BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

“Allah’ın Emri Peygamberin Kavliyle” bilimsel projesi - R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları, Fasıl 49

İç politikada aynen yürüyoruz ama dışta bitakım değişiklikler yapmak iktiza etti. Tabii, böyle durumlarda fiyat ödemek gerekebiliyor. Atatürk Havalimanı’na DEAŞ saldırısından bahsediyorum. 

Ama DEAŞ’ın adı falan geçmemeli. Yeni Şafak manşeti attı bile: “Çok Uluslu Terör”. Ekim 2015 Ankara Garı saldırılarına da “Kokteyl Terör” demiştik…

Tabii, alçaklar çenelerini çoktan açtılar. Neymiş efendim, uçağını düşürdüğümüz Rusya’yla, 6 yıl boyunca küfrettiğimiz İsrail’le şimdi ne olmuş da anlaşıyormuşuz. Yok efendim, güvenlik açığı korkunçmuş çünkü istihbaratımız sadece PKK’ya yönelikmiş. Neymiş efendim, zaten bu DEAŞ’a MİT tırlarıyla silah da göndermişiz!

Bi karanlık akademisyen müsveddesi bayan kalkmış, kadın mıdır kız mıdır, “Bu kadar pisliği bize neden yedirdiniz peki?” diye soruyor ağa-maraba fıkrasına atıf yaparak. Vatan-millet için yemişin çok mu? İnsanlar şehadet şerbeti içip daha var mı diyor be!

Başdanışmanlarıma dedim bu dönüşümüze hemen bilimsel bi kılıf bulun diye, dediler efendim hazırdır çünkü uluslararası hukukta şöyle bir kaide vardır: “Koşullar değişirse anlaşmalar da değişir”.

Tamam işte yav! Koşullar değişti! Tunus’tan Suriye’ye İslamcı iktidarlar bekliyorduk, maalesef başka bahara kaldı. Esed alçağı gitmek bilmedi. Bütün komşular düşman oldu. İsrail’le anlaşmaya mecburuz. Rusya’nın uçağını düşürdük, turizm bitti.

Bükemediğin bileği öpeceksin. Ama hiç dert değil! İçeride kurduğumuz Kürt düşmanı koalisyon ayakta kaldığı sürece halkımız ‘İsrail’e ölüm!’ desek de alkışlar, ‘İsrail dostumuzdur’ desek de.

***

İsrail’den özür aldık, Rusya’ya özür diledik. Tabii, özür kelimesini kullanmıyoruz. Tazminat vereceğiz, tazminat demiyoruz. Bizim Binali acemisi, “Gerekirse tazminat veririz” dedi, derhal kulağını çektim, ertesi gün partimiz grup toplantısında düzeltti: “Rusya’ya sadece üzüntümüzü bildirdik, tazminat söz konusu değildir”; bunlar adam olacak da biz de göreceğiz inşallah. Bizim Kalın ise ince konuştu: “Pilotun ailesinin bir isteği olursa değerlendiririz”.

Yalnız, bu düşürdüğümüz Rus uçağının pilotunu havada öldüren Alparslan Çelik başımıza dert olmuş vaziyette. Rusya diş biliyor diye takipsizliğini kaldırttık, buna mukabil kamuoyumuzu tatmin için tahliye ettirelim dedik, ama birader, herifin bi de Niğde’de sahte paradan 2,5 yıl kesinleşmiş mahkumiyeti ve bir de cezaevi firarı çıktı!

***

Biraz daha teferruat yazayım çünkü bunlar tarihe geçecek. İsrail doğalgazını alıp Avrupa’ya satacağız. Tabii, bunu dediğimiz anda alçaklar yine ayaklanıyor. Yok efendim bu doğalgaz Gazze’ninmiş, yani Filistinlilerinmiş. Filistinliler işletecek durumda mı yav? Ben önce kendi ülkemi düşünürüm.

Bunu dediğin anda da hemen havlıyorlar; o zaman 2010’da niye Mavi Marmara’yı yolladın da o kadar insanımızı öldürttün, diye. O zamanki şartlar onu icap ettiriyordu be hainler. Ya tutsaydı?

Bi de, neymiş efendim, İsrail bu parayı bağımsız bir fona aktarıp ödemeyi oradan yaptıracakmış, böylece ölümlerden sorumlu olduğunu tazminat yoluyla bile kabul etmemiş olacakmış. Bana ne yav; ben alacağım paraya bakarım. Bütün mesele, İsrail’den tazminat alıyoruz ama Rusya’ya tazminat vermiyoruz lafına herkesi inandırmak. Şimdi İsrail’den alacağımız tazminatı Rusya’ya vereceğiz, olacak bitecek.

