Erdoğan - Kılıçdaroğlu görüşmesinde neler konuşuldu

Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyle ilgili açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu'nun Uludere'ye gitme teklifi için, 'sizle biz çok yerlere gidebiliriz' diyen Erdoğan, 250. madde değişikliğiyle ilgili, 'yargıya güven azalmıştı, bunu görmek lazım' diye konuştu. Erdoğan MİT Müsteşarı'nın kendi talimatlarıyla çalıştığını hatırlatarak savcılara hitaben 'Alacaksanız beni alın' dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Kürt meselesinde çözüm önerilerini masaya yatıran Başbakan Erdoğan, A Haber- ATV ortak yayınında kritik görüşmeyi ve gündemdeki konuları değerlendirdi.

Başbakan, CHP'nin görüşmede tespitlerde bulunduğunu aktararak, 'CHP'nin attığı adım olumlu bir yaklaşımdır. Bize sunulan paket daha çok bir tespit niteliğindedir. Burada öneri olarak sunulan iki şey var; birisi toplumsal mutabakat, diğeri akil adamlar komisyonu' diye konuştu.

Erdoğan, programda CHP ile AK Parti arasındaki görüşmeyi sert bir dille eleştiren MHP lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamalarına da değindi. Başbakan Erdoğan, MHP'nin açıklamalarını 'yakışıksız' olarak değerlendirdi. Bu açıklamalar nedeniyle CHP'nin 'toplumsal mutabakat' önerisinin doğrudan doğruya düştüğünü belirtti.

Erdoğan 'MHP'nin bu tavrıyla mutabakat sağlanamaz' dedi.

A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün moderatörlüğünde gazetelerin genel yayın yönetmenleri sordu, Başbakan Erdoğan canlı yayında yanıtladı.

Programa, Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Hürriyet Gazetesi Yazarı Taha Akyol katıldı.

Erdoğan'ın programda şu açıklamalarda bulundu

'Kürt meselesi yok PKK meselesi var'

'CHP'nin desteğini ve bu konudaki yaklaşımını olumlu karşılıyorum. Artık benim için Kürt meselesi yok Türkiye'de PKK meselesi vardır. Bunu böyle bilmemiz bu şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Kürt vatandaşımın PKK'lıymış gibi lanse edilmesinden son derece rahatsızım. Kürt vatandaşıma bu şekilde bir yakıştırmaların yapılmasını uygun görmüyorum. Türkiye'nin tek sorunu PKK terör örgütü olduğunu bilmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum.

Biz parti olarak bu sorunun peşindeyiz. Bu konuda CHP'nin desteğini almak da son derece sevindirici bir durum. Aynısını MHP'den de bekliyoruz.

'Öneri değil uygulama safhasındayız'

Bu konuyla ilgili olarak da partimizin kuruluşunda, programımızda bizim doğu ve güneydoğu başlığında kalkınma programı vardır ve gayet özet, üzerinde düşünüldüğü zaman güneydoğu, doğu, Kürt sorununa yönelik cevabı bulursunuz. Ta başından bu yana bunu programımıza koymuşuz ki bugüne kadar attığımız adımlar var. Biz şu anda öneri değil uygulama safhasındayız.

'Habur'da samimiydik'

Habur'da büyük bir samimiyet gösterdik. MHP bizim milli birlik ve kardeşlik projesini ihanet olarak gösterdi. Milli birlik diyoruz, kardeşlik diyoruz bundan daha güzel bir kelime olabilir mi? Habur’da neydi bizim derdimiz özellikle Kuzey Irak'tan geleceklerin kendi kendilerine teslim olacaklarla ilgili yasa var. Onların ülkeye girişlerini sağlıyor. Bu ne yazık ki terör örgütü öbür tarafta uzantısı olan BDP'nin bir provakasyonuna kurban gitti. Bizim orada niyetimiz çok çok samimiydi. Özellikle Kuzey Irak'taki başta Mahmur olmak üzere ülkesine dönmek isteyenlerin önünü açmaktı. Biz orada başarılı olamadık. Bunu da siyasi istismar meselesi yapmayı muhalefet ve diğer partilere yakıştıramadım.

