Okullar için köklü reform gerekli

Ermeni okullarının karşı karşıya kaldığı ekonomik krizden çıkış yolları aranıyor. Çözüm için köklü reformlar yapılması gerektiği dile getirilirken, eğitime kaynak aktarılması zorunluluğu da ön plana çıkıyor.

MİRAN MANUKYAN
UYGAR GÜLTEKİN

Okulların mali tabloları neredeyse her VADİP toplantısının gündeminde. Ermeni toplumunun her kesiminden okullara destek olunması için çağrılar gelmeye devam ediyor. Ancak kalıcı bir çözüm henüz yaratılabilmiş değil. Gayrimenkullerden ve diğer kaynaklardan gelir elde edilse de, bu kaynakların okullara aktarılmasında halen sıkıntılar yaşanıyor. 

Mali sorunlar, okul ve vakıf yönetimlerinin yanı sıra veliler ve öğretmenleri de etkiliyor. Halihazırda, yaklaşık 2500 öğrencinin Ermeni okullarını tercih etmediği belirtiliyor. Ermeni okullarının öğrenciler ve veliler için bir çekim merkezi olması için de mali sorunlara kalıcı çözüm bulunması şart.

Okul yöneticileri, VADİP Eğitim Komisyonu üyeleri ve milletvekilleri, yeni kaynaklar yaratılması gerektiği konusunda hemfikir.

Paylan: ‘Varlıklarımız etkin bir şekilde kullanılmalı’

Yıllarca Ermeni okullarında yöneticilik yapan ve VADİP Eğitim Komisyonu’nda da çalışan HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan, toplumun kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılması gerektiğine dikkat çekerek, iyi bir planlamayla dört yıl içinde bütün okulların ayağa kaldırılabileceğini söyledi: “Toplumumuzun ciddi varlıkları var. Şu anda milyarlarca liralık gayrimenkul sahibiyiz. 60-70 bin kişilik bir toplumuz. Kiliselere bakıyoruz, okullarımız var ve sosyal hizmet alıyoruz. Bu gayrimenkuller etkin bir şekilde kullanılmadığı için bu hizmetleri vasat alıyoruz. Varlıklarımız etkin bir şekilde kullanılmalı ve toplumun hizmetine sunulmalıdır.”

Paylan, okulların ayakta kalabilmesi için gerekiyorsa mülk satışı yapılabileceğini de belirtti: “Bu okulların ayakta kalması için acil olarak bir-iki mülk satılabilir. Okulların geleceği için 10 yıllık bir mastır planı oluşturulmalı. Böylelikle öğretmenler ve materyaller geliştirilebilir. Biz bu varlıklara sahibiz. Önümüzdeki 50 yıl boyunca çocuklarımızı okutabileceğimiz bir vizyon sağlanabilir. Böylece, iyi eğitim almış bir kuşak yetişir ve bu gençler toplumun geleceğini sağlarlar.”

Paylan eğitim konusunda somut önerilerde de bulundu: “Eğitim konusunda pek çok girdi var. Fiziki şartlar en etkin şekilde kullanılır duruma getirilmeli. Örneğin okul binalarımız depreme dayanaklı değil. Okullarımızın bazılarının toptan yenilenmesi, bazılarının da güçlendirilmesi gerekiyor. Mevcut öğretmenlerin koşulları iyileştirilmeli. Maaşlar, sosyal haklar geliştirilip öğretmenlik cazip hale getirilebilir. Hangi alanda ihtiyaç varsa o alanda eğitmenler ve destek elemanları yetiştirilmeli. Ermenice en önemli alanlardan biri. Ermenice için bir enstitü kurulmalı. Burada eğitmenler, kitaplar, teknik materyaller geliştirilebilir. Sadece İstanbul için değil, bütün Batı dünyası için önemli bir merkez olabilir böyle bir kurum. 100 yıl önce İstanbul bir merkezdi, yine öyle olmalı.”