Yav, şimdi aklıma geldi, aslında keşke mümkün olsaydı da biz hiç arada gözükmeden bu ikisi birbiriyle takas etseydi bu özür ile bu parayı

***

Neyse, şükür ki ortalığı düzeltmek zor olmadı çünkü İsrail ve Rusya’nın yönetimleri de aynen bana benziyor. Bana en koyan, içimizdekilerin lafları!

Mavi Marmara olayında kullandığımız İHH başkanı Bülent Yıldırım konuşuyor: “Şaşkınız. Abluka resmîleşti. Davalardan vazgeçilemez; davalar kan sahibinindir”. Gemiden kurtulan Sediyani denen gazeteci konuşuyor: “İsrail 9 kişiyi katletmişti, Erdoğan ise gemiyi batırdı”.

Siz ne anlarsınız be politikadan! Size zaten Mavi Marmara’ya atla git diyende kabahat! “Paraleldir” deyip bu herifleri derhal sustursunlar! Fethullah haini Mavi Marmara’ya baştan karşı çıkmışmış, kim hatırlayacak? Hatırlayan da inanmaz!

***

Şimdiii, gelelim neticeye: İngiltere AB’den çekip gidince bizdeki alçakların “AB çıpası” dediği AB müdahalesi benim için artık kuvvet kaybetmiştir. Şimdi artık yok Tek Adam Rejimi’ymiş, yok terörle mücadele derken insan hakları ney zedeleniyormuş, bitecek artık böyle tezvirat!

İsrail ve Rusya’yla anlaştığımız anda sen derdine yan. Bütün gazabım rahat rahat içerideki siz hainleri ortadan kaldırmaya hasredilecektir. Sizler yani Paraleller, Kürtler, karanlık akademisyenler, demokrasi şarkıları söyleyen tüm alçaklar. Hazırlanın!

Dış politikayı yumuşatmam bana başkanlık yolunu açacaktır!

***

Nitekim, Paralelleri her gün düzinelerle atıyoruz içeri. Kürt belediyelerin zaten kamulaştırdıkları yerleri bir daha kamulaştırıyoruz.

Lice’de kimseciklerin itiraz edemeyeceği bir yakıp-yıkma yöntemi bulduk: Jandarma karakolunun dibindeki esrar tarlalarını yakma bahanesiyle her yeri geç saatlerde attırdığımız yangın bombalarıyla yakıyoruz. “Burada koskoca tugay var, uyuşturucular ekilirken kimse görmedi mi” diye istedikleri kadar dırlasınlar!  

En olmazında, şimdi Emniyetimiz 81 vilayete yazı gönderdi, “PKK ve sol örgütlerin hâkim, savcı, generallere yönelik siyanür ve hayat kadını kullanarak tuzak hazırlamayı planladıkları" uyarısında bulundu. Siyanürü bilmem ama, hayat kadını dedin mi halkımız hemen inanır, aklından hiç çıkmadığı için.

***

Dünya hukukunda bir ilk yarattık, üniversitelere kayyım atadık. Melikşah’la birlikte 4 oldular şimdilik. Başkaları da sırada bekliyor.

Vatanını seven öğrenciler ihbarda bulunuyor, hocayı hemen görevden alıyoruz. Şimdi Uludağ’dan el çektirilen Şermin diye bir bayana, kadın mıdır kız mıdır, rektöre mektup yazdı diye bi de soruşturma açtırdık ayrıca.

Bu alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lumpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş akademisyenlerin canına okumaya kararlıyım.

Kararlıyım da, bu öğrencileri ne yapmalı? Bilgi’de de arkalarını döndüler rektör konuşurken. Daha vahimi, Bursa Osmaniye’de üç lise öğrencisi karne töreninde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni çıkıp okumuşlar. Derhal disipline verilmişler tabii. Bunlar yaygınlaşırsa felaket olur. 

***

Mutlaka önlenmesi gereken iki şey daha var. Birincisi, açtığım hakaret davaları sırasında benim diplomamın istenmesi durumları çoğalmakta. Bunların biri tutabilir ve yanarız. Hemen bir torba yasa çıkartıp, bir maddesinde, herhangi bir işe girdikten belli bir süre sonra diplomaların tartışma konusu yapılamaması kuralını getirmek lazım. Bizim Kuzu bunu formüle eder.

İkincisi, kardeşinin cenazesinde bize bağırıp çağıran Yarbay Mehmet Alkan örneğinin asla tekrarlanmaması lazım. Uyarı cezası verilmişti, şimdi siyasi faaliyette bulunmaktan 5 yıl isteniyor.

Aslında buna şimdi “terör örgütüne mensubiyet ve yardım ve yataklık”tan, ayrıca vatandaşı askerlikten soğutmaktan dava açmak lazım. EMASYA’yı tekrar yürürlüğe koyarak ellerini serbest bıraktığımız ve ayrıca geçmiş-gelecek operasyonlar için korunma zırhı getirdiğimiz askerlerimiz de yanımızda olacaklardır.

