BASKIN ORAN

Baskın Oran

İçli Dışlı

Aliyyülâlâ bi Sur planı yaptık! R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları – Fasıl 47

Bu Sırrı Süreyya denen uyanık var ya, hani Kürt bile değil, o demiş ki hükümet 2,5 ay önce PKK’ya çözüm çağrısı yaptı, Erdoğan engelledi.

Yav, biz atı alıp Sur’u geçmişiz, hâlâ nelerle uğraşıyor saflar! Böyle şeylerin davası mı olur! Burayı çatır çatır Kürtsüzleştiriyoruz. Hem de kimseciklerin ağzını açamayacağı biçimde.

Bunu neye borçluyuz? Tabii ki bi biçimde yine yapacaktık ama, PKK’nın gelip yerleşip orayı yerle bir etmemize imkan tanımasına borçluyuz! Allah (c.c.) bin bereket!

***

Şöyle yapıyoruz: 4 seçenekli bir plan ilan ettik. Aslında tabii ki 4 falan değil, 3. Şöyle: Birinci seçenek: Vatandaş evini TOKİ’ye satabilecek. İkinci seçenek: Diyarbakır’ın yeni yapılmakta olan yerlerinden TOKİ evi isteyebilecek. Üçüncü seçenek: Başka bir ilden TOKİ evi isteyebilecek. Dört fiilen yok. Anlatayım:

1) Ev mev yok artık. Birkaç yeri PKK mayınlayınca tank ateşiyle her tarafı uzaktan dümdüz ettik, elhamdülillah. TOKİ'ye boş arsayı satacak yani. Piyasa değerinden de değil, bizde kayıtlı değerinden. O da çekirdek parasıdır.

Kaldı ki, biz her şeyi hesapladık, burada 3 çok önemli detay var: Evvela, Sur sakinlerinin (eski sakinlerinin!) büyük çoğunluğu kiracı. Saniyen, ev sahibi olanları bile fakir; çekçek arabasıyla geçinirler. Salisen, çantacılar oraları sıcağı sıcağına kapattılar bile, şimdi TOKİ’ye devredecekler.

“Çantacılar” deyince, başdanışmanlarım anlattılar, bu yeni bişey değil. Amerika’da İç Harp’ten sonra Kuzey’den gelen alıcılar, bunlara nedense HalıÇantalılar deniyormuş, perişan olmuş Güney’in pamuk çiftliklerini ucuza kapatmışlar. Üretime başlayıp oranın disiplinsiz, miskin halkına girişimci ruhu nedir öğretmişler. Şimdi de aynı şey olacak; tarih tekerrürden ibaret. İlerleme böyle oluyor!

***

Neyse, devam edelim.

2) Bana daire verin diyorsa, TOKİ’nin Diyarbakır’da inşaat halinde çok iyi malları var. 2+1’ler, 3+1’ler, 140 m2’ler… Aradaki farkı kira öder gibi yavaş yavaş öder, yani ipotekli olacağı için ömür boyu bağlanır. Yine başdanışmanlarım anlattılar; Amerika’da ipotek çok yaygın olduğu için insanların ödü kopuyormuş işten çıkarılırım da ev de elimden gider diye. Efendi efendi çalışıyorlarmış maraza çıkarmadan. Ne güzel şey iş barışı!

3) Elindeki arsayı cennet yurdun başka illerindeki TOKİ evleriyle takas edebilir. Bu çok iyi bir alternatif. Sur’a da kıyamete kadar terörist sokmayacak makbul vatandaşlar gelip oturur.

***

Niye 4 falan değil 3 alternatif dedim, çünkü Sur içinde yeniden ev yapmak isteyen olursa biraz zor yapar. Her şeyi hesapladık. Evvela, arsanın kendi malı olması lazım. Saniyen, imar planına milimi milimine uygun yapması lazım ki, denetimi tabii ki bunların belediyesi değil, titizliğiyle tanınmış Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız yapacak. Salisen, hangi parayla yapacak adam evi?

Standartlarını bizim koyacağımız evi yapmak için en az 75.000 TL lazım, eşyalar hariç. Hani ne demiş Amerikalı gavur, En İyi Kızılderili Ölü Kızılderili demiş. Tank ateşimizle evi dört duvar bile bırakmamışız ki eşyası kalsın. Nerede bunlarda o para? Kredi mredi de nah alırlar. Yani, bu 4. şık sadece kağıt üstündedir, yoktur. 

