YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Erdoğan’dan çifte darbe

Siyasal Kürt hareketine mensup vekilleri TBMM’den atmak, devlet aklının 90’lardan beri sürekli gündemde tuttuğu, zaman zaman gerçekleştirip zaman zaman tehdit seviyesinde tuttuğu bir enstrümandır. Kürt meselesinin barometresi gibidir bir yandan da. Eğer iktidar bu meseleyi gündeme getiriyorsa anlarız ki Kürt sorununda “çözüm” yaklaşımından vazgeçmiş, geleneksel tedip ve tenkil politikalarını benimsemiştir. Buna genel olarak bir “yönetememe” krizi de eşlik eder, yani biliriz ki iktidar bu yola saptıysa memlekette diğer meseleler de yolunda gitmiyordur.

Bu sefer de böyle olmak üzere. Dokunulmazlıkları kaldırma hamlesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “başkanlık” takıntısıyla başlayan ve partiyi kontrol altında tutma krizine dönüşen iç siyaset kriziyle başabaş gidiyor. Genel olarak bu tablo büyük oranda Erdoğan’ın eseri. 7 Haziran’da AKP’nin tek parti iktidarını kaybettiği dönemden beri iktidar eliyle yaratılmış krizler ve can kayıpları eşliğinde yaşamaktayız.

Erdoğan bu 7 Haziran yenilgisinden savaşla yeni bir seçime giderek çıkmayı hesaplamıştı. Seçim açısından hesabı tuttu ama ne kendisi ne de ülke krizden çıkabildi. “Koalisyon gelirse ekonomi bozulur” argümanlarına ikna olarak 1 Kasım’da yeniden AKP’ye oy veren kesim de muhtemelen “Peki niye hala krizdeyiz?” diye düşünüyor olabilir. Gözden kaçırdıkları muhtemelen şuydu: Kürt meselesi çözülmeden genel olarak hiçbir şey çözülmüyor bu ülkede ve zaten mevcut iktidar yapısı sürekli kriz üretmekten başka bir şey yapmıyor.

Hafta içine iki gelişme damgasını vurdu. İktidar blokunda Erdoğancı kanadın Davutoğlu’ndan rahatsız olduğunun artık iyice ayyuka çıkması ve dokunulmazlıkların kaldırılması için hazırlanan anayasa değişikliği teklifinin görüldüğü komisyonda aralarında Garo Paylan’ın da olduğu HDP’li vekillerin uğradığı fiziki saldırı. Önceki haftadan daha sert bir saldırı yaşandı Pazartesi günü Meclis’te ve HDP’yi vekiller, komisyondan çekilme kararı aldılar. Bu gelişmenin ardından teklif AKP, MHP ve CHP’li vekillerin oylarıyla komisyondan geçti ve muhtemelen 16 Mayıs’ta TBMM Genel Kurulu’ndaki oturumda karara bağlanacak. 367’nin üzerinde bir oy çıkarsa HDP’li vekillerin yargılanmaları söz konusu olabilecek.

Erdoğan Davutoğlu çekişmesini ipuçları ise ta 7 Haziran’dan bu yana görülmekteydi zaten. Belli ki bu süreçte Erdoğan cephesi Davutoğlu’nun biraz daha bağımsız hareket etme çizgisini öfkeyle not etmiş ve “başkanlık” için yeterince cevval olmamasını da hayli “huylandırıcı” bulmuş. Gerilim isimsiz bir makalenin (“Pelikan dosyası”) internete düşmesi ve tarafların imalı açıklamalarıyla artık iyice açığa çıktı. Bu yazının yazıldığı Çarşamba akşamı itibariyle artık yola Davutoğlu olmadan devam edileceği anlaşılıyor. Erdoğan Davutoğlu görüşmesinin açıklama yapılmadan sona ermesinin ardından haber kanalları, parti içi kaynaklara dayanarak AKP’nin kongreye gideceğini ve bu kongrede Davutoğlu’nun aday olmayacağını  bildirmekteydiler.

Rejimin geldiği hal, bu açıdan bakılacak olursa gerçekten dramatik. Aslına bakılırsa Cumhurbaşkanı’nın sisteme yönelik bir darbesinden söz etmek daha doğru çünkü nihayetinde seçilmiş bir Başbakan var, ama bir başka seçilmiş olan Cumhurbaşkanı tüm iplerin kendisinde olmasını, parlamentodaki AKP grubunun da kendi askerlerinden oluşmasını istiyor. Açıkçası parlamentoya yönelik darbelerden biri ile daha karşı karşıyayız. Ancak AKP içinde ve AKP medyasında bu darbeyi sindirecek insan sayısı hiç de az değil, bu gayet açık.

Dokunulmazlık meselesine gelecek olursak. Erdoğan HDP’lileri Meclis’ten atarak ne elde etmeyi umuyor bilinmez. Belki de onlardan boşalacak yer için bir seçim  ve daha fazla “yerli ve milli” vekil kazanmayı hedefliyordur. Ancak atacağı adımın Kürt meselesini daha da içinden çıkılmaz bir hale getireceği çok açık. Bu da aslına bakılırsa parlamentoya yönelik darbenin ikinci adımını oluşturuyor.

Pazartesi günü komisyonda olup bitenler ise bir başka açıdan da ibretlikti. Olmadık bir tartışmadan çıkan kavga, HDP’lilere yönelik ciddi, fiziksel bir saldırı ile sonuçlandı, İdris Baluken başta olmak üzere birçok HDP’yi vekil hastanelik oldu. İşin en dramatik yönü ise HDP’nin Ermeni vekili Garo Paylan’ın ayrıca hedef haline gelmesiydi. Paylan olaydan sonra yaptığı açıklamada Ermeni kimliği ile hedef alındığını açıkladı. AKP’li vekillerin kendisine vururken “ASALA çocuğu”, “Ermeni piçi” gibi ırkçı sözler söylediklerini de öğrendik.

AKP’li vekillerin bu hali Ermeni toplumunun aylardır içinde bulunduğu durumu da açıklıyor. Geçen haftaki Agos’ta Diyarbakır Suriçi’nde bir polis tarafından çekilen ve yüksek dozda nefret söylemi içeren klibi manşetten duyurmuştuk.

Yapılan açıklamalara bakılırsa klipteki güvenlik görevlisi açığa alınmış. Ancak üst düzeyden onay ve katılım gerektiren bir klip ile karşı karşıya olduğumuz çok açıktı. O alanda ne yapılıyor belli değil.

Daha da önemlisi, belli ki bu münferit bir vaka da değil. Bir haftadır TBMM’de tanık olduklarımız, o polisin yalnız olmadığını AKP’nin meclis grubunda benzer şekilde düşünen epeyce vekil olduğunu da ortaya koydu.

Geldiğimiz yer hiç de hayırlı bir yer değil. Ve bu atmosferi yaratan çok büyük oranda iktidar cephesinden yayılan dindar-milliyetçi çizgi.

Son bir söz de CHP’ye. Tablo ortada. Tarihsel bir kavşakta ne yönde karar vereceğiniz önemli. Krizin ya da çözümün parçası olmak sizin elinizde.