VADİP Eğitim Komisyonu’na tam yetki şart

Paylan, eğitim alanında yapılabilecek pek çok şey için, Ermeni toplumunun varlıklarının yüzde birinin bile seferber edilmesinin yeterli olacağını söyledi. “Dört yılda bütün okulları ayağa kaldırırız, Türkiye’nin en iyi okulları haline gelirler. Bütçe sağlansa, yöneticiler eğitimi, okullarını düşünmeye başlayabilir. Sürekli bütçe açığıyla boğuşan yönetimler, okullarıyla uğraşamaz.”

VADİP Eğitim Komisyonu’na okullar konusunda tam yetki verilmesi gerektiğini söyleyen Paylan, “Merkezî bir komisyonla bütün projeler bütün okullar için geçerli olacak şekilde düşünülmeli; merkezi politikalar üretilmeli. Her okul bunu kendi başına yapamaz. Bu nedenle irade verilmesi gerekiyor” dedi

Ebeoğlu: ‘Okutacak öğrenci bulamayacağız’

Getronagan Lisesi de ciddi bütçe açıklarıyla boğuşuyor. Okulun bu yıl 1,6 milyon TL açığı var. Getronagan Vakfı Başkanı Harutyun Ebeoğlu, ortak havuz kurulmasının şart olduğunu, varlıklı vakıfların diğer vakıflara yardım yapması gerektiğini söyledi: “Varlıklı olanlar refah içinde yaşarken, olmayanlar mülk satmaya kadar gidebiliyor. Yarın bir gün kasalarımızda çok para olacak ama okutacak öğrenci bulamayacağız. Geliri olan vakıfların olmayanlara yardım etmesi gerekiyor. Bizim okul olarak 1,6 milyon TL açığımız var. Bunun %87’si eğitime harcanıyor. Getronagan bugün bir lise ama 13 sınıfı ve 228 öğrencisi var. Vakıf olarak emlak gelirimiz çok düşük. “Mülkümüz ya da gelirimiz var, üzerine parası olan vakıflar versin” demiyoruz. Olmadığı için istiyoruz. Maddi durumunun iyi olmadığını söyleyen veliler, çocuklarını kolejlere gönderiyor. Okullarımızın hepsi iyi, ama daha da iyi olması için iş dönüp dolaşıp ekonomiye dayanıyor.”

Palakoğlu: ‘Çözüm belli: Ortak havuz’

VADİP Eğitim Komisyonu Genel Koordinatörü Nuran Palakoğlu da, bir ortak havuzun tek çıkar yol olduğu görüşünde:

“Sorunun nasıl çözüleceğinin cevabı belli, ancak bir türlü uygulamaya geçilmiyor. Ortak havuz gerekli. Durumu iyi olan vakıfların koyacağı parayla bir havuz oluşturulması, oradan da okullara destek sağlanması gerekiyor. Ama şimdi ‘Bazı vakıflarımız ve kurumlarımız gerekli desteği veriyor, vermeyenlerin üzerine gidilmiyor’ şeklinde şikâyette bulunuyorlar. Varlık içinde yokluk yaşıyoruz. Okulların kapatılması çözüm değil; daha verimli çalıştırılmaları gerekiyor. Günü kurtarma kaygısından ötürü, kaliteyi yükseltecek eğitim çalışmaları yapılamıyor. Şu an okullarımızda 3000 öğrencimiz varsa 2000, 2500 öğrenci de kolejlerde okuyor. Bunların hepsini olamasa da 1000’in kendi okullarımıza çeksek, bırakın kapatmayı, okullarda yer sıkıntısı yaşamaya başlarız. Okulları kapatıp masrafları kısmak kolaycılık. Bu sorunları çözmeye dönük güçlü bir çalışma yok. Zaman zaman gündeme geliyor ancak kaynakların ortak şekilde değerlendirilmesi noktasında tıkanıyor. Elinde kaynak olduğu halde destek vermeyen vakıflar yüzünden diğer vakıflar da geri duruyor. Eğitim Komisyonu’nun böyle bir gücü yok; çok iyi durumdaki vakıfların başkanlarının karar vermesiyle belki oluşabilecek. Bu çalışma Patrikhane’nin devreye girmesiyle de yapılabilir.” 