***

Şimdiiii, bi toparlayayım zevkini çıkarta çıkarta. Bir taşla çok kuş vuruyoruz:

Bi kere, restore edilmiş Sur’un evlerini Ensar gibi, TÜRGEV gibi, İHH gibi İslami STK’lara tahsis edeceğiz. İkincisi, UNESCO’ya göğsümüzü gere gere diyeceğiz ki, sana uygun restore ettik. Üçüncüsü, sizin belediyelerin yapamadığını yaptık diyeceğiz Kürtlere. Dördüncüsü, tabii ki kendi müteahhitlerimize yaptıracağız TOKİ üzerinden ve herkes sebeplenecek. Beşincisi, elimizde kalmış TOKİ dairelerini böylece eriteceğiz.

Altıncısı ve en önemlisi, nasıl artık İstanbul’un ortasında kalmış olan Sulukule’yi netice itibariyle Çingenesizleştirip medenileştirdikse, burayı da Kürt-süz-leş-ti-re-ce-ğiz! Medenileştireceğiz! Buna bilimsel olarak “demografik yapıyı değiştirip insan-mekan ilişkisini koparmak” deniyormuş. Kürt-Sur ilişkisini, yani.

***

Aslında, bu İsraillilere zeki derler ama kafaları çalışmıyor. Bizim bu planlarımızı duyunca deli olacaklar. Allahtan (c.c.), Gazze’de bizim gibi yapmayı akıl edemediler.

Peki, yeni binaları sadece İslami STK’lara mı vereceğiz? Dur bakalım, Allah (c.c.) kerim! Elimizde seçenek mi yok? Şu kadarını yazayım ki Suriyeli mültecilere ülkemizde süresiz çalışma ve ikamet sağlayacak “Türkuaz Kart” uygulamasına başlıyoruz. Böylece bunlara vatandaşlık yolunu açıyoruz. Ayrıca bunların onda dokuzu da seçmenimizdir. 

***

Din-i Mübin-i İslam’ı her daim gündemde tutmak için ve daha bazı sebeplerle Muhammed Ali din kardeşimizin cenazesine gitmeye karar verdim. Bunu duyan 10 yaşındaki torunum Ahmet Akif dedi ki, dede ben boksu çok severim beni de götür. Bu seyahatte kendi masrafımı ödememi isteyen alçaklara inat onu da, babasını da, daha sürüyle kişiyi de, tabii Emine’yi de götürdüm. Koskoca uçak hazır gidiyorken çocukcağız bi Amerika görmesin mi? Atladık gittik.

Gittik de, Amerika’da çok fena sabote ettiler herşeyi alçaklar. Obama mı, Pensilvanya’daki hain mi, şu Bıharara karın ağrısı mı her kim ise Allah’ın (c.c.) laneti üzerinde olsun.

Önceden konuşma yapacaksın dediler, yaptırmadılar. Kardeşimize bi Kur’an okuyayım dedim, okutmadılar. Bari tabutunun üstüne Kâbe örtüsü koyayım dedim, “Sen bırak biz sonra koyarız” dediler. Zaten tabut ile saf tutanlar arasına duvar gibi polis dizilmiş. Bari aileye getirdiğim hediyeleri verelim dedim, bekle bekle, nihayet biri geldi, ikinci hanımından olan kızlardan biriymiş, ama onun da almaya yetkisi yokmuş. Herhalde beni görmeye geldi merak edip.

Bu kadar istiskal üzerine derhal dönmeye karar verdim. Bunları nasıl yaparlar bana! Yüzde 52 oy alarak seçilmiş bir başkana!

***

Zaten iyi ki yarıda ayrılmışım çünkü törende bi de haham konuşturmuşlar, “Türkiye’nin liderlerine söyleyin Kürtleri öldürmeye son versinler” dememiş mi! PKK’nın adamı! Ne işi var hiç anlayamadım Yahudi hahamın Müslüman cenazesinde!

Seferimiz hüzünle bitiyor. Normal yöntemimiz, böyle durumlarda derhal suçlayacak bir kişi veya makam bulmaktır, hep böyle yapıp kurtulmuşuzdur, aldatıldık demişizdir. Ama burada Dışişleri’ni maalesef suçlayamıyoruz çünkü her şeyi Cumhurbaşkanlığımız personeli düzenledi onları devre dışı bırakıp...

Ama son anda düzelttiler her şeyi, inşallah. Tam iftardayız, biri çıkıp geldi, olup bitenler için gazetecilerin önünde özür diledi. Sorumlunun pazarlama şirketi olduğunu söyledi. Biraz rahatladım. Emir verdim, o kişi kimse teşekkür edelim, bi ihale falan verelim, dedim. Meğer bizimkiler ayarlamışlar, zaten memnun etmişlerdir.

***

Özür dilettik de, benim içim rahat değil. Hıncımı almak için Blumberg’e İngilizce bi makale döşendim. “Dünyanın sorunlarını çözmek için Muhammed Ali’nin mirasını kullanın” diye yazdım. Ayrıca, elimde kalan Kâbe örtüsünü de yurda dönünce Numan Kurtulmuş’un eniştesi, İlim Yayma Vakfı’nın eski başkanlarından Asım Taşer’ın tabutunun üstüne örttüm. Amerika’da yaptırmadıkları duayı da orada yaptım. Biraz daha iyi gibiyim.

