Tanrımız tanrılarımız

MELİS SOLAKOĞLU

Bir insanın kendi başına savunmasız olduğunu hissettiği anda yardımcı ya da koruyucu aradığını hem kendimizden hem çevremizden gözlediğimiz kadarıyla çıkarabiliriz. Ve bu savunmasızlığa karşı en güçlü koruyucu olarak Tanrı’ya sığınırız (ya da Tanrı’yı yaratırız). Bugün semavi denilen dinlerin kaynağını bulduğu tek Tanrı ile Antik Yunan’ın tanrılarının asıl görevi bizi korumak ya da suçlarımıza karşı cezalandırmaktır. Ancak bu benzerliğe rağmen hem ayrı ayrı kendi özellikleri bakımında hem de tek tanrılı dinlerin gözünden bakıldığında aralarında farkların olduğu savunulur ve Antik Yunan inanışlarına din denilip denilemeyeceği tartışılır.

Peygambersiz din

1914 doğumlu Fransız tarihçi ve antropolog Jean Pierre Vernant’ın ‘Eski Yunan’da Mit ve Din’ başlıklı kitabı, mitler ve Antik Yunan ritüellerine değinerek yukarıda sözü geçen bakış açılarına, tartışmalara ve dönem hakkında merak edilebilecek sorulara cevap verir. Özellikle mitler üzerinde çokça çalışması bulunan Vernant, günümüz semavi dinler ile Eski Yunan dinlerinin birçok noktada birbirinden ayrıldığını belirtir: “Diğer çoktanrıcı kültler gibi her türlü vahiy biçimine karşıdır: Ne peygamber ne de Mesih tanır.” Yunan dinlerinde tanrılarla inanan arasında bir aracıya ihtiyaç yoktur yani bir peygambere gerek yoktur. Bir başka ayrım noktası da öte dünya yani ahiret inancı ile ilgilidir. Özellikle günümüz ekonomik sisteminde öte dünya inancının insanlarda daha güçlenmesi beklenebilir ve anlaşılabilir bir durumdur. En azında temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayabilmek için mecbur kalınan uzun çalışma saatleri, ekonomik sistemi devindirenler karşısında tek başına varlığının değişime karşı duramaması, kendi iradesi dışında meydana gelen savaş ve kayıplarla acı çekmiş insanların huzuru ya da gerçek mutluluğu öte dünyadan beklemesi sıkça görülebilir bir durumdur (aynı şekilde bu insanların inançlarının sömürüldüğü de sıkça görülür). Ancak Antik Yunan dinleri “İnananlara öte dünyaya ilişkin bir inançlar bütünü dayatan hiçbir credo [amentü] içermez.” Bu din, bu dünyada mutlu olabilmeyle ilgilidir. Ayrıca semavi dinlerde olduğu gibi “hakikatin bir metinde temelli ve ilelebet verildiği kutsal kitabı da yoktur.” O halde Antik Yunan inancını ve tanrılarını nereden bilebiliyoruz?

Din, toplumsal hayatın kimi pratikleri içinde yer aldığından dönemin düşünürlerinin, yazarlarının eserlerinde sıkça görülebilir. Öte yandan tanrılara ilişkin bilgilerimiz yazıya dökülmüş, evrenin yaratılışını anlatan mitler sayesindedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Antik Yunan dinlerinin kutsal bir kitabı yoktur, sadece kaleme alınmış tanrıların yapıp etmelerini tasvir eden mitler vardır ve bu durum da mitlerin birer masal mı yoksa gerçekten dinle mi ilişkili olduğunu düşündürtür. “Kısaca söylersek, mitler ve mitoloji, Yunan medeniyetinin onlara verdiği biçim açısından, din alanıyla mı yoksa edebiyat alanıyla mı bağlantılandırılmalıdır?” Vernant işte bu soruyu da cevaplar kitabında.

Vertnant, Antik Yunan tanrılarına da değinir ve hızlı bir okumayla dahi günümüz tanrı anlayışıyla farkı sadece sayılardan ibaret olmadığı anlaşılır. Antik Yunan tanrıları güç, irade bakımından insanlardan daha yetkin olmalarına karşın insanlarla aynı özellikleri taşırlar; kıskançlık, kurnazlık gibi. Hatta bu yüzdendir ki İ.Ö 570-480 yıllarında yaşamış düşünür Xenophanes “Eğer öküzlerin, atların ve aslanların elleri olsaydı ve onlar elleriyle insanlar gibi resim yapmasını ve sanat eserleri meydana getirmesini bilselerdi, atlar tanrıların biçimlerini atlarınkine, öküzler öküzlerinkine benzer çizerlerdi ve onların her birine de kendi türlerine uygun bedenler verirlerdi” diyerek döneminin antropomorfizm anlayışına gönderme yapar.

Eski Yunan’da Mit Ve Din
Jean Pierre Vernant
Çeviri: Murat Erşen
Alfa Yayınları
110 sayfa.