Doğan: ‘Varlık içinde yokluk çekiyoruz’ 

CHP İstanbul milletvekili Selina Doğan ise, gerek yasal, gerek toplum içi örgütlenme açısından acilen yapılması gerekenlere dikkat çekti: 

“Okulların mali sorunları, ayakta kalmakta zorlanmalarının sebebi değil, daha geniş bir sorunun sonucudur. O da, cemaatimizin varlık içinde yokluk çekiyor olması. Dadyan Okulu’nun eski ilkokul binasının yeniden hizmete sokulması için yaptığımız toplantıda bu durum tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkmıştı. Vakıflarımız birbirlerinin mal varlığından haberdar olmadığı gibi, toplumumuzun büyük kısmı da hiçbirini denetleme olanağından yoksun. Esasen toplumumuz böyle bir bilince, duyarlılığa, farkındalığa sahip değil. Tüm kurumlarımıza baştan aşağı yeni bir süreç denetimi, profesyonel bir yaklaşım ve hizmet planlaması gerekiyor. VADİP bünyesinde bu yönde bir çaba olduğunu biliyoruz. Ancak benim sözünü ettiğim, aşağıdan yukarı işlemesi gereken bir mekanizma. Burada da, basına büyük görev düşüyor. Konunun tartışılması dahi farkındalık için önemli bir başlangıç. Bununla beraber, vakıfların bulunduğu semtlerde cemaat üyelerimiz vakıf yönetimlerince düzenli olarak toplantılara çağrılmalı, bilgilendirilmeli ve birlikte akıl yürütme, karar alma mekanizmalarının önü açılmalı. Böyle bir süreç hem kültürel bilinci, hem siyasete katılımı, hem de denetimi güçlendirecektir.” 

Okullar için mevzuat gerekli 

Doğan, yasal mevzuat eksikliğine de dikkat çekti: “Elbette, işin bir de yasal kısmı var. Vakıf seçimlerinin yapılamıyor olması, ağır bir hukuk ihlali olduğu gibi, beraberinde yönetim sıkıntılarını da getiriyor. Ne yapalım, biz de kayyum mu atayalım? Bu sorunun bir an önce çözülmesi elzemdir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin Lozan Anlaşması’ndan kaynaklanan pozitif yükümlülükleri var. Buna göre, devlet, kültürümüzün yalnızca korunması için değil, gelişmesi için de yükümlülüklerini yerine getirmeli. Maddi destek, özel okullara sunulan katkı payı kapsamında değil, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu açıdan, azınlık okulları için müstakil bir mevzuatın gerekliliği açıktır.”

Eğitim anlamında talepkâr olunmalı

“Okulların niteliğinin yükselmesi yalnızca maddi katkıyla olabilecek bir şey değil; bu aynı zamanda bir bilinç meselesi. Robert Koleji Robert Kolej yapan ya da Notre Dame de Sion’u Dame de Sion yapan, büyük oranda, çocuklarını oraya göndermeyi tercih eden aileler ve öğrencilerin niteliğidir. ‘Nitelik’le kastım, ekonomik değil iyi eğitim anlamında talepkâr olmak. Ailelerin tercihi değiştikçe okullar da gelişecektir. Bu karşılıklı bir süreç. Bugün anadilini, ülkesinin resmî dilini ve bir dünya dilini konuşan bir çocuk yetiştirmenin kıymetini velilere canlı örnekleriyle anlatabilmeliyiz. Okullarımız içinde Türkiye genelindeki okullarla rekabet edebilecek düzeyde başarılı örnekler var. Bütüncül anlamda bir irade ortaya konduğunda önemli gelişmeler kaydedileceğine inanıyorum. Bütün mesele bunları konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz ortamlar yaratılması. Çok değerli birikimleri olan insanların kendilerine cemaatimizde bu anlamda yer bulamayıp cemaat dışındaki kurumlarda fark yaratan işler yaptıklarını biliyoruz.” 

Kategoriler

Toplum Okullar Gençler