Samandağ'da barışın notaları gökyüzüne uçtu

Saint Pierre ve Saint Paul Bayramı etkinlikleri kapsamında Samandağ-Batıayaz’da bulunan eski bir Ermeni Kilisesi'nde bir araya gelenler, her dilden ve her dinden ilahileri ‘inançların özgür ezgileriyle’ seslendiren Antakya Polifonik Müzik Korosu’nun notalarına eşlik etti, barışın notalarını gökyüzüne uçurdu.

Her yıl 29 Haziran’da kutlanan Saint Pierre ve Saint Paul Bayramı etkinlikleri kapsamında düzenlenen ''İnançların Ezgileriyle Barışa Doğru'' ritüeli Samandağ-Batıayaz’da bulunan eski bir Ermeni Kilisesi'nde gerçekleşti. Musa Dağı'nın eteklerinde kurulu köyün bu her yere tepeden bakan kısmında bir araya gelenler, Antakya Polifonik Müzik Korosu’nun notalarına eşlik etti, barışın notalarını gökyüzüne uçurdu. 

İlk adı Beyt İlyas olan, ardından Bityas ve Teknepınar diye değişen, sonunda da Batıayaz ismini alan yerde düzenlenen bu kutsal etkinlik, sahip olunanların farklılığında ‘güçlüyüz’ mesajı verdi.

Samandağ Kaymakamı Cahit Özçelik ve Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir’in de katılım gösterdiği ritüel öncesi konuştuğumuz, Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Antakya Polifonik Korolar Derneği Başkanı Sezgin Suna, Rahibe Barbara Kallasch'ın 1986 yılından bu yana düzenlediği etkinliğin son üç yıldan bu yana Batıayaz'daki bu Kilise’de yapıldığını söyledi. 

Rahibe Teresa’dan Hz. İbrahim’e

Yapımına 1936 yılında başlanmış, ancak 1939 yılında Ermenilerin köyden gitmesiyle beraber yapımı yarım kalmış Kilise’nin taş sütünları arasında toplanan kalabalığa karşı kısa bir konuşma yapan Sezgin Suna, şunları söyledi:

“Bu bir ritüel… Bir konser, bir eğlence değil… Almanya’nın Wiesbaden kentinde doğan Barbara Kallach’ın, 1976’da Antakya’ya gelmesi ile birlikte başlayan bir serüvenin parçası.17 yaşında, Rahibe Teresa’nın yolunda ilerlemek üzere yola çıktığında, yolu Antakya’dan geçen ve Hz. İbrahim’in sevgi çemberi olarak ifade ettiği Kilise-Havra ve Cami’yi aynı noktada gören, ardından da ‘Benim bundan sonra yaşayacağım yer ancak burası olabilir’ diyen bir rahibenin başlattığı bir ritüel… Bu ritüelin ana temasını ‘insan’ ve ‘sevgi’ oluşturmaktadır.”

Daha önce tek sesli olarak gerçekleştirilen etkinliğin, 1993 yılından bu yana, kendisinin de koro şefi olarak katılımıyla çok sesli hale geldiğini ifade eden Sezgin Suna, “Çok sesliliği, müzikte, belli bir armoni kurallar içerisinde seslerin uyumlu bir birliktelik oluşturması olarak ifade ediyoruz ama, yaşadığımız bu kentte ‘çok sesliliğin anlamı’ noktasında her dinin ve her dilin bir tınısı, bir rengi ve kültürel bir değeri olduğunu düşünüyoruz.  İşte bu nedenden ötürü, Antakya Polifonik Korosu ve son 3 yıldır da Çocuk Korosu ile birlikte bu ritüel içerisinde yer almaya başladık.”

İlk başladığı dönemde Saint Pierre Kilisesi’nde gerçekleşen ritüelin zaman içinde farklı dini mekanlarda da düzenlendiğine işaret eden Suna, son 3 senedir Batıayaz’daki eski bir Ermeni kilisesini mekan olarak kullandıklarını dile getirdi ve şöyle konuştu:

“Son 3 yıldır burayı tercih etmemizin en önemli nedenlerinden bir tanesi, ritüelin mistik dokusuna fazlasıyla uygun olması. Burası, hepinizin bildiği gibi eski bir Ermeni Kilisesi. Kültürel bir miras. Ancak bunun yanı sıra, kilisenin ses akustiği de çok önemli. Gördüğünüz gibi mikrofon kullanmıyoruz. Sizlerle ‘alıcı-verici’ konumunda çok doğal bir ortamda bulunuyoruz. Bu anlamda, akustik olarak bizlerin çok hoşuna giden bir mekan. Burada bulunmaktan dolayı memnunuz.”

Antakya Polifonik Korolar Derneği Başkanı Sezgin Suna, gerçekleşen etkinliğe katkı veren Samandağ Kaymakamı Cahit Özçelik, Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir ve İşadamı Osman Mıstıkoğlu’na ayrıca teşekkür etti.

Ortak yaşama destek 

Ritüel’in konukları arasında yer alan Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir ise, “Biz, yapılan bu çalışmayı çok değerli buluyoruz ve o yüzden buradayız” derken verdiği mesaj, bu coğrafyada yaşayan herkes içindi:

“Bu mahallede, hem geçmişi hatırlatan ve o geçmişe atıf yapan, hem de bugünkü farklılıkları kendi içinde barındıran ortak bir yaşam var. Bu ortak yaşama hem destek olunmalı hem de bu ortak yaşamı tüm dünyaya tanıtmalıyız. Ama en çok da, buradan, yüksek sesle ‘barışı haykıracak bir ortam’ yaratmalıyız diye düşünüyorum. Bu nedenle buradayız.”

Yaklaşık bir saat süren etkinlikte, Türkçe-Ermenice ve Arapça ilahi ve şarkılara yer verildi. 

Kategoriler

Güncel Yaşam



Yazar Hakkında