Bir ‘First Lady’nin karanlık portresi

20 Ocak’ta gösterime giren ‘Jackie’ filmi, ABD’nin 35. başkanı John F. Kennedy’nin eşi Jacqueline Kennedy’nin karanlık bir portresini çiziyor.

Hikâye, Başkan Kennedy’nin 1963 yılında Dallas’ta uğradığı suikast sonucunda hayatını yitirmesinin ardından, Jackie ismiyle tanıdığımız karısının, tüm ülkenin gözü üzerindeyken atlatmak zorunda olduğu büyük travmaya yoğunlaşıyor. Jackie derin acısını içinde yaşarken, kocasının tarihî mirasını ayakta tutmak ve çocuklarının karşısında dik bir duruş sergilemek zorunda kalıyor.

20 Ocak’ta gösterime giren ‘Jackie’ filmi, ABD’nin 35. başkanı John F. Kennedy’nin eşi Jacqueline Kennedy’nin karanlık bir portresini çiziyor. Hikâye, Başkan Kennedy’nin 1963 yılında Dallas’ta uğradığı suikast sonucunda hayatını yitirmesinin ardından, Jackie ismiyle tanıdığımız karısının, tüm ülkenin gözü üzerindeyken atlatmak zorunda olduğu büyük travmaya yoğunlaşıyor. Jackie derin acısını içinde yaşarken, kocasının tarihî mirasını ayakta tutmak ve çocuklarının karşısında dik bir duruş sergilemek zorunda kalıyor.

‘First Lady’nin ihtişamlı yaşamından ziyade, suikast günü, cenaze hazırlıkları ve suikasttan bir hafta sonra LIFE dergisine verdiği röportaj üzerine kurulmuş. Jackie’nin bir rahiple yaptığı konuşmalar ve kocası henüz hayattayken Beyaz Saray’ın tanıtımı için hazırlanan televizyon filmlerinin ele alındığı yapıma, cinayet sonrasında ve cenaze sürecinde, kadının ne kadar yalnız olduğu yansıyor. Kocasının ani kaybından kaynaklanan çöküntüden mi bilinmez, ağırbaşlılığı ve zarafetiyle bilinen Jackie’nin karışık ve dengesiz ruh hali, izