BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Subliminal mi, alafortenfoni mi - R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları – Fasıl 61

Mekteplerimizi pazartesi günü açtık hayırlısıyla. Sadrazam Binali açık açık ilan etti: “Öğretmen sayımızda herhangi bir sıkıntı yok”. 

Daha önceden Milli Eğitim Bakanımız İsmet yapıvermişti zaten bunun hesabını. Demişti ki, “28.163 öğretmenin ilişiği kesildi, 20.000’in üzerinde öğretmeni de açığa aldık; toplam 50.000’e yakın. Ama bizim norm fazlası 41.000’in üzerinde öğretmenimiz vardı, ayrıca 30.000 de yeni aldığımız, eder 70.000”.

Daha ne desin yav! Hainler bu durumda susmazlarsa ne zaman susarlar?

En takdir ettiğim, İsmet’in şu “norm fazlası”nı açıklayışı: “Norm fazlası, bizim öğretmenimiz, fakat etkin olarak değerlendiremiyoruz”.

Şu söyleyişin ustalığına ve güzelliğine bakınız! Neredeyse, benim geberttiğimiz teröristler için “öldürüldüler” demeyip de “etkisiz hale getirildiler” dediğim kadar subliminal! İyi ki iktidardayız, yoksa FETÖ’cü bir savcının eline düşse, şeytan kulağına kurşun, subliminallikten girerdi içeri bizim İsmet!

Kimsecikler sormadı niye değerlendiremiyordun diye, başta da seçmenlerimiz. Şak diye kabul ettiler her zamanki gibi. Bu alçak solcular ve terörist seviciler kalkıp bunların öğretmenlik yapabilecek vasıfta olmadığını anladılar tabii, bi de FETÖ’cü alçaklar domuz gibi, ama kim inanır ki onlara!   

***

Bi de İsmet, bu alçakların 15 ülkedeki 65 mektebinin yeni kurduğumuz Türkiye Maarif Vakfı’na devredileceğini bildirdi. Böylece FETÖ’cülerin yurt dışı eğitim faaliyetlerine de el koyuyoruz.

Bu konuda bir başdanışmanım bilgi arz etti. Daha Fransız İhtilali’nden bile önce Fransa kralı 15. Lui, Cizvit tarikatını yasaklamış. O sırada bunlar, benzerliğe bak, devrin bütün eğitimini ellerinde tutuyorlarmış. 800 yurt, 700 lise, 24 üniversite, 15.000 tane de öğretmen! Fransa dışındaki okulları da Paris’teki MEP adlı kuruluşa devredilmiş, hani bizim Maarif Vakfı gibi anladığım kadarıyla. Fransız ihtilalcileri de mallarına el koymuşlar.

Yani, bizim bu alçak FETÖ’cülere yaptıklarımızın tarih kitabında da yeri var.

***

Yeni ders yılı için şimdi 58 ders kitabını yeniden bastırtıyoruz. FETÖ’cüleri çağrıştıran “bilinçaltı mesajlar” tespit edildi de ondan. Bu sefer bu tabiri tercih ettik, subliminal yerine. Çünkü millet söyleyemiyor bu kelimeyi.

Hani, askerlikte hepimizin duyduğu bir fıkra aklıma geldi şimdi. Ateş edince namludan çıkan ışık düşman tarafından görülmesin diye kullanılan alet vardır, Alev Örten Huni derler, yüzbaşının biri onu öğretmiş erlere. Bigün alay komutanı teftişe gelmişmiş, erlere sormuş bunun adı nedir diye, erler de, “Alafortenfoni” demişler. Albay yüzbaşıya dönmüş, “Bunun Türkçesini öğretin yeter, Fransızcasına lüzum yok” demiş. O hesap!

Şu anda biraz keyiflendim yav! Yoksa şu sıralarda bu kadar sıkıntının üstüne bi de BM genel kurulundaki olay bindi… Ben konuşurken alçakların hepsi dışarı çıktı, boş koltuklara konuştuk. Kendimi çok yalnız hissediyorum.   

***

Bir an için keyiflendim de, karşımızdaki alçaklar öğretmen açığının 130.000’i aştığını yaymaktalar. Biz işimize bakıyoruz. Gerekli tedbirleri alıyoruz. Mesela tüm okulların açıldığı gün tüm çocuklara iki tane broşür dağıttırdık, iki de video gösterttik. Zihinleri körpeyken öğrensinler.

Birinci broşürde Prof. Erhan Afyoncu’nun “15 Temmuz 2016 Türkiye’yi Darbeyle İşgal Teşebbüsü” var. Aslan profesör! Lafın yerine oturuşuna bak! Hem darbe, hem işgal! İkinci broşürde benim çocuklara mesajım var, bi de “15 Temmuz Sözlüğü”. Burada demokrasi, Meclis, darbe, cunta ve FETÖ başlıkları birer cümleyle açıklanmış. Ayrıca o gece neler yaşandığı saat saat aktarılıyor, sokağa çıkan halkımızın ve hayatını kaybedenlerin fotoğrafları yer alıyor.

