Kadının hakları bahane ‘aile bütünlüğü’ şahane

Meclis’te kurulan ‘Boşanma Komisyonu’nun dört aylık çalışmanın ardından hazırladığı rapor, insan hakları örgütlerini ayağa kaldırdı. Kadın haklarını tırpanlayan, çocuk istismarına kapı aralayacak tartışmalı öneriler içeren rapor, kadın örgütlerinde çalışan avukatlara göre hem uluslararası ve yasal mevzuatlara aykırı, hem de kadınların bugüne kadar kazandığı hakları ellerinden alıyor.

14 Ocak’ta mecliste kurulan “Boşanma Komisyonu” 16 Mayıs’ta raporunu yayımladı. Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve 6284 sayılı Şiddet Önleme Kanunu’nda birtakım değişiklikler yapılmasını öngören komisyon raporu, insan hakları örgütleri tarafından, kadın ve çocuk haklarını gasp ettiği gerekçesiyle şiddetle eleştiriliyor.

HDP ve CHP’nin muhalefet şerhi koyduğu, tam adı “Aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu” olan raporda, çocuk istismarcısının cinsel istismarda bulunduğu çocukla beş yıl boyunca “sorunsuz ve başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriliyor. Raporda eleştirilen bir başka öneriyse cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması getirilmesi.

Mor Çatı, Boşanma Komisyonu'nun raporuna itiraz etmeyen üyelere 'Utanç Sertifikası’ gönderdi.

‘Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’ ve kadınlara karşı ev içi şiddetle mücadeleye dair ‘İstanbul Sözleşmesi’nde yasak olmasına rağmen, boşanma davalarında ve şiddet durumunda uzlaşma ve arabuluculuk yöntemi kullanılmasını öneren rapor, ayrıca şiddete uğrayan kadının kolluk kuvvetlerine ulaşma olanaklarını da daraltıyor.  

Öte yandan, şiddete karşı koruma kararları için delil veya belge aranması ve tedbir süresinin kısaltılması da eleştirilen önerilerin arasında yer alıyor. Ayrıca raporda, “aile mahremiyetinin korunması” gerekçesiyle, aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların da gizli yapılması öngörülüyor. Mal paylaşımı davalarında dava açma süresini kısaltan raporda kadının nafaka hakkı da süreye bağlanıyor. Raporda ayrıca, aileye yönelik psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmetinde ilahiyat fakültesi mezunlarının da görevlendirilmesi planlanıyor. 

Komisyon raporu yayımlandıktan sonra ‘Mor Çatı’, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği, Eşitlik İzleme Kadın Grubu (EŞİTİZ) ve ‘Kadın Adayları Destekleme Ve Eğitme Derneği’ (KA.DER) gibi kadın örgütleri yayımladıkları basın açıklamalarında raporu kınadı. Açıklamalarda, Komisyon’un kadına yönelik şiddete sadece bir sayfa ayrılması da eleştiri konusu oldu. 

Boşanma ‘sorun’ mu? 

Komisyon raporunda yer alan verilere göre, boşanma oranlarında dikkat çekici bir artış yok.  

TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı tarafından yapılan Aralık 2015 tarihli ‘’Türkiye, OECD ve Avrupa Ülkelerinde Evlenme ve Boşanma Hızları Araştırması’na göre, boşanmalar son 14 yılda 40 bin düzeyinde artış gösterdi. Fakat nüfus da 11 bin kişi arttı ve evlenme hızında ciddi bir düşüş görülmedi. Türkiye hala, ortalamanın binde 2’nin üzerinde seyrettiği Avrupa ülkeleri arasında da düşük boşanma kategorisi içindeki ülkeler arasında yer alıyor. İPSOS Araştırma Şirketi’nin Komisyona sunduğu rapora göre de binde 1.7 olan boşanma hızının 2023’te binde 1.93 olması tahmin ediliyor. Bu oran, Türkiye’nin gelecekte de düşük boşanma hızındaki ülkeler arasında yer alacağını ortaya koyuyor. 

Merkezi Nüfus İdare Sitemi (MERNİS) verilerine göre de 18 yaş üstü nüfusun sadece yüzde 2,8’i boşanmış veya ayrı yaşayan bireylerden oluşuyor. En az bir kez boşanmış olanların oranı toplam nüfusun yüzde 4,4’üne tekabül ediyor. Aynı verilere göre, Türkiye’de boşananların yarısından fazlası da yeniden evleniyor. 

