Felsefeyle mizahın ahenkle dansı

ARTUN GEBENLİOĞLU

Akademik dünyanın kapıları mizaha açılıyor. Oldum olası sıkıcı ve kasvetli addedilmiş bu âlemin, uzun zamandan beri altında yaşamaya mahkûm olduğu ciddiyet perdesi kalkıyor. Britanyalı yazar Lars Iyer, üniversite yaşantısını mizahi bir anlatımla tasvir eden son romanı ‘Wittgenstein Jr.’ ile bizi hayata saf düşüncenin peşine düşmüş bir felsefe hocasının gözünden bakmaya davet ediyor. Iyer, Wittgenstein’ı tekrar akademik dünyayla buluşturuyor ve onun kılığına bürünmüş bir felsefe hocasının Cambridge Üniversitesi’ne yönelik eleştirilerini evrensel bir taşlamaya dönüştürüyor. Bunu yaparken mizahi anlatımdan asla ödün vermeyerek mesajlarını daha keskin bir şekilde okura ulaştırıyor. 

Beckett’ten Iyer’e…

1970 yılında Londra’da dünyaya gelen Lars Iyer, Newcastle Üniversitesi’nde felsefe hocalığı yapmakta. Melville House tarafından yayımlanan üçlemesi —‘Kuşku’ (2011), ‘Dogma’ (2012), ‘Göç’ (2013)—onu edebiyat dünyasında saygı duyulan bir yazar haline getirmiş ve yakaladığı başarının ardından tarzı itibarıyla yer yer benzerlikler gösterdiği Samuel Beckett ile kıyaslanmış. Şimdi ise, okurların karşısında son romanı olan ‘Wittgenstein Jr.’ ile çıkıyor. Selin Siral çevirisiyle, Iyer’in önceki kitapları gibi Kolektif Kitap tarafından yayımlanan ‘Wittgenstein Jr.’ felsefe ve mantığın uçsuz bucaksız dünyasında savrulup duran bir felsefeci ile öğrencilerinin kaygıdan uzak dünyasını bir araya getiriyor. Hal böyle olunca Iyer’in anlatımı, okura dolaysız şekilde verilen mizahi unsurlar barındırması bakımından Beckett’ın ince, satır aralarında sezilen kara mizahından ayrılıp farklı bir yere konumlanıyor.

“Felsefeyle uğraşmak ölmeyi öğrenmektir,” der varoluşçu akımın önemli temsilcilerinden biri olan Alman filozof Karl Jaspers. Düşüncenin düşüncesiyle uğraşır mantığın karanlık dehlizlerinde yürüyen bir felsefeci. Düşünceyi belli bir sistematiğe oturtmaya çalışır; ama kaygan bir zeminde çalıştığını, soyut bir kavramı analiz ederken yaşayacağı bir tökezlemeyle tüm çalışmalarının elinden uçup gidebileceğini bilir. Iyer’in kurguladığı, öğrencileri tarafından Wittgenstein adıyla anılan karakter de felsefenin ve mantığın özüne inmeyi amaçlarken, tüm bu çelişkilerin farkında olmanın talihsizliğini yaşıyor.

“Aporia; kelime bu, diyor Wittgenstein ve kelimeyi tahtaya yazıyor. Düz anlamı geçiş yok, ileriye yol yok. Bir varış noktası var ama ona varan bir yol yok, diye alıntı yapıyor. Ama belki varış noktası da yoktur.”

Cambridge Üniversitesi’ne halefi gibi felsefi mantık alanında temel çalışmalar yapmak için geliyor Wittgenstein. Büyük umutlarla geldiği Cambridge’de istediğini bulamamasıyla yaşadığı hayal kırıklığı derin bir buhrana yol açıyor. Kendisi gibi felsefeyle uğraşan ve erken yaşta intihar eden ağabeyinin sözlerini kulağına küpe olarak alıyor. Zamanla Cambrigde’e ve diğer hocalara iyice cephe almaya başlıyor. Diğer hocaların onu izlemekte olduğundan şüpheleniyor ve Edgar Allen Poe’nun güvenilmez anlatıcılarına has bir vurguyla Cambridge özelinden yola çıkarak akademik dünyanın yozlaşmakta olduğunu, yolun sonuna yaklaştığını söylüyor takıntılı bir biçimde.

“Potansiyel algımızın sorunun kendisini teşkil ettiğini görmüyor muymuşuz? Gençlik algımızın sorunun kendisi olduğunu görmüyor muymuşuz? Dünyanın önümüzde uzanması algımızın sorunun ta kendisi olduğunu görmüyor muymuşuz?”

Romanın özgün yanı

Romanı özgün kılan ise Wittgenstein’ın ve öğrencilerin dünyasını başarıyla harmanlayabilmesi. Hikâyeyi Wittgenstein’ın üniversitede son yılını geçiren 12 öğrencisinden biri olan Peters’ın ağzından dinliyor okur. Cambridge’de öğrenci olmanın keyifli yanlarını, aşka, cinselliğe, ilişkilere dair eğlenceli tanıklıklar sayesinde öğreniyoruz. Öğrencilerinin hayat dolu olması ve henüz gelecekten kaygı duymadan yaşıyor olmaları Wittgenstein’ın adeta panzehri oluyor. Kimi zaman deliliğin kıyısına yaklaşan Wittgenstein’ın hayata tutunmasını öğrencilerinin hayat enerjisi sağlıyor. Beraber uzun yürüyüşlere çıkıyorlar, Wittgenstein’ın apartman dairesinde buluşuyorlar ve hocalarının düşünsel aktivitesinin devam etmesine doğrudan katkıda buluyorlar. Farklı dünyaların yan yana gelmesi mizahi anlatımın sivrilmesine imkân tanıyor. Bilhassa Wittgenstein’ın derslerinde yaşanan uzun sessizlikler sırasında öğrencilerin yaşadığı çaresizlik hali yüzleri gülümseten cinsten.

Lars Iyer’in iyi bir felsefeci ve iyi bir gözlemci olmasının, ‘Wittgenstein Jr.’ gibi bir romanın altından başarıyla kalkmasındaki payı yadsınamaz. Akademik dünyayla haşır neşir bir romancı olarak, Wittgenstein’ın sesinde yer yer Iyer’in yorumlarının yankılandığını tahmin etmek hiç de zor değil.

Wittgenstein Jr.
Lars Iyer
Çeviri: Selin Siral
Kolektif Kitap
236 sayfa.