YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Dinç’in ifadesi ve çelişkiler

Kamu görevlilerinin yargılandığı Hrant Dink Cinayeti Davası’nın yeni bir celsesi daha yapılmakta. Haftanın dört günü boyunca sürecek olan celsenin ilk iki gününde (Pazartesi ve Salı), mevcut İstihbarat Daire Başkanı ve cinayet öncesi dönemin Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi Müdürü Engin Dinç ifade verdi. Dinç’in ifadesi merakla bekleniyordu, çünkü yardımcı istihbarat elemanı Erhan Tuncel’den “Yasin Hayal ne olursa olsun Hrant Dink’i öldürecek” bilgisi onun zamanında (Şubat 2006) gelmişti ve bu bilgi ‘ses getirecek eylem’ şeklinde, onun zamanında İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi ve İstihbarat Daire Başkanlığı’na gitmişti. Dinç, Haziran ayı sonlarında Trabzon’daki görevinin sona ermesinden ve Afyon’a atanmasından hareketle, kendi döneminde yapılması gerekenlerin yapıldığını savundu ve bu cinayetin kendisinden sonra orada olanlar tarafından önlenebileceğini ima etti. Ancak bu savunma ikna edici miydi derseniz, tabloyu sıralayalım, kararı siz verin.

Öncelikle: Bu davada ilk ifade verenlerden Reşat Altay Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne atandığında, Dinç de dahil olmak üzere tüm personelin kendisine brifing verdiğini ancak bu bilgi elde olmasına rağmen cinayet hazırlığıyla ilgili olarak brifing sırasında bilgilendirilmediğini öne sürmüştü. Dinç, Altay’a bilgi aktarıp aktarmadığı konusunda ısrarlı sorulara rağmen net yanıt vermedi, bu konuyu belirsiz bırakma yoluna gitti ancak Altay ve avukatı da nedense bu durumun üzerine pek fazla gitmediler. Gerçi Dinç de daha sonraları Tuncel’in yardımcı istihbarat elemanlığından çıkarılmasında Altay’ın imzası olduğunu söyledi. İkinci mesele ise, Trabzon Emniyeti’nde rutin olarak yapılan ve kentteki tüm güvenlik birimlerinin (jandarma, MİT, Terörle Mücadele vs.) katıldığı asayiş toplantılarında İstihbarat Şubesi’nin bu bilgiyi gündeme getirip getirmediğiydi. Dinç bu bilgiyi gündeme getirmediklerini, ancak Valilik spesifik soru sorduğunda bu tür bilgileri aktardıklarını söyledi. Bu durum da anlaşılır değil. Peki, Dinç bu bilgiyi başka vesilelerle Trabzon Jandarması ya da Terörle Mücadele birimlerine resmî olarak aktarmış mıydı? Hayır. Bu da elbette koca bir soru işareti olarak duruyor.

Elde bu bilgi varken Yasin Hayal ve ekibine operasyon yapılamaz mıydı? Dinç eylemin o dönemde “düşünce aşamasında” olduğunu söyleyerek bu eleştirileri reddetti. Ancak ifadesi sırasında anladık ki, Hayal’in içinde olduğu başka bazı eylem hazırlıkları (bunlardan biri Erzurum’da cereyan etmiş) önlenmiş. Dolayısıyla burada da “Erzurum’da yapılan Trabzon’da yapılamaz mıydı?” sorusu ortaya çıkıyor. Dinç genel olarak tüm bu meseleden kendisinden sonra gelenleri ve alt konumda çalışan memurları mesul tuttu, Hayal’in kendisinden sonra gelenler tarafından izlenmediğini savundu, “Kalsaydık önlerdik” gibi bir ifade kullandı.

Peki, Dinç tüm bu süreçte Trabzon Jandarması’ndan bu konuda bilgi talep etmiş miydi? Ya da Hayal ve Tuncel’in Jandarma ve MİT’le de çalışıp çalışmadığını sorgulamış mıydı? Hayır.

Bir de mahkeme başkanının sorduğu kritik bir soru var. Şubat 2006’daki malum bilgi notunun ardından bir de Nisan 2006’da, –yine kritik– bir bilgi notu hazırlanmış. Tuncel’in Hayal’le görüştüğü ve eylemden ‘vazgeçmesi’ için onu ikna etmeye çalıştığı yönünde. Yani Hayal bu işten daha vazgeçmemiş. Peki, bu bilgi başka bazı kritik birimlerle özellikle de İstanbul ile paylaşılmış mıydı? Hayır. Dinç, hâkimin bu sorusuna “Yapılabilirdi” şeklinde yanıt verdi; duruşma sırasında kendisine yöneltilen “2002’den beri tetikçi arayışı olduğu yönünde bilgiler var, ne dersiniz?” sorusuna ise somut bir yanıt vermedi. Müdahil avukatların “Dinlendiğini muhtemelen bilen Hayal’in telefonunu kullanmamaya başlamaması, şüphe uyandırıcı bir hamle değil miydi?” sorusu da yerindeydi.

Duruşmada ortaya çıkan bir başka ilginç bilgi de, Dinç’in Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Başkanı (son dalgada tutuklu olan) Metin Yıldız’la cinayet günü ve cinayetten aylar önce, Ağustos 2006’da görüşmüş olduğu. Dinç bu görüşmeleri genel olarak Yıldız ile Mardin’den kalan bir görev arkadaşlığıyla açıklıyor.

Diğer istihbarat birimlerinin yaptığı savunmaların da ikna edici olmadığını söylemek gerek. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın ve avukatının “Koruma önlemlerinin Trabzon tarafından da başlatılabileceği” eleştirisi belki gündeme getirilebilir, ancak bu, İstanbul Emniyeti’ni sorumluluktan kurtarmıyor elbette.

Ve en önemlisi: Dinç bu davada sanık, ancak bir yandan da İstihbarat Daire Başkanı olarak, yine bu cinayete dair bir soruşturma yürütüyor. Bu tuhaf, daha doğrusu izah edilemez durum, davaya da gölge düşürüyor.

Son olarak; bir kez daha, istihbaratçılar arasında cereyan eden bir savaşa tanık olduk ancak şunu, her duruşmada olduğu gibi, bir kez daha gördük: Devletin tüm birimleri Hrant Dink’in öldürüleceğini en az bir yıl öncesinden beri biliyordu. Ve hiçbir şey yapılmadı. Atılacak herhangi, küçücük bir adımla, Hrant Dink şu an aramızda olabilirdi.