"Özgür Gündem'in kapatılması hukuk değil keyfiyet"

Mahkeme kararıyla geçici bir süre kapatılan Özgür Gündem gazetesine polis baskın düzenledi. Baskında 24 gazeteci gözaltına alınırken, gözaltı süresi Cuma’ya kadar uzatıldı. Editör kadrosunun neredeyse tamamı gözaltına alınan Özgür Gündem’in yazarlarından Eren Keskin, Filiz Koçali, Ragıp Zarakolu ve Aslı Erdoğan’ın da evlerine baskın düzenlendi. Aslı Erdoğan gözaltında.

2016 yılı boyunca hakkında 100’den fazla soruşturma ve dava açılan Özgür Gündem gazetesi, İstanbul 8’inci Sulh Ceza Hakimliği’nin “sürekli PKK terör örgütü propagandası yaptığı ve silahlı terör örgütünün yayın organı gibi hareket ettiği” gerekçesiyle 16 Ağustos Salı günü geçici olarak kapatıldı.

Mahkemenin kararı gazeteye tebliğ edilmeden, Özgür Gündem’in binası polis tarafından basıldı ve kimlikleri toplanan gazetecilerden 24’ü, “polise mukavemet ettikleri” gerekçesiyle gözaltına alındı. Baskın sırasında binada olan avukat Sinan Zincir, “Gazete binası tamamen boşaltılarak Özgür Gündem’in yarınki baskısı engellenmek isteniyor” diye konuştu.

Yazar Aslı Erdoğan da gözaltında

Çarşamba sabahı gözaltına alınan gazetenin yazarlarından ve yayın kurulu üyesi yazar Aslı Erdoğan’la birlikte gözaltına alınanların sayısı 25’e yükseldi.  Aslı Erdoğan'ın, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube nezarethanesinde tutulduğu ve başsavcı tarafından beş gün boyunca avukat görüş yasağı konulduğu öğrenildi.

Özgür Gündem çalışanlarının yanı sıra haber takibi için binada bulunan İMC TV muhabiri Gülfem Karataş, İMC TV kameramanı Gökhan Çetin ve DİHA muhabiri Mesut Karnak da gözaltına alındı.  Baskınla gözaltına alınan 24 kişi farklı karakollara götürüldü.

Binası mühürlenen ve çalışanları gözaltına alınan Özgür Gündem, Çarşamba günü “Boyun Eğmeyeceğiz” manşetiyle çıktı. Dört sayfa olarak yayımlanan gazetenin birinci sayfasında gazete çalışanlarına yönelik polis şiddetinin fotoğrafları da yer aldı.

Keskin, Koçali ve Zarakolu’nun evine baskın

Öte yandan, Salı gecesi Özgür Gündem’in eski genel yayın yönetmeni Eren Keskin'in, gazete yazarı Filiz Koçali ile Ragıp Zarakolu ve Özgür Gündem gazetesi İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı'nın da evleri basıldı. Diyarbakır’da olan Keskin, İstanbul’a döndüğünü söyleyerek,  “90'larda en ağır koşullarda silahlı saldırıya uğradım, cezaevine girdim. Ama ilk defa evim uzun namlulu silahlı kişilerce basıldı, kaldığım mahalle polis ablukasına alındı. Bu faşizmin ülkede geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Bu yapılanlar korku salmak içindir. " diye konuştu.

Özgür Gündem gazetesi avukatı Özcan Kılınç, “90'lı yıllarda da aramalarda bulundum ancak bu seferki arama delil toplama aramasından çıktı, talana dönüştü.” Dedi.

Haber merkezine 10 silahlı polis girdi

Özgür Gündem’in kapatılması haberi üzerine gazeteye haber takibi için giden DİHA editörlerinden Çağdaş Kaplan, “Arkadaşlarımız haber merkezine 10 kadar silahlı ve kar maskeli insanlar girince tabii ki itiraz etti, gelen çevik kuvvet ekipleri herkesi gözaltına aldı” diye konuştu. Kaplan, Özgür Gündem’in toplatma veya yasaklama kararına rağmen dayanışmayla çıkmaya devam edeceğini de söyledi.

Basın kuruluşlarından tepkiler

Özgür Gündem’in kapatılmasına ve polis baskınına gazeteci örgütlerinden de tepkiler geliyor. Özgür Gazeteciler Cemiyeti, açıklamasında “Yayın hayatına başladığı günden itibaren iktidarların sürekli hedefi olan Özgür Gündem gazetesi bu dönemde AKP iktidarının hedefi olmuştur. 90'lı yıllarda muhabirleri ve yazarları katledilmiş, gazete binaları bombalanmış yine sansür ve kapatmalarla sürekli karşı karşıya kalmıştır.. Özgür Gündem gazetesine dönük bu uygulamaları kınıyor, çalışanlarının derhal serbest bırakılmasını ve bu yanlıştan dönülmesini bekliyoruz” dendi. DİSK Basın-İş de yaptığı açıklamada Özgür Gündem’in kurulduğu 1992'den bu yana 89 çalışanı görev başında öldürüldüğünü, binasının bombalandığını hatırlatarak, açık bir sansür olduğunu ifade etti. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Özgür Gündem’in 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL’de kapatılan 132. medya kuruluşu olduğunu hatırlatarak, “Bu iktidar gazeteleri, televizyonları kapatarak, gazetecileri hapsederek sorunların çözülemeyeceğini artık görmeli” açıklamasını yaptı. Türkiye Gazeteciler Sendikası da ““Gazetecilik suç değildir. Gazete kapatarak, gazeteci gözaltına alınarak, tutuklayarak, basının özgür olduğunu ve 15 Temmuz’da yaşadığı darbe girişimini Türkiye dünyaya nasıl anlatacak? Özgür Gündem açılmalıdır” açıklamasını yaptı.

Dünyadan tepkiler

Uluslararası basın örgütleri de Özgür Gündem’e yapılan baskına tepki verdi. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) “Darbe girişimi kapatma ve gözaltıları haklı kılmaz”, Freedom House “Son derece rahatsız edici bir gelişme” derken; Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) de “Bir medya kuruluşunun kapatılması, editöryal çizgiyi reddetmenin değil susturma iradesini gösteren sansürün en uç örneğidir. Bu, kabul edilemez” ifadelerini kullandı. 

Fehim Işık: Tüm muhalif sesleri susturma girişimi

Özgür Gündem gazetesinin gördüğü baskı nedeniyle ‘Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği’ kampanyasında yeralan Fehim Işık, kararı şöyle değerlendiriyor: “Özgür Gündem'e dönük baskılar 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde başlamıştı. Nöbetçi yayın yönetmenliği yaparak gazete ile dayanışmada bulunmanın bir nedeni de giderek artan bu baskılardı. Hakkında ilk soruşturma açılan gazeteci arkadaşımız Ertuğrul Mavioğlu'ydu. Savcıya, ‘Çözüm sürecinde bu gazete ile ilgili soruşturma açılmıyordu. Ne oldu da bu kadar soruşturma peş peşe açılıyor’ diye soruyor. Basın savcısı, “konjonktür değişti” diyor. Bu bile ülkede daha darbe girişimi öncesinde bile hukukun değil keyfiyetin esas alındığını bize gösteriyordu. 15 Temmuz sonrasında konjonktür bir kez daha değişti. Şimdi yaşanan baskın, gelen gücün bu kez darbeyi gerekçe ederek muhalif tüm sesleri susturma girişimidir. Gücünü devletten değil, haklı ve meşru olmaktan alan Kürt medyasının iktidar kavgasına giren ve gücünü devletten alanlar gibi davranması beklenemez. Özgür Gündem yayına başladığı günden beri son kapatmayla birlikte 51 kez kapatıldı. Tüm kapatmalara direnen gazetecilere ağır bedel ödetildi; 89 gazeteci faili meçhul cinayetlerle katledildi. Geçmişte bunu yapanlar nasıl ki bundan yarar göremedi, Kürt medyasını, muhalif medyayı yok edemedi, bugün aynı yolu deneyenler de bir yararını görmez; yaptıkları da nafiledir. Bu uygulamayı gazetecilere reva görenlere, dönüp geçmişe bakmalarını önermek gerekir.”

Kerem Altıparmak: Tamamen keyfi bir karar 

Özgür Gündem’in kapatılması, OHAL sonrası basına uzanan baskının belirgin bir örneği olarak gündeme gelse da aslında gazete OHAL KHK’larına değil doğrudan Anayasa’ya dayanan bir kararla kapatıldı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, uygulamanın bu açıdan tamamen keyfi olduğunu söylüyor. Kürt sorunuyla ilgili hukuki meseleler zaten ‘daimi OHAL’e tabi olduğu için ayrıca OHAL hükümlerinin uygulanmadığını düşünen Altıparmak, kararın sorunlarını şöyle sıralıyor: 

“Bu kapatmada ne OHAL KHK’sı ne de Basın Kanunu uygulanmış. Kapatmanın dayanağı Anayasa’nın ‘Basın Hürriyeti’ni düzenleyen 28. maddesi. Bu maddenin 8. fıkrasında da “süreli yayınla ilgili mahkumiyet kararı varsa geçici olarak yayının kapatılmasına karar verilebilir” deniyor. Ama kapatılma kararında “soruşturmalar açıldığı, bu nedenle 28. madde uyarınca kapatılmasına karar verildiği” söyleniyor. Yani ortada bir mahkumiyet yokken gazete kapatılıyor. Bu bir yana, ortada yasa olmadan Anayasa’nın uygulanması zaten problemli bir durum. Çünkü Anayasa’da çok genel kavramlar vardır. Bir yasa olmalı ve o yasaya göre hangi suçların hangi mahkumiyeti nedeniyle kapatma kararı verilebileceği söylenmeli. Özgür Gündem kararında mahkumiyet yok, yasa yok, anayasa uygulanırken de hangi mahkumiyet türünün olacağı belli değil. Tamamen keyfi bir karar.”

Karara gerekçe olan Anayasa maddesinin darbe döneminden kalma bir madde olduğunu belirten Altıparmak, “Bu hüküm yıllardır uygulanan bir hüküm olmadığı için kaldırmak kimsenin aklına gelmemişti” diyor. 

Kapatmaya karşı itiraz yolu açık olsa da Altıparmak endişelerini ekliyor, “Bu karara itiraz edildiğinde kaldırılacağını düşünmemiz gerekir. Ama hakim talimatla karar verdiği için, itiraz ettiğinizde talimat alan bir başka hakim itirazı reddedebilir. Yani o kararı düzeltecek birini de bulamıyorsunuz, esas sorun bu.” 



Yazar Hakkında