'Uludere terör bölgesidir'

Uludere olayları farklı zeminlere çekiliyor. Biz bu tür olayların üstünü örtmedik ve örtmeyiz. Bu konunun adli soruşturması sürüyor. Burası ne bölgesidir bir defa bu bölge bir terör bölgesidir. Bu terör bölgesinden kaçakçılar gidip geliyormuş olabilir. Unutmayınız ki bir Hantepe, Gediktepe yaşadık. Orada katırlarla Doçka'lar taşındığında onu uçaklarla helikopterlerle bombalamadığımız için bir General açıklama yaptı ve 'çoban zannettiğimiz için bombalamadık' dedi bu konu günlerce haftalarca köşelerde konuşuldu tartışıldı. Ben DVD'lerini izledim. İnanın orada ne olduğunu anlamanız mümkün değil. Orada sadece bir hareket görüyorsunuz. Giyim kuşam hemen hemen aynı. Katırlarda ne vardır bunu da bilemezsiniz.'

Uludere'de istismar vurgusu

'Yerel istihbarat söz konusu mu' sorusuna Erdoğan şöyle yanıt verdi:

Anlık istihbarat yok. Daha önce gelen istihbaratlar var. Sağ kalanlardan birinin açıklaması var. Sınıra 5 km kala biz atışları duyduk ama devam ettik diyor. Atışlar duyuluyor ama devam ediliyor. Uçaklar da devam ettiğine göre teröristler sınırı geçip atmaları gereken adımı atacaklar diye vazifelerini yerine getiriyorlar. Burada biz de baştan itibaren, Genelkurmay Başkanım dahil olmak üzere burada bir hata var, bunu bizler hepimiz kabul ettik, söyledik. Hatanın yanında atılması gereken adımlar nelerse bunu bakanlarım, eşim, kızım, hepsini oraya göndermek suretiyle bu adımları da attık. Fakat tabii burada hala illa 'faili kim' gibi bir tutturmayı, malum partiler yine istismar meselesi yapıyorlar. Dışarda buradan kaynaklanarak onlar da bu işi büyütmenin gayreti içindeler. Fakat bir soruşturma süreci devam ediyor. Gerek askeri, gerek sivil, bu konuda tüm çalışmalar devam ediyor, bunun neticesini tabii ki bekleyeceğiz.''

Sürenin ne kadar olacağı yönündeki bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, ''Birçok davada biliyorsunuz, seneler sürdüğü oluyor'' dedi.

Erdoğan, bir soru üzerine de yargının verdiği kararın kamuoyuyla paylaşılacağını bildirdi.

'Uludere'de özür sulh getirmez'

Bu iş ne kadar sürer sürmez bunu Taha bey daha iyi bilir. Arkadaşlarımızdan aldığımız bilgi süreç devam ediyor, şu kadar zamanda biter demek mümkün değil ama kısa zamanda bitirmenin gayreti içindeyiz gibi bilgiler alıyorum. Hata özür, yani biz Dersim ile ilgili özür ifadesini kullandık da benim iktidarım dönemim değil bütün bunlara rağmen şu anda Başbakan olmam vesilesi ile böyle bir çalışma yaptık. Şu anda aynı kelime olsa bile bu işler sulh olacak böyle bir şey yok. Yasal olarak bunu konuşmak istemem ama atılan adım olarak söylüyorum. Bu tür olaylarda verilmesi gereken bir tazminat var. Biz kalktık bunun 4 katı tazminat verdik. Hemen getirdikleri şu. Biz kanı parayla değişmeyiz. Bunun manisi neresi yine aynı yer terör örgütü ve uzantıları. Şimdi hatayı burada bir hata var diyorsunuz hatta Genelkurmay Başkanı da söylüyor biz de söylüyoruz daha ileri de gitmiyoruz. Olay salt bir kaçakçılık olayı değildir. Bu olayın içerisinde bu kaçakçılığın da başlangıcında neler var noktasına gelince burada terör örgütünün beslenmesi var. Buralardan mal satışlarından elde ettikleri kaynak var. Ama nedir o köyün evlatları gençleri bu oyun içinde kullanılmıştır. Bütün bunlar olurken, ortaya konulurken onlar bunların hepsini gizliyor. Bu sadece Uludere değil, Irak sınırındaki tüm bu giriş çıkışlarda bu sıkıntılar var. Bu süreçten sonra oralardaki attığımız adımlar, aldığımız tedbirler. 3 tane yeni kapı adımı attık ki bunu minimize etmek. Madem burası fakir buyurun 3 kapı daha açtık buyurun buradan ticaretinizi yapın ama kaçakçılık yapmayın diyoruz.

'Barzani Kandil'den rahatsız'

Olumlu gelişmeler var. Şu anda başta Mesut Barzani olmak üzere kendileri ile yaptığımız görüşmelerde olumlu adımları her ne kadar henüz istediğimiz noktada değilse terör açısından da belli olumlu adımlar atılıyor. Şu anda Neçirvan Barzani ile yaptığımız görüşmelerde de bu yaklaşımları görüyoruz. Olayın boyutları genişlemeye başladı. Irak'ın bu sıkıntısında Mesut Barzani ciddi bir sıkıntı yaşadı ve ciddi bir duruş koydu. Bu duruş devam ederse Irak'ta yeni bir demokratik yapılanma ve açılım ortaya çıkacak. Önümüzdeki günler böyle bir şeye de gebe. Bu konuları kendileri ile görüştüm. Dün İstanbul'da yaptığımız görüşmede de Neçirvan Barzani ile bu konuları görüştük. Kuzey Irak'ın özellikle bizimle ilişkilerinde olmazsa olmazları var. Kuzey Irak'ı hiçbir zaman dışlamadık. Ta rahmetli Turgut Özal zamanında bile. Saddam'ın zulmünden kaçtıkları zaman bile neredeyse 1 milyona yakın insanı Güneydoğu'da ağırladık. Ben belediye başkanı iken kamyonlarla tırlarla gıda elbise gönderdik. Bu dönemde de bunlar bizim kardeşlerimizdir. Onlarla da Irak genelinde mezhepsel, etnik çatışmaları bir kenara atıp, parlamentoda son zamanlardaki olumsuz adımları parlamenter demokrasi içerisinde çözmeleri onların takdiridir. O irade yeni bir tablo ortaya koyacaksa bu inanıyorum ki çok daha olumlu ve farklı etkileyecektir. O noktada da belli bir umudu taşıyorum.'

'Ulusal Kürt Kongresi bundan dolayıdır'

'Barzani oradaki PKK'lılara gidin diyebilir mi?' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, 'Barzani bundan rahatsız ki onlar da sabrın son demlerini oynuyorlar. Ulusal Kürt Kongresini toplama niyeti de sadece bundan dolayıdır. Biz, silahı bırakmalarını kendilerinden isteyeceğiz. Çünkü Türkiye ve bizim aramızda herhangi bir sıkıntı olamaz olmamalı. Bunu ortadan kaldırmalıyız. Bununla ilgili her türlü adımı da atacağız dediler. Gerekirse güvenlik boyutu da olacak ama belki gerek olmadan da çözüm olabilir. Belki güvenlik güçlerine ihtiyaç kalmadan ülke terki vasıtası ile bu tür bir çıkış yolu olabilir' diye konuştu.

'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı altında birlik olalım'

Yeni anayasa sürecinin hatırlatılarak, ''Kürt meselesi ile ilgili olarak, mevcut anayasada birtakım dışlayıcı hükümler var, bunların giderilmesiyle ilgili olarak bir perspektife de sahip misiniz?'' yönündeki soru üzerine, Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Şu anda bu tabii, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yapılan çalışmalar içerisinde gündeme gelecek başlıklardan bir tanesi. Geldiğinde hangi parti, nasıl yanaşacak, bunu tabii çok açık, net göreceğiz. Ama bizim, ben burada partimizin görüşünü söylüyorum, bizim bu noktada, yani bir etnik ayrımcılığı tavsiye eden bir başlıktan yana değiliz. Biz diyoruz ki, 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı altında bir olalım, beraber olalım'. Yani Kürdü, Kürt olarak kabul edeceksin, Türk'ü Türk olarak, Zaza'yı Zaza, Roman'ı Roman... Hepimiz bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Bundan da kimse utanmasın. Yani benim Kürt kardeşim de bundan niye çekiniyor. Bu bir anayasal vatandaşlık, bundan çekinmenin bir anlamı yok. Ama bundan MHP'nin de kaçınmaması lazım. Niye bundan MHP rahatsız oluyor. Bu ülkenin gerçeklerini bir defa kabul edeceksin...''