Saat saat darbe derken, Cumhuriyet denen paçavrada Aydın Engin denen komünistin bütün kafa karıştırma çabalarına cevaptır bu. Neymiş efendim, MİT ve Genelkurmay “olağandışı hareketlilik”i ancak 16.00’da mı öğrenmişmiş. Yok efendim,  bu saatten sonra bazı kuvvet komutanları akşama düğüne mi gitmişlermiş ve oradan mı derdest edilmişlermiş. Neymiş efendim, ben eniştemden mi haber almışım, yoksa yengemden mi. 6 veya en azından 4 saat boyunca nerede, ne yaptıkları bilinmeyen ve bugüne dek açıklanmayan üniformalı, üniformasız yüksek bürokratlar halen görevlerinin başında mıymış.

Sana ne be gafil! Bunlar devlet sırrıdır. Yetmedi mi gazeten olacak pravdada devlet sırrı yayınlayan Can Dündar’ın başına gelenler; sen de mi kaşınıyorsun! Dur, seni de bi kaşıyalım o zaman, o hanımın olacak bayanla birlikte, gör!

***

Arkasından, okulun ilk günü çocuklara asker üniforması giydirttik, 15 Temmuz darbe girişimi gösterisinin önlenmesi gösterisi yaptırttık. Bununla da yetinmedik, çocuklara şu andı okutturduk:

“Şehidim! /Aziz ve mübarek hatıran önünde bir kez daha söz veriyorum ki, / Üzerinden asırlar geçse bile /Şehadetinle hayat bulan bu kutlu destanı asla unutmayacak, / Asil ve temiz kanınla suladığın bu toprakları her hal ve şart / Altında tıpkı senin gibi canım pahasına koruyacağım! / İnsanı insan yapan hasletlerin, vatanı vatan yapan değerlerin / En mükemmel örneğini oluşturan şanlı direnişini, / Vatan aşkıyla kutsanmış bir yaşama bilincine dönüştürecek / Ve yarınlara istikamet çizen zaman ötesi bir ruh olarak / Muhafaza edeceğim!”

Kemalistlerin gıkı çıkamaz buna. Aynen onların 1930’larda yaptığını yapıyoruz, aynı kelimelerle. 10 yılda 15 milyon genç yaratıyoruz her yaştan!

***

Peki, sadece Türk milliyetçiliği yeter mi? Asla! Türk dedin mi, Müslüman Türk! Türk’ü Din-i Mübin-i İslam’la tamamlamadan olmaz! Nitekim Kocaeli Körfez’den başladık, sırayla yurt çapına yayacağız, seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerini fiilen zorunlu hale getiriyoruz. İtiraz eden velilere hocalarımız diyorlar ki, “Geçen seneden mutlaka seçmişsiniz ki size vermişler. O sınıfın tamamı Kur’an-ı Kerim. Değiştiremeyiz!

Yine itiraz eden ukalalar olursa hocalarımız diyor ki, “Sınıf için tercih yapıldı, değiştirilemez, ama tek tek öğrenciler Kur’an dersinin olduğu saatlerde başka bir derse geçebilirler, ama o saatlerde kendi sınıflarından başka bir sınıfa giderek”.

Daha ne desinler hocalarımız yav? Buyur! Alternatifse alternatif!

***

Bi tek, Alevi solcu komünistlerin Tunceli denen harman yerinde biraz sıkıntı çektik. Burayı Kemalistler temdin etmek yani güya medenileştirmek için uğraşmışlardı, biz de ihtida ettirmek yani Müslümanlaştırmak için uğraşıyoruz şimdi. İldeki 946 öğretmenin 504’ünü görevden atmışız, kantarın topuzu biraz kaçmış galiba, şimdi bunlardan 419’unu göreve iade ettik çünkü okullar yerine alçakların çenesi açılacaktı.

Bu ilimiz düzeltilmeye en muhtaç ilimizdir. Şuradan anla ki 2005-2015 arasındaki on yılda ülkeye Allah’ın (c.c.) izniyle tam 8.985 cami yapmışız, bunların sadece 92’si bu ilde…

***

OHAL sayesinde ülkemiz dikensiz gül bahçesi olmuştur. Ama bunu ne kadar sürdürebileceğiz? Çünkü CHP Yenikapı Ruhu’na gitgide ihanet ediyor. Neymiş efendim, kendilerine sırf bu alçak darbeyle ilgili 37.143 başvuru yapılmış. Bunlar kurunun yanında yanan yaşlarmış. Höst! Bu partinin içindeki terörist, Alevi, solcu elemanların uydurması! Bunların sesi son zamanlarda çok fazla çıkmaya başladı. Kesmesini biliriz!

