Şebinkarahisarlı Kısmet’ten veda

Hafta sonu benim açımdan kötü geçti. Şebinkarahisarlı baldızım Kısmet Kurtul, ‘kankam’ bizlere veda etti.

Baldızımı ilk gördüğüm tarihi hayal meyal hatırlıyorum. Sadece birkaç dakika sürmüştü. 12 Eylül günlerinde bir Ermeni, bir komunist olarak bir Türkle, onun kardeşi ile evlenmiştim. 

İkinci görüşüm ise yine 1981’de, ceberrut devletin ülkeye kan kusturduğu, darağaçlarının kurulduğu, binlerce insanın savcılık sorgusu için sıra beklediği günlerde Selimiye Kışlası koridorunda oldu.  Ağır sorgudan geçmiş, insanlık dışı uygulalamalar yaşamış, akıl almaz sorularla karşılaşmıştım. Bana en ağır geleni ise “Ulan gavur memleketi kurtarmak sana mı kaldı” sorusu olmuştu.

İnsanların yüzyüze gelmekten, selam vermekten çekindiği, sürek avının devam ettiği günlerdi. Ellerim kelepçeli olarak dört askerin arasında bir bankoya oturttuklarında onunla bir kez daha göz göze gelmiştim. Sorgu sırası bekliyordum. Bir bankoya ilişmiş etrafı süzüyordu. İlk hamlesini bugün gibi hatırlıyorum. Oturduğum bankayo yönelmiş belki dokunmak, belki bir iki kelime söylemek istemiş, askerlerin tüfeklerini ona doğrultmasıyla geri çekilmişti. Bir devlet memuru olarak hangi duygularla, hangi yürekle, kime derdini nasıl anlatmış ve bir Ermeniyi, bir komunisti görebilmek için o koridorlara kadar girebilmişti…

Üçüncü karşılaşmam ise üç sene sonra cezaevinden çıkışımda oldu ve ilk kez kucaklaştık. Eşini kaybetmiş, iki oğluna hem analık hem de babalık etmeye başlamıştı. 

Baldızım Şebinkarahisarlıydı. Ermenilerin Şebinkarahisar’la duygusal bağları vardır. General Antranig’in memleketi olarak akıllarda yer etmiştir.

Beş sene sonra ise beni ve Jale’yi aldı Şebinkarahisar’a götürdü. Sohbetler sırasında dile getirdiğim okul ve kilise, evlerinin üç adım ötesinde yer alıyormuş. Gezdirdi beni. Sütün başlıkları, Ermenice kitabeler hâlâ sağda solda duruyordu. 

Birkaç gün Şebin’de kaldık. Kaleye çıkıp çıkmayacağımı sordu. Ertesi sabah alaca karanlıkta kaleye tırmandık. İç kalede Sarkis Çerkezyan için çanak çömlek kırıntıları ve bir tutam kurumuş çiçek topladı. Getirip Ustamıza teslim etti. Soframızdan eksik olmayan ve pişirmesini ondan öğrendiğimiz yerel Şebinkarahisar çorbası ise Çerkezyan tarafından ‘Antraniğin çorbası’ olarak adlandırıldı. Tamzara’ya da götürdü beni. Ermenice kitabeleri kireçle boyanmış çeşmelerinden birlikte su içtik.

1915’te, soykırımda neler yaşanmış olabileceği bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Yüz yıla yakın bir süre sonra vicdanlı bir Türk anası daha, bir Ermeniye kucak açmış onu koruyup kollamaya çalışmıştı.      

Kısmet Kurtul Ermenilerin iyi ve kötü günlerinde yanlarında durmaktan hiç çekinmedi. Diyebilirim ki, Ermenilere laf söyletmedi. Bayram seyranlarında, cenazelerinde, acılı günlerinde hep yanı başlarında oldu, ellerini tuttu.

Jale ve ben Ermeni toplumundaki karma evlilikler arasında olumlu örneklerinden biri olarak gösteriliriz. Otuz yılı aşan bu birliktelikte Kısmet Kurtul’un emekleri çok büyüktür. Ben Şebinkarahisarlıların Ermeni eniştesiyim. Bana hep öyle hitap ederler.

Nur içinde yat Kısmet abla.   

Kategoriler

Toplum

Etiketler

Kısmet Kurtul


Yazar Hakkında