Zamana direnen Aynoroz

Sismanoglio Megaro’da açılan ‘Fotoğrafçı Gözü ile Aynaroz’ başlıklı sergi, dört fotoğrafçının çektiği, Aynoroz’un tarihi ve mistik yapısını belgeleyen siyah-beyaz kareleri bir araya getiriyor.

Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Sismanoglio Megaro binasının ev sahipliği yaptığı ‘Fotoğrafçı Gözüyle Aynaroz’ başlıklı sergi, Rusya, Türkiye, Polonya ve Sırbistan’dan dört fotoğrafçıyı buluşturuyor. Valery 

Bliznyuk, Ali Borovalı, Zbigniew Kosc ve Zoran Purger’in çektiği fotoğraflar, izleyiciyi bir zaman tünelinden geçirerek, bin yıllık bir geçmişe götürüyor. Fotoğrafçıların bölgeye birbirlerinden bağımsız olarak yaptıkları ziyaretler sonucunda ortaya çıkan kareler, hem Aynoroz’a dışarıdan bir bakış sunuyor, hem de bu önemli mekânın doğasını, tarihini, kültürel birikimini ve ruhani atmosferini yansıtıyor.

Yunanistan’ın Halkidiki Yarımadası’nda yer alan Ayion Oros (Türkçedeki adıyla Aynoroz/Aynaroz) ‘kutsal tepe’ anlamına geliyor. Bu özerk bölgede yirmi manastır bulunuyor ve iki binden fazla keşiş yaşıyor. Bin yıllık bir geçmiş olan Aynoroz manastırlarının kapıları, farklı dinlerden ziyaretçilere de açık. Buradaki günlük hayatın merkezinde ilahi güç var. Bu maneviyat, dört sanatçının fotoğraflarına da yansıyor. Sergilenen karelerde, gündelik işlerini yapan, kahve içen, dua eden keşişler, tarihî manastırlar, inziva hücreleri, zorlu yürüyüş rotaları göze çarpıyor. Diğer taraftan, tıpkı Aynoroz gibi, fotoğraflar da zamanın akışına direniyor.

Zoran Purger

Keşişlerin münzevi hayatı

Küratör Vangelis Ioakeimidis, sergiyle ilgili olarak kaleme aldığı metinde, “Bu dört sanatçıya ait fotoğraflar ne dindarlığa, ne geleneklere, ne de keşişlere bir övgü” diyor ve fotoğrafların, “insanlığı derinden vurgulayan toplumsal belgeler” olduğunu belirtiyor. Sergide, 1975 yılından günümüze uzanan, geniş bir zaman diliminde çekilmiş fotoğraflar yer alıyor.

Seçkinin genelinde güçlü bir estetik yaklaşım göze çarpıyor. Portre fotoğraflarında, özellikle Ali Borovalı’nın çalışmalarında, fotoğrafın konusu olan keşişlerin gözlerini objektife dikmesi, fotoğrafçının kendisini, hatta izleyiciyi de işin öznesi haline getiriyor. Işığın ve hareketin yansımaları, bu siyah-beyaz görüntüleri zaman zaman dinî ikonlardakine benzer bir estetiğe yaklaştırıyor.

Arka planda görünen manastırlar, tepeler ve deniz, maddi dünyanın temsilleri olmanın ötesinde, keşişlerin duygu dünyasını yansıtan unsurlar olarak girmiş fotoğraflara. Bu sergide, benzer temalı işlerde olduğunun aksine, haç gibi dinî sembollere, çekici olabilecek diğer detaylara odaklanma yoluna gidilmemiş; fotoğrafçılar bu detayları, coğrafyaya ve kültüre dair genel bir bakışla birlikte sunmayı tercih etmiş. Böylece, izleyici için, özneleri tanırken, onların yaşadıkları çevreyi de anlama imkânı doğmuş.

Siyah-beyaz fotoğraf baskıları özenli olsa da, hem mekânın getirdiği kısıtlamalardan, hem de seçkinin genişliğinden dolayı, sıkışık bir sergileme düzeni uygulanmış. Bu yüzden, tek tek fotoğraflara odaklanmaya çalışmak izleyici için yorucu olabiliyor. Yine de, sergileme şekli, fotoğrafların sunduklarından tamamen mahrum etmiyor bizi. Çok geçmeden Aynoroz’un münzevi atmosferine konuk olup, keşişlerin pişirdiği ekmeğin kokusunu duymaya başlıyoruz. Agos’un fotoğrafçısı Berge Arabian’ın dediği gibi, “Her bir fotoğraf izleyiciye yönelik bir davet niteliğinde olmalıdır, aksi takdirde özünü kaybeder.” Bu sergideki fotoğraflar da bizi, hem yakın, hem de uzak gördüğümüz bir dünyaya davet ediyor; hatta, o dünyanın mahrem yönlerini seriyor önümüze.

Buradaki fotoğrafları görüp Aynoroz’u ziyaret etme planları yapmaya başlayan okuyuculara, buraya yalnızca erkek ziyaretçilerin alındığını, kadınların ayak basamadığını hatırlatalım.

28 Mayıs’a kadar sürecek olan ‘Fotoğrafçı Gözü ile Aynaroz’ sergisi, hafta içi her gün 15.00-20.00, Cumartesi günleri 10.00-14.00 arasında ziyaret edilebilir.



Yazar Hakkında