Hemen müdahale ettim: “OHAL en az üç ay uzatılabilir” dedim. “Fransa da uzattı” diye ekledim. Al işte sana koskoca Fransa örneği!

Ama bundan fazlasını yapmak lazım. Çünkü haftaya Meclis açılıyor. Orada zırlamaya başlayacaklar. Üstelik terörist Kürtler, şehirlerini silip temizledik ve belediyelerine kayyım tayin ettik diye bize kin besliyorlar, şu sıralarda fena halde melanet düşünmekteler. Bebek katilinin sağlığı hakkında endişeliyiz diye açlık grevine giriştiler, dursunlar diye kardeşini çağırtıp gösterttik, açlık grevi bitti, şimdi de Hakkari Belediyesi’ne kayyım atadık diye yenisi başladı. Batman’da çöpçülerin işi durdurmaları cabası.

***

Bunlara pabuç bırakmıyoruz tabii ki. Mesela Diyarbakır Kayapınar’da belediye yetkililerine mera alanını ağaçlandırdıkları için soruşturma açtırdık. Ama esas tedbirlerimiz başka:

Kanuna göre, bir belediye meclisi yarıdan aşağı düşerse en fazla 90 gün içinde yeniden seçim yapılması gerekiyor. Zaten bunun içindir ki bu hainlerin belediye başkanlarının yerine kayyım atadık, ama meclislerine hiç dokunmadık. Ama tabii ki yetkileri sıfırladık: Bütün mali işlerini mal müdürlerinin emrine bıraktık. Ayrıca, kayyımın çağrısı olmadan belediye meclisi toplanamaz, dedik. Hülasa-i kelam, belediye meclisleri var gibi görünüyor ama yok! Sadece kayyım var!

İkinci bi taktiğimiz daha var. Dedik ki, çıkardığımız 8 KHK’dan memnun değilseniz gelin, HDP’yi yine dışlayarak 3 partiden oluşan bir komisyon kuralım. Gelmeseler, kaçıyor olacaklar. Gelseler, bunların TBMM’de görüşülmesine sıra gelmeyecek.

***

Bitmedi, çünkü demokrasilerde çare tükenmez! Bi de şu var dağarcığımızda: KHK’lar TBMM’ye gelse işimiz çok zora biner. Onun için dedik ki, bunlar “temel yasa”dır, özel görüşme yöntemi izlenmelidir.

O yöntem de şu ki, madde madde görüşmüyorsun. 30 maddelik bölümler halinde görüşüyorsun. Bu bölümler tek madde gibi ele alınıyor, tek tek gruplar adına konuşmaya da izin verilmiyor. 1 ay sürecek müzakereler en fazla 1 haftada tamamlanıyor. Ukalalıklara izin verilmiyor yani. Biz bu memleketi sokakta bulmadık.

İktidarı da.

*** 

Ama bütün bunların tek ön şartı, OHAL’in sürmesi. Onun için OHAL’den vazgeçemeyiz. Boşuna dememiştim ben daha 22 Temmuzda, “Gerekirse bir 3 ay daha talep edilebilir” diye. Ben boşuna konuşmam. Bırakmam onu öyle!

Bırakmam da, başımızda bi sürü saçmalık var ve o yüzden kendimi yorulmuş hissediyorum. Etrafımın bu saçmalıkları engellemesi lazım, benim bunlarla kafamı meşgul etmemem lazım, ama öyle olmuyor işte.

Mesela, İzmir Çiğli’de imamın biri yine gece yarısı sala verdi, millet telefonlara yapıştı. Yarın Allah (c.c.) muhafaza gerçekten bi melanet olsa insanlar alışacak, aldırmayacak. Neyse, merkezî ezan sistemi frekansına sızma oldu deyip atlattık.

Mesela, belediye otobüsünde tahrik edici giyinmiş bir bayan varmış, kız mıdır kadın mıdır bilemem, herifin birinin kanına dokunmuş gidip bi tane patlatmış. Şimdi ortalığı yatıştırmak için kanun değiştirip hafif yaralamalara mecburi tutuklama getireceğiz çünkü herif “Her şey İslam hukukuna göre oldu”, arkasından da “Açık gezen kadın karımdır” deyip bu laikleri kudurttu; al başına bi dert daha.  

Cerattepe’de bizim Cengiz Holding o kadar masrafla memleket için yatırım yapmaya çalışıyor, solcu alçakların tahrik ettiği cahil halk önlerine yatıyor…

Partimiz eski vekillerinden Hasan Fehmi diye biri kalkıyor, “Ergenekon Balyoz operasyonlarını biz yönetmedik ama işimize geldiği için sessizce izledik” diyor.  

Diğer yandan bu alçak FETÖ’cülere yer açmak için on binlerce mahkumu tahliye ediyoruz, yine yetmiyor diye sızlanmalar gelmekte. Şimdi 174 cezaevi inşaatına girişiyoruz çünkü önümüz kış, Şili’deki gibi stadyum çözümüne başvuramayız…