***

Dava açmak derken, Yargı en önemli konumuz. Onu garantiye almadan ben garantide olamam. Bu sebepledir ki, insanlar İstanbul’da ölürken biz yaramıza tuz bağladık, Yargı kanununu çıkartmak için TBMM Genel Kurulu’nu sabah 06.00’ya kadar çalıştırdık.

Çalıştırırız. Yargı’nın önemine en, ama en basitinden bir örnek: İdare mahkemesi Topçu Kışlası’nı iptal etmişti, Danıştay’a 33 yeni üye tayin ettik, belediyenin karar düzeltme talebi hemen 3’e 2 kabul edildi. 3 üye yeniler, 2 üye eskiler!

Tabii, Yargıtay ve Danıştay’ı ayarlayınca, ki buralarda kimin gidip kimin kalacağını MİT’imiz listeler halinde tespit etti bile, Yüksek Seçim Kurulu’nu da otomatik olarak ayarlamış oluyoruz. Çok önemli, çünkü baskın seçim yapmak istesek süreyi kısaltma yetkileri bile var.

Yerinden attığımız hakimlere savcılara “Paralel” diyeceğiz, olup bitecek. Aslında başkanlık sistemi geldi mi bütün bu hokkabazlıklara da gerek kalmayacak. Gelene kadar, tedbirlerimizi alıyoruz. Evvela, bol havuç: Yargıtay’ın yayın için konmuş döner sermayesini 50.000 TL’den tam 10 milyon’a çıkartıyoruz ki yeni getireceğimiz üyeleri sempozyum adı altında yurt dışına geziye falan yollayalım.

Saniyen, Danıştay başkanının kızını 1. dereceden aldık Külliye kadrosuna. Onun kocası da zaten Külliye inşaatını yapan şirkette bu Nisan’dan itibaren yönetici oldu. İşsizliği azaltıyoruz.

Salisen, stajını tamamlayan hakim ve savcı adayları mesleğe başlamak için sözlü sınava girecek. Yazılı sınavın yüzde 60'ı, sözlü sınavın yüzde 40'ı baz alınacak. Geçer not 70 olacağından yazılı sınavda 100 tam not alan bir aday bile mülakatta elenebilecek.

***

İsrailmiş Rusyaymış ortalık hazır karışmışken, din-i Mübin-i İslam’a kuvvet! İzmir 9 Eylül mezuniyet törenindeki dans gösterisi erotik oldu gerekçesiyle YÖK’ümüz dekan vekilinin görevine son verdi. Beyoğlu’nda sigara içmeye dışarı çıkanların resmini çekiyor zabıtamız, Ramazan’da sokakta içki içiliyor diye mekanlara 5.000 lira ceza yazdırıyoruz.

Muhtarlar ve müftüler de nikah kıyabilecek artık. İmam nikahı geliyor! Bu haber 2 milyon oy demektir!

***

İçimizde güller açtıran olay ise, TÜBİTAK Bilim Fuarı’nda liseli gençlerimizin şu anda sergilenmekte olan ve fotoları internette sayfa sayfa çıkan bilimsel projeleri! Ankara Hayvanat Bahçesi’nden getirdiğimiz müdür kurumda harikalar yaratıyor.  

Projelerin bikaçını sayayım da iftihar edin: Osmanlı’da Şair Padişahlar Projesi; Havadis-i Fetih Projesi; Tatvan’da Aile Kurma Anlayışında Değişim: “Allah’ın Emri Peygamberin Kavliyle” Projesi; Sosyal Medyada Dört Nala “Deli Putin” Projesi. Yalnız, şimdi Putin’le barışacağız, bu sonuncuyu sergiden kaldırtabiliriz.

Tabii, her güzel olay gibi alçaklar buna da bir kulp takmaya çalıştılar. Neymiş efendim, TÜBİTAK jürisi şeker hastalarının kapanmayan yaraları için bant geliştiren liselilerin projesini yarışmaya almamış da, proje Amerika’da dünya birincisi olmuş. Şimdi de oradan burs alacaklarmış. Gitsinler, Amerikalılara hizmet etsinler.

Bu gençler yerli, milli ve dinî geleneklerimizi es geçmişlerdir. Bu TÜBİTAK Bilim Fuarı’nda Mayıs 2013’te sergilenen Levent Akbaba oğlumuzun projesinden hiç ilham almamışlardır. Hatırlayacaksınız, bu aslanımız Kur’an-ı Kerim dinlettiği fasulyelerin 3 kat daha hızlı büyüdüğünü bilimsel olarak ispat etmişti…