Milletvekili Markar Esayan, CHP Genel Baskan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili Selina Doğan, HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan ve Vakıflar Genel Meclisi Azınlık Vakıfları temsilcisi Toros Alcan katıldı. 

‘Kilisemiz tıklım, tıklım olması gerekirken boş’

Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan mesajı okuduktan sonra aynı güne denk gelen Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu ve Koşu Maratonu sebebiyle kapatılan yolların sitemde bulundu. Bisiklet turu ve koşu yarışı sebebiyle İstanbul’un birçok bölgesinde yollar kapatıldığı için cemaatin kiliseye gelemediğine vurgu yapan Ateşyan sitemini şöyle dile getirdi:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi Ermeni halkı olarak bu ayinle bir kez daha ölülerimizi anmak istedik ancak bugün nedense hem koşu yarışı ve bisiklet turunu 24 Nisan’a getirmek, yolları kapatmak ve cemaatimizin buraya gelmesini bir nevi engellemek ne mantığa ne de vicdana sığar. Kilisemizin tıklım, tıklım olması beklenirken biz yaklaşık 20 kiliseyi kapatmışken bugün kilisemiz boş. Umarım bir daha ki sefere bunlar göz önünde bulundurulur ve cemaatimizin bu kilise dualarını raba yükseltmek için daha mantıklı bir yol bulunur.”

Başepiskopos Ateşyan mesajını okumadan önce (I. Yuh. 4.16:18)’den alıntılar yaptı ve mesajını okudu.

Ateşyan, Soykırım kurbanlarının Eçmiadzin Baş Patriklik Makamı tarafından geçtiğimiz sene aziz ilan edildiğini hatırlatarak, “I. Dünya Savaşı’nın yeni aziz ilan edilen şehitlerinin anılma yeri kilisedir. Bunun dışındaki her türlü gayri ruhani veya dünyevi anma töreni eminiz ki onları üzecektir” ifadelerini kullandı.  

Hayatını kaybedenlerin yanı sıra, manastırlar, kiliseler, okullar ve evlerin yıkıldığını da hatırlatan Ateşyan, “Savaş yıllarında insani kaybın yanı sıra, manastırlar, kiliseler, okullar, evler ıssızlaştı. Doğrudur ki kaybedilenleri getirmek artık imkânsız. Ancak, mümkün olanı tekrar inşa etmek mümkündür. Ne zaman ki bizler intikamı, nefreti ve düşmanlığı bir yana bırakırız, bu gelişim, Tanrı’yı hoşnut eden bir gelişime dönüşür” dedi. 

“İki ülke arasında, yarısı dolu bir testi durduğunu söyleyen Ateşyan, “Artık gerçeği hep birlikte görmenin ve “testinin yarısı dolu” demenin vakti geldi” ifadelerini kullandı.

Açıklamanın tamamı şöyle: 

“Sevgili imanlılar

Biz bugün halkımızın I. Dünya Savaşı esnasında talihsiz bir siyasetin sonucu olarak, sürgün yollarında ve farklı yerlerde Tanrı’nın armağanı olan yaşamlarını kaybeden evlatlarımızı anıyoruz. Onlar, bu dünyadan ebediyen göçtüler. Arkalarında yaşlı gözler, yaslı yürekler, acılı ruhlar bıraktılar. O günlerinde görev yapan din adamlarımız da, eminiz ki, acılarla dolu yürekleri teselli etmekte çok zorlandılar. Bilindiği gibi Eçmiadzin Baş Patriklik Makamı önderliğinde geçen sene imanı için şehit olanlar aziz ilan edildiler. Bu güne kadar bizler onlar için hokehankist duaları yapıyor ve ruhları için dua ediyorduk. Artık, kilisemiz öğretilerine göre, onları hokehankist dualarıyla anamayız. Ancak onların şefaatini dileyebiliriz. Ermeni Kilisesi hiyerarşisi içersinde İstanbul Patriklik Makamı, Eçmiadzin Katolikosluk Makamı’na sadakati uyarınca, anma ayinleri düzenlerken aynı zamanda vatandaşlık aidiyetini de göz önünde bulundurur. Patriklik Makamı’nın bu tavrı bazılarının hoşuna gitmeyebilir. Fikir özgürlüğü kapsamında onların düşüncelerine saygı duymakla birlikte, Patrikliğimizin geleneksel çizgisinde kalmaya devam ederek, dengeli bir duruş sergilemeye devam edeceğiz.