Öte yandan, raporda kadınların aleyhine değiştirilmesi öngörülen  boşanma sonrası mal paylaşımı, IPSOS verilerine uygulamada zaten kadını mağdur ediyor. Yapılan araştırmaya göre, kadınların en önemli güvencelerinden biri olan mal paylaşımı, boşanma davalarının sadece yüzde 3’ünde uygulanıyor. Yani özellikle çalışmayan kadınlar boşanma sürecinde güvencesiz kalıyor.

Avukat Perihan Meşeli: ‘Aile içi şiddet’in içi boşaltılıyor 

Perihan Meşeli

Raporda şöyle bir cümle yer alıyor: "aile içi şiddet" iddiası içermeyen boşanma davalarında, dava süreci sırasında ve boşanma öncesinde arabuluculuk sürecinin kullanılmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir”. Bu ifade, aile içi şiddet tanımının içini boşaltıyor. Çünkü aile içi şiddet sadece fiziksel değil psikolojik, ekonomik, cinsel olabilir ve boşanma davalarının neredeyse tamamı aile içi şiddet nedeniyle görülmektedir. Arabuluculuk için bütçe, enerji, zaman harcanması yerine şiddet gören kadınlara kanunlarca düzenlenen geçici maddi yardım ve diğer sosyal haklarının düzenli bir şekilde sağlanması için enerji harcanması gerekmektedir. Yine raporda yer alan “gecikmesinde sakınca bulunan hal”in yeniden tanımlanmasıyla, örneğin kadın mesai saatlerinde karakola gidemezse kadının adliyeye ulaşması beklenecek ve belki bir saatlik yolda şiddete uğradığı kişi tarafından öldürülebilecek. Bu devlet eliyle kadına yönelik şiddetin sonlandırılmasından ziyade desteklenmesidir. Nafaka konusunda yapılan düzenlemenin de kadınların boşanmasını engellemeye yol açacak bir düzenleme olduğu kanaatindeyim. Çünkü uygulamada Mahkeme’ye başvurarak nafakanın kaldırılması mümkün. Şiddetin uygulandığı hususunda belge aranması ve belge yoksa koruma kararının 15 günle sınırlanması, Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nın en önemli özelliği olan ‘delil aranmaması’ hususunu bertaraf etmektir. Zaten son dönemde giderek tedbir sürelerinin kısaldığını gözlemliyoruz. Yapılması gereken, şiddet uygulayan erkeğin şiddet uygulamadığını delilleriyle ispat etmesidir. 

Canan Arın

Avukat Canan Arın: Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalara aykırı 

Bu hükümetle, kadının haklarının korunmasına, kadın cinayetlerinin önlenmesine imkan yoktur. Yıllardır emek vererek kazandığımız bütün hakları elimizden alıyorlar. Bu rapor Türkiye’nin taraf olduğu ‘Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiyesi’ , ‘İnsan Hakları Sözleşmesi’ ve ‘İstanbul Sözleşmesi’ne açıkça aykırı. Bunları da mı tasfiye edecekler, bilemiyorum. İnsan, birey, vatandaş olan kadınla ilgili nasıl böyle kararlar alabilir meclis? Nafakayı süreye bağlayarak boşanmayı zorlaştırıyor, şiddet meselesini arabulucuya götürüyor, edinilmiş mallara katılma rejimini tamamen yok edip ölüm halinde ‘çocukların yüksek menfaati’ gerekçesiyle kadınların haklarını yok sayıyor. Tecavüzcüsü ile evlendirme insanlık dışı zorla evlenmedir. Ayrıca çocuk evliliklerini teşvik ediyorlar. Kadın örgütleri olarak sanırım yeniden sokaklara dökülmeliyiz. Mahkemeler tamamen iflas etmiş durumda. Polis devleti olma yolunda gidiyoruz ama sonuna kadar direnmek gerekiyor. Yine de, her gün her saniye yapılan hukuksuzluklar ‘insaf’ dedirtiyor.  



Yazar Hakkında

1987 İstanbul doğumlu. Agos web sitesinin editörü; insan hakları, ifade özgürlüğü, çevre hareketleri, güncel politika ve yaşam haberleri yapıyor.