LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Sovyet damak tadını yaratan adam

Bana babamdan pek çok arızalı davranış miras kaldı. Onun sevdiği, sürekli olarak yaptığı şeyleri yapmak, benim kendimce onu anma yöntemim galiba. Böyle bir çabam yok ama fark ediyorum ki yavaş yavaş neredeyse onun gibi davranır oldum. 

Mesela ben de onun gibi, film bittiğinde sonda akan tüm isimleri okur oldum. Ve ben de onun gibi, fragmanın herhangi yerinde ‘yan’la biten bir soyadı görünce seviniyorum.

Babam biraz abartmıştı gerçi bu durumu; her iyi şeyin arkasında bir Ermeni olduğuna inanırdı. Buna sevdiği sanatçılar, yazarlar, hatta yeni tanıştığı ve hoşlandığı herkes dahildi. Mutlaka, bir yerlerden, onlarla kendi, yani Ermenilik arasında bir ilişki kurardı. Bu kadar takıntılı olmasam da, ben de soyadı ‘yan’la biten isimlerle ilgilenirim epey.

Bu yüzden, hayatının bir kısmında kendini ‘devrimci’ olarak tanımlamış biri olarak, Anastas Mikoyan adına aşinayımdır. Anna von Bremzen’in ‘Sovyet Yemek Sanatı’ başlıklı kitabını okuyana kadar, ondan çok, MIG uçaklarının mühendisi olan kardeşi Artem Mikoyan’ın adına aşinaydım; sadece bir devlet adamı olarak tanıdığım Anastas Mikoyan’ın Sovyet damak tadını yaratan adam olduğunu, bu kitaptan öğrendim.

Anastas İvanoviç Mikoyan 1895 yılında doğmuştu. 1915’te, Eçmiyadzin’de okurken Bolşeviklere katıldı. Stalin’le arası çok iyiydi; Sovyet gıda sanayinin ‘narkom’u yani halk komiseriydi. Stalin’in onun için “Anastas peynir çeşitleriyle Marksizm ve Leninizmden daha fazla ilgili görünüyor” dediği rivayet edilir.

Mikoyan’nın ‘Sovyet damak tadını yaratan adam’ olarak bilinmesini sağlayan ise, çok uzun süre, devletin yemek politikalarının belirleyicisi olmasıdır. Yaptığı pek çok yeniliğin temelinde, 1936 yılında başlayan Amerika gezisinin olduğu düşünülür. Sovyetlerin karnını doyuracak pek çok şeyin ilhamını oradan aldığını anılarından anlıyoruz. Örneğin, “Burada kapitalizmin bağırsaklarından doğmuş lakin komünizme çok uygun bir düzen var” diyerek, Amerika’daki self servis hamburgercilerden çok etkilendiğini yazıyor.

Yaptıklarına baktığımızda, etkilenmekle kalmadığını, bu etkilenmeyi fiiliyata çevirdiğini anlıyoruz. Mesela, Amerika’dan döndükten sonra Amerikan hamburgerini Sovyetlere getirmeye çalışmış. Kendi adını taşıyan et tesislerinde hamburger köfteleri hazırlanmış ama araya giren İkinci Dünya Savaşı yüzünden Sovyet gıda planlaması ekmeklerin paketlenmesine gerek duyulmamış ve Sovyetlerin meşhur ‘kotletta’sı işte böyle ortaya çıkmış. Yani kotletta eşittir, ekmeğinden vazgeçilmiş hamburger köftesi...

Mikoyan’ın gözdesi ise Kızıl Ekim Çikolata Fabrikası’ymış; bu fabrika yüzün üzerinde tatlı ve şekerleme üretir hale gelmiş onun döneminde. Bugün hâlâ faaliyette olan bu fabrikanın ürettiği çikolatalar ve o çikolataların kabındaki meşhur kız çocuğu resmi, çocukluğu Sovyet cumhuriyetlerinde geçmiş olanların en önemli çocukluk anılarının başında geliyor.

Sovyet damak tadını yaratan adam, büyük ölçüde Stalin’e yakınlığından aldığı gücünü Stalin sonrasında da yitirmemiş. Yüksek Sovyet Prezidyum Başkanlığı’na kadar yükselmiş. Onunla beraber Sovyet devrimi yapan, yöneten pek çok kişi Stalin döneminde ya da Stalin’den sonra bir şekilde tasfiye edilmiş ama o 1965 yılında emekli olmuş ve 1978 yılında vefat etmiş. Kızıl Ekim Çikolata Fabrikası gibi Mikoyan Et Tesisleri de hâlâ çalışmaya devam ediyor. Günümüzde birçok Rus, Mikoyan’ı bir insan olarak değil bir marka olarak tanıyor.

Babam, “Biri yemek yerken yemekten konuşuyorsa mutlaka Ermeni’dir” derdi. Sovyetler’in en üst kademelerine çıkmış bir Ermeni devlet adamına da yemekle uğraşmak yakışırdı zaten...