Mark Grigorian: Belki de hala buradasın

MARK GRIGORIAN

Sevgili Hrant,

Seni ilk defa Agos'ta ziyaret ettiğim günü hatırlıyor musun? O güne kadar birbirimizi tanımıyorduk. Kendimi BBC muhabiri olarak tanıtmıştım, sen de beni gazeteye davet etmiştin. Bir apartmanın bir dairesini kaplayan bu ofis, bir gazete için hem uygun hem de uygun değilmiş gibi görünüyordu. Fakat Agos'un geniş bir aile gibi olduğunu sezmiştim. Ve ofis de geniş bir ailenin yaşadığı bir daireye benziyordu. Ayrıca bu ofis, benim İstanbul'u anlama yolculuğumun başlangıç noktası oldu.

Seninle tanışmadan önce İstanbul bana tedirgin edici geliyordu. Belki de gördüğüm en tedirgin edici yer. Kendimi çok rahatsız hissederdim İstanbul'dayken. Fakat senin sayende İstanbul'daki Ermenileri, kiliseleri ve okullarıyla Ermeni cemaatini, zengin tarihi ve gündelik yaşamı tanımaya başladım. Bugün, aramızdan ayrılışından yıllar sonra, İstanbul'u muazzam modern bir şehir olarak görebiliyorum; ayrıca küçük Bolis'i de tanıyorum. Onbinlerce Ermeninin yaşadığı şehri. Sanırım onu tüm güzelliği, çirkinliği, ihtişamıyla, affetmez ve hayli üzgün bir yer olarak anlamayı öğrendim artık. Bolis'e dair temel şeyleri bana öğreten sendin.

Ayrıca senin sayende birkaç Türk arkadaşım da oldu; bu insanlar senin arkadaşlarındı elbette. Ölümünden iki ay sonra tekrar Istanbul'a geldim ve gazeteci Cengiz Çandar'la tanıştım. Uzun uzun senden bahsettik. “Hrant'ın öldürülmesinden sonra İstanbul'da Ermeni olmak zor değil mi?” diye sordum ona. “Ermenilere sorsan daha iyi olur,” dedi ilk olarak. Fakat biraz düşündükten sonra şu cevabı verdi: “Çok daha zor.” Senin sadece varolman bile memleketlilerinin hayatını kolaylaştırdığı için mi şimdi her şey daha zordu? Bunu sağlayan tek unsur sen değildin belki ama, en önemlilerinden biri olduğuna şüphe yok.

Ne zaman İstanbul'a gelsem güvercinleri izlemek için Tarihi Yarımada'ya giderim. Onları izler, seni düşünürüm; kendini İstanbul'daki bir güvercinle kıyaslayan Hrant Dink'i. Barışçıl, zararsız ve savunmasız. Ve sana hak veririm içimden; evet, sen gerçekten de bir güvercindin. Kim bilir, belki de hâlâ buradasındır.