BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Ermenilerin hamiliğine soyunmak

Yeni Başbakanımız ki geldiği günden beri ağzından, gelecekte tarihe mal olacak inciler dökülmekte; “Bunlar Ermenilerin hamiliğine soyunmuşlar” dedi. Ve  bu rezil, skandal kararın, yanlış olduğu anlaşılarak, tez zamanda vazgeçilmesini ümit ettiğini belirtti. “Ay pardon, biz yanlış anlamışız” diyecekler herhalde. 

Peki, kimse sormuyor mu? Almanlar ne diye Ermenilere hamilik yapmak isteyeceklermiş ki? Özel bir çıkarları mı varmış yani? Adamların yaptığı ‘kavram’ı kabul etmek değil, suçu itiraf etmek, bunun nesi anlaşılmıyor? Üstelik onlar, dünya tarihinde tek soykırım yapan ülkeymişler ya, kendilerine emsal mi arıyorlarmış acaba? “Bakın bir tek biz değiliz, siz de yaptınız” demeye getiriyorlar zahir. Bak  sen… 

Tarih boyunca kırılan soyların adı sanı unutuldu mu yani o yıla kadar? Aztekler, Kızılderililer, Afrikalılar falan sayılmıyorlar mı? Hadi o ilk Amerikalıların, Kızılderililerin soyunu kırmaları, ‘mecburdular, öldürmeselerdi öldürüleceklerdi’ye bağlanıyor… Kristof Kolomb’un ta en başta yaptığı neydi? Afrika ormanlarından hayvan gibi toplanarak hiç bilmedikleri bir diyarda zincire vurulan insanlara yapılan neydi? Vikinglerin ve Romalıların ilk Hıristiyanlara yaptıkları neydi? Bu kelime henüz sözlüklere girmemiş olduğu için onlar soykırım sayılmıyorlar mı? İnsanoğlu var olduğundan beri kendi türleri dahil her canlıya acımasızca soykırım yapmıştır ve yapmakta. İlk defa dile getirilmiş gibi çileden çıkmak da ne? Bir tür canlıyı topluca yok etmeye günümüzde soykırım deniyor artık. İstersen yok ettiğin böcek olsun. Ve de isterse bin yıl önce gerçekleşmiş olsun.

Sayın Binali Yıldırım da bana sabık başbakanlarımızdan Yıldırım Akbulut’u pek hatırlatıyor ne dersiniz? Püf noktası ‘Yıldırım’ mı acaba? O da vaktinde ağzını açtı mı inci niteliğinde özdeyişler dökülürdü ki yıllarca mizah dünyamızı beslediydi. Ama o yıllarda az buçuk basın özgürlüğü varmış ki öyle zırt pırt kimseye hakaretten dava açılmazdı. Şimdi cesaretin varsa bi laf et… Neyse konumuza dönelim.

Doğrusu hiç yüreğim yoktu bu konuda yazmaya, biliyorsunuz mümkün olduğu kadar sinirlerimi yıpratacak konulara girmemeye çalışıyorum artık. Yaşım ilerledikçe sanırım; “Nasıl olsa bir şey değişmiyor, ne şimdi durup dururken başımı belaya sokayım”cı oldum biraz. Ama bu konu her gündeme geldiğinde, fışkırıveren nefret söylemleri çok kanıma dokunuyor. Aslında siyasilerin söylediklerine pek aldırmıyorum. Onlar öyle.

Mesela Davutoğlu’nun “Aziz milletimizin tarih boyunca merhamet abidesi olduğuna dünya şahittir” sözüne yalnızca gülümsüyorum. Cumhurbaşkanı’nın  “Neye dayanarak bunları söylüyorlar?” sorusuna karşılık; “100 yıl çok uzun bir zaman değil, olaylar birçok insanın belleğinde var. Hem biz sizin söylediklerinize mi inanacağız kendi ailelerimize mi?” demiyorum. “Madem öyle, ispat etsinler, biz arşivlerimizi açtık, gelip baksınlar”a karşılık; “O arşivlerin ne olduğu herkesin malumudur” da demiyorum. Ha ama “Ermenistan da kendi arşivlerini açsın”a karşılık; “Dünya onları biliyor zaten, hiç öğrenmeye çalıştınız mı?” diyorum.

Ayrıca çok merak ediyorum; velev ki bir gün –hiç umudum yok ya- hem elde kalan yani gözden kaçıp yok edilemeyen arşivler hem de tüm dünyadakiler incelendi ve de gerçek açık seçik ortaya çıktı. Ne olacak acaba? “Bunca yıl size ‘yalancı’ dedik meğer değilmişsiniz” mi diyecekler? Israrla aşılanan nefret aniden yok mu olacak? Evet, en çok kanıma dokunan bu ‘Ermeniler 100 yıldır ağız birliğiyle yalan söylüyorlar’ mantıksızlığı. Bir de kimi samimiyetine güvendiğim hatta dost saydığım insanların, bu olaydan sonra sosyal medyada dolanan manidar yorumları. Mesela bir tanesi kısa bir video klip koymuş. O malum dönemde Alman askerler çoluk çocuk bir dolu çıplak insanı, ite kaka arkası kapalı bir kamyona tıkıp eksoz borusunu, bir delikten içeri sokarak götürüyorlar. Giderken yolda hepsi zehirlenip ölecekler. Altına da “Gerçek soykırım budur” diye yazmış. Yani böyle planlı programlı, işkence nitelikli olmayıp, şak diye bi defada kafa kesilince gerçek olmuyor mu? Ya da sersefil aç susuz yollara sürüp, küpe için kulak, bilezik için el, yüzük için parmak keserek, yaşa başa bakmadan tecavüz ederek, kısmete sağ kalan tehcir edilince? 

Bu arada Edirne’deki tarihi sinagogda 41 yıl sonra gerçekleşen ilk düğünle ilgili, sosyal medyayı çalkalayan antisemitist mesajları gördünüz mü? Ağza alınması mümkün değil. Bu da demektir ki bir ülkede, halkın çoğunluğu, bu kadar çok kültürün kaynaşmasıyla sahip olunan zenginliğin değerini bilmeden, böylesine bir nefretle yoğrulmaya devam etmekteyse; iflah olmaz o ülke. İstediğiniz kadar köprü yapın, gökdelen dikin ve de dindar olun.