Alçak gönüllülükle hatırlatmak isteriz ki azizlerin anısı, dua evlerimiz olan kiliselerimizde, Rabb’in Sofrası ayini ile yapılır. İmanlılar, Rabb’in Sofrası’na paydaşlık aracılığıyla, azizlerin sınıfı olan gökteki muzaffer kiliseyle bağlanırlar. Azizlerin hayatlarına paydaş olur ve ruhsal hayatlarını geliştirecek öğretiler edinirler. İlk aydınlatıcılarımız Aziz Tadeos ve Bartolomeos, İman Babamız Aziz Krikor Lusavoriç, Aziz Sahak ve Aziz Mesrob önderliğindeki Aziz Çevirmenler, Aziz Vartan ve 1036 şehitler, Aziz Krikor Naregatsi, Aziz Nerses Şnorhali ve tüm azizler gerekli olan ciddiyetle kiliselerimizde anılırlar. Bu nedenle, I. Dünya Savaşı’nın yeni aziz ilan edilen şehitlerinin anılma yeri kilisedir. Bunun dışındaki her türlü gayri ruhani veya dünyevi anma töreni eminiz ki onları üzecektir. Kilise, onlara olan saygısını ve anılma hakkına saygı göstererek, onları azizlik mertebesine yükseltmiştir. Onlardan öğreneceğimiz ders ise, onların uğrunda canlarını feda ettikleri manevi değerlere saygı göstermek olmalıdır. Eğer halkımız, Hristiyan inancı, dili ve edebiyatı, mimarisi, eserleri, müziği, kültürü ve eğitime verdiği değerle, sadakatiyle tanındıysa, tüm bunlar şüphesiz en çok korunması gereken mirasımız olarak değerlendirilmelidirler. Doğrudur ki savaş yıllarında insani kaybın yanı sıra, manastırlar, kiliseler, okullar, evler ıssızlaştı. Doğrudur ki kaybedilenleri getirmek artık imkânsız. Ancak, mümkün olanı tekrar inşa etmek mümkündür. Bizim için halkımızın çocuklarının bu yönden geliştiğini görmek büyük bir ruhani sevinç kaynağıdır. Ne zaman ki bizler intikamı, nefreti ve düşmanlığı bir yana bırakırız, bu gelişim, Tanrı’yı hoşnut eden bir gelişime dönüşür. Kutsal Kitap şöyle diyor: “Tanrı sevgidir. Sevgide yaşayan Tanrı’da yaşar, Tanrı da onda yaşar. Sevgide korku yoktur. Tersine, yetkin sevgi korkuyu siler atar… Korkan kişi sevgide yetkin kılınmamıştır.” (I. Yuh. 4.16,18)

Bu anma töreni vesilesiyle bu acılı olaylar sonucunda halkımızın çocuklarının maruz kaldığı tüm maddi ve manevi kayıplarının anarken aynı zamanda da tüm iyi, Allah korkusuna sahip, temiz insanları da anmayı bir borç biliyoruz. Onlar, o acılı dönemde ve yokluk yıllarında, yokluk ve sefalet içinde ezilmekte olan halkımızın çocuklarına, insanlık adına sahip çıktılar. Onlar, imkânları el verdiğince, devleşmiş ihtiyaçlara çare olmaya çalıştılar.

Siyaset adamları kendi fikirlerini serbestçe açıklama özgürlüğüne sahiptirler. Kendi anladıkları şekilde, çoğunlukla da kendi siyasi hesapları doğrultusunda, halkımızın taşıdığı acılar hakkında fikirlerini beyan edebilirler. Biz Patriklik Makamı olarak bu ülkenin sadık ve ayrılmaz bir parçası olarak, Türkiye ve Ermenistan’ın dostluğu ve iyi komşuluk ilişkileri içerisinde olmaları için dua etmeye devam edeceğiz. Biz bunu vatandaşlık görevi olarak yapacağız. Aynı zamanda biliyoruz ki bazıları bu duruşumuza olumlu gözle bakmayacak.

Aynı zamanda Tanrı’nın her iki ülkenin de vatandaşlarının yüreklerinde işlemesi için dua edeceğiz. Öyle ki Tanrının yardımıyla hep birlikte iyiyi ve güzeli inşa edebilelim. İki ülke arasında, yarısı dolu bir testi durmaktadır. Bazıları testinin boş yarısını, bazıları ise dolu yarısını görmek istiyorlar. Artık gerçeği hep birlikte görmenin ve “testinin yarısı dolu” demenin vakti geldi. Bu testiyi doldurmayı düşünmek gerekiyor. Bizce, testinin yarısının dolu olması, yüzyıllar içerisinde iki halkın geliştirdiği komşuluk ilişkisi ve dostlukların güzel anılarıdır. İnatçılık ve tahammülsüzlük nedeniyle bu testi kırılmasın ve içindeki su boşa akmasın. Allah korusun. Kırık testi hiç kimseye yaramaz. Testiyi doldurmak için iyi niyete ihtiyacımız var. Tanrı’ya güvenmeye ihtiyacımız var. Onun bina eden arabuluculuğuna ihtiyacımız var. Tanrı’nın adaletine inanmaya ihtiyacımız var. Bunu yapabilmek için de “daima dua etmeye ve hiç bıkmamaya” ihtiyacımız var.

Mesih aracılığıyla beliren insan sevgisine dair tam bir imanla komşularımız için de dua ediyoruz. Aynı zamanda komşularımıza da dua etmelerini öneriyoruz. Öyle ki Ermeni ve Türk halkları arasında, olumlu durumları yansıtan dostluk köprüleri kurulsun.

Sabırla ve duayla Tanrı’nın Kutsal Ruh’unun işleyişini beklemeliyiz. Sabır azizlerin hayatında yeşeren bir Hristiyan faziletidir. Bu açıdan azizler bizlere örnektir. Bir gün, Ermeni ve Türk ilişkilerinde dostluğun ve sevginin hâkim olacağı mutlu günleri göreceğimize inanıyoruz.

İnsanların kendi çabalarıyla yapmaya çalıştıkları karşılıklı anlaşma meşalesini, ileriki bir tarihte Tanrı kendi her şeye kadir gücüyle yakacaktır. O meşale asla sönmeyecektir. Yeter ki iyi niyetli olalım ve dua edelim.

Mesih’in dirilişinin uyandırdığı ruhsal sevinçle dualarımızı Meryem Ana’nın önderliğinde tüm yeni ve eski, bilinen ve bilinmeyen tüm azizlerin şefaatlerine birleştiriyoruz. Artık yıkıcı savaşlar ve insan haklarını yok eden kavgalar yaşanmasın. Tanrı’nın sevgisi, merhameti ve lütufları tüm dünyada hâkim olsun. Böylece Tüm insanlık hiçbir ayrım gözetmeden gelişsin ve refaha kavuşsun.

Amin.”

Kategoriler

Toplum Kilise



Yazar Hakkında