Başbakan Erdoğan, başka bir soru üzerine, yola çıkarken, etnik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yapmayacaklarını söylediklerini anımsattı.

''Güneydoğu da oylarınız artıyor mu azalıyor mu?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Artıyor. Stabil tabii. Stabilin biraz üzerinde bir artış söz konusu'' dedi.

'Kılıçdaroğlu'na 'sizle biz çok yerlere gidebiliriz' dedim'

Başbakan Erdoğan, ''Uludere'ye Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile beraber gitme gibi bir proje var mı?'' sorusu üzerine, ''Hayır, yani bugünkü görüşmemizin arasında 'gerekirse ona da gidebiliriz' gibi bir ifade kullandı. Yani bu çalışma eğer ikimizin arasında başlarsa ben Sayın Kılıçdaroğlu'na 'sizle biz çok yerlere gidebiliriz' dedim'' ifadelerini kullandı.

''Mesela nereye gidebilirsiniz?'' denmesi üzerine de Erdoğan, ''Sorun bölgelerini beraber gezeriz, ederiz. Mesela ben bu hafta Diyarbakır'da kongremizi yaptım. Kongreden sonra orada 16 kilometrelik bir duble yol açtık. Şoförlük de yaptık. Baktım bir grup çıkmış, beyefendiler, hanımlar falan... Kavşaktan döndük, arkadaşlar el sallıyorlar, 'burada duracağız' dedim. Durduk, indik. Dedim 'Bize bir şey mi ikram edeceksiniz?' Onlar da 'Sayın Başbakanım size ikram etmeyeceğiz kime ikram edeceğiz' dediler. Tarlanın içinden yürüdük, eve kadar gittik. Gittik ki onlar 'dövme' diyorlar, ondan yaptıkları çorba var, soğuk çorba. Çok da nefisti. Bütün arkadaşlar oturduk o ikramlarını kabul ettik. Şimdi biz buyuz aslında. Bu insanlar bizi seviyor, biz de o insanı seviyoruz. Yani BDP çıkıyor, 'Kürtlerin temsilcisi benim'. Yok sen değilsin yani, senin orada temsil ettiğin muhakkak ki kitle var ama sen korkarak veya korkutarak bu işi yaptırıyorsun, biz ise gönülden yaptırıyoruz, ben Yaradan'dan ötürü seviyorum onları. Ben onların hizmetkarıyım.''

'Alacaksanız MİT Müsteşarını değil beni alın'

'Şunu peşinen ifade etmekte fayda görüyorum. Yasama, Yürütme, Yargı bu kuvvetler ayrılığı anlayışına baştan bu yana önem verdik. Yasama bir erk olarak bir güçtür, yürütme de yargı da bir güçtür. Ama bunlar birbirlerinin faaliyet alanlarına girmemelidir ki bunu da anayasa belirliyor. 250'nin kurulması olayı da geçmişteki MGK'larla ilgili bir kurum durumunda ve bu sürecin içerisinde en çok bunun tartışılmaya başlanmasının sebebi özellikle mit müsteşarımızın yani başbakanlığın iznine tabi olmasına rağmen bazı gazetelerde çıkmasına istinaden onun çağrılması üzerine başlayan bir süreçtir. Bu gerçekten kabul edilir bir yaklaşım tarzı değildir. Yargı tamamıyla her şeyi bir kenara koyup yasayı bir kenara koyarak MİT Müsteşarını şüpheli olarak çağırıyor. Böyle olunca her şey alt üst oluyor. Devletin işleyişine çomak sokuluyor. Olay bazı gazetelerde çıktığı gibi OSLO'da şöyle olmuş böyle olmuş gibiyse benim arkadaşlarım kimseye böyle bir taviz vermek yazı vermek söz konusu değildir. Orada konuşulanları yazılı ifadeler, bölücü terör örgütünün yayın organlarında çıkmış olan haberleri müsteşarıma yıkmaya çalışmak onun üzerinden müsteşarımı yargılaman kabul edilir değil. Mit Müsteşarım adaya bile gittiği zaman bir şey için gidiyor. Devam eden terörle mücadele konusunda ne yapabiliriz diye gidiyor. Bu arkadaşlarım bunun mücadelesini veriyor. Sayın Emre bey de gitti geldi. Yardımcıları konumunda olan hanımefendi de bu süreci beraber yaşadılar. Dünyanın her yerinde bu böyle. Bu iyice çizmeyi aşan bir şey oldu. Bir başbakan olarak direk bana bağlı olan müsteşarıma sahip çıkmazsam, ona talimatı veren benim. Alacaksanız beni alın. Talimatı veren benim. Talimat verilen alınmaz. Çok yanlışlar yapılıyor. Alacaksan beni al. Ben terörle mücadele ediyorum ve mücadelede tüm her şeyi kullanmak zorundayım. Bizim elimiz ayağımız konumunda olan böyle kurumları bir şüpheye sevk edersek bu insanlar yarın nasıl çalışacak. Bu insanlar birçok yere hayatlarını ortaya koyarak gidiyorlar. Ondan sonra siz çalıştıracak insan bulamazsınız. Hele hele bu kadar önemli noktada hiç bulamazsınız. Tabii bu ister istemez bizi demek ki bu madde haddinden fazla bir yetki alanı doğuruyor ve adeta 'biz devlet içinde devletiz' havasına bu işi sokuyor. Ve 'ben devlet içinde ayrı bir gücüm, devletim. Ben cumhurbaşkanına varıncaya kadar hepsini istediğim anda buraya çağırırım... Bu da var ha!''

Başbakan Erdoğan, ''Cumhurbaşkanı?'' denilmesi üzerine, ''Tabii, tabii. Ya çağırır...'' dedi. Erdoğan, ''Yani öyle bir girişim olmadı da çağırır diyorsunuz yani?'' sorusuna şu yanıtı verdi.

250. madde açıklamaları

''Tabii, tabii çağırır. Buradaki mesele nasıl yorumluyorsun, nasıl anlıyorsun... Çağırdım, oldu. Biz Ergenekon'du, Balyoz'du, çeteler, mafyalar, bütün bunlara karşı bu mücadeleyi verme gayretini gösterdik. Bu adımı biz attık. Bizim buradan geri atmamız zaten söz konusu değil. Nedir? Demek ki bu işin işleyişi üzerinde düşünmemiz lazım. Mesele bu. Yani bu işleyişin üzerinde düşünmek suretiyle bu tür yanlışların olmaması gerekir. Bu sadece MİT olayı değil. MİT'in dışında da. MİT'in dışında da bazı birimlerde aynı durumlar söz konusu olabilir veya herhangi bir vatandaşımız olabilir. Bu noktada atılması gereken bir adım var.

250. madde ceza hukukundaki büyük bir yetkisini adeta kendisinde toplamış. Böyle bir yapı var. Ve bunu da istedikleri gibi değerlendiriyorlar. Bu çalışmalar bizim önümüze gelecek, geldikten sonra değerlendirmemizi yapacağız ve o değerlendirmeden sonra da inşallah bu adımı atacağız. Ve tabii darbelerle mücadele de asla sonlanmaz.''

'Yargıya güven çok ciddi manada artmışken şimdi azalmaya başladı'

Başbakan Erdoğan, ''Gazetelerde yayınlanan taslağa göre bu davaların etkilenmemesi mümkün görünmüyor. Eğer o taslaklar doğruysa 28 Şubat soruşturması da Balyoz Davası da birinci dereceden etkilenecek gibi gözüküyor'' denilmesi üzerine, ''Bir defa bu propagandalara aldanmayalım. Bizim bir defa şu anda hedeflerimizde şu var; mesela tutuksuz yargılanabileceği halde maalesef tutuklu yargılanan insanlar var. Bu askerdir, bu gazetecidir, bu ne bileyim bir siyasidir, kim olursa olsun... Yani bu insanların tutuksuz yargılanmaları mümkünken niçin illa da bir tutuklu yargılanma yapılıyor? Bu süreci çok daha farklı bir şekilde yumuşatarak atlatmamız lazım. Ve bunlar tabii ülkede yargıyı da zor duruma sokuyor. Yargı da aslında sıkıntıya giriyor. Yargıya güven çok ciddi manada artmışken şimdi azalmaya başladı. Bunları da görmemiz lazım'' dedi.

 

Kategoriler

Güncel Gündem

Etiketler

250. madde