Yurt dışı deyince, Afrika’dan iyisi yok. Hem oradaki hain okullarını kapattırırız, hem fahri doktora diploması alırız, hem de Avrupa-Amerika’ya gitmek iyice tatsız hale geldi.

***

Tabii ki canım memleketimden güzeli yok. Daha da güzelleştiriyoruz inşallah. 2010’da darbeye zemin hazırladığı gerekçesiyle iptal ettiğimiz EMASYA Protokolü’nü terörle mücadele programımızı duraksamadan sürdürmek için geri getiriyoruz. Ayrıca askere yeni yetkiler veriyoruz. Komutanlar validen izin almadan operasyon yapabilecek. Böylece askerlerle koalisyonumuz güçlenecek.

Ama kimse sanmasın ki ipler elimizden kaçacak: Operasyonlar sırasında işlenecek suçların takibatı için içişleri bakanımız izin verecek, yani ben. Vesayet bende.

Bu arada, geçen sene durmadan fetva veriyordu hukukçular, şirketlerin zarara uğraması halinde kayyumların sorumlu olacağına dair. Derhal önlüyoruz: Kayyumlara işlemlerinden dolayı tazminat davası falan açılırsa devlete açılacak. Ayrıca, kayyum atanabilecek suçlar arasında anayasal düzene karşı işlenecek suçları da ekledik.

Kayyum dedim, aklıma geldi. Üniversitelere kayyum olmaz diyorlar bi de. Bu Pensilvanya’daki haine yakın olanlardan Mevlana, Orhangazi ve Fatih üniversitelerinin bağlı olduğu vakıflara atayıverdik kayyumları, mis gibi oldu.

***

Şu sıralarda en önemli işimiz, Yargıtay ve Danıştay’a boşalt-doldur yapmak. En muazzam projemizdir; teferruatıyla yazarım gelecek sefere. Şu kadarını diyeyim ki, biz vakti zamanında bunları istediğimiz kıvama getirmek için daire ve üye sayılarını iki defa artırmıştık. Şimdi de gerek gördük, azaltıyoruz.

Ama burada da sanılmasın ki hepsinden bahsediyorum. Benimle Rize’ye çay toplamaya ve Kırşehir’e Ahilik Haftası kutlamaya gelen başkanlar ve iş yakınları yerlerinde kalacak. Diğer üyeleri taşra mahkemelerine tespih tanesi gibi dağıtıp yerlerine dini bütün, milliyeti bütün yüksek hukukçular getireceğiz. Giriş sınavlarında da sözlü esas olacak.

AYM bunu iptal eder mi? Zaten etmesin diye onu dahil etmedik ikisinin yanına. İçlerinde bi umut kalsın, iptal etmezsem beni yerimde bırakırlar mı, diye. Umuda devam et sen, canım kardeşim. Fakirin ekmeğidir.

Peki ya iptal ederse? Etsin. Kararı geriye yürümez. Atı alan AYM’yi geçer. Bi dağıttık mı toparlanmaz bi daha.

***

En önemli dedim de, şu anda en acili söyleyeyim: Hainlerin alçakça tahrik ettiği liseli protestoları. Üniversite hocalarının kuyruklarını bacaklarına sıkıştırdıkları bi dönemde bu ne cesaret! Böyle giderse Gezi’ye döner alimallah. Tedbirler planlamaktayız. Lise müdürlerini görevden alalım dedik, meğer onları biz yeni getirmişiz oralara. Daha sonra yazarım; teyakkuz halindeyiz…

***

Biz yukarıdan çalışıyoruz, milliyetçi-mukaddesatçı halkımız da aşağıdan. LGBTİ denilen sapıkların 19 Haziran yürüyüşüne karşı Müslüman Anadolu Gençliği adlı kardeşlerimiz “Yürütmeyeceğiz”, “Sapkınlığa müdahale etmekle mükellefiz” görsellerini tivitırdan paylaştılar. Alperen Ocakları da basın toplantısı yaparak “Önceden olacakları bildirdik, bundan sonra olacakların sorumlusu biz değiliz" dedi.

Şimdi artık asayiş gerekçesiyle yürüyüşü yasaklayabiliriz. Halkımızdan tak diye talep geliyor, biz de şak diye yapıyoruz!

Namaz kılmayan hayvandır” diyen hocamıza maalesef bi yardımımız olamadı ama, bekliyoruz şimdi, birileri tepki olarak “Bunu söyleyen, namaz kılan bir hayvandır” gibilerden bi laf etsin de, dinî değerlerimize hakaretten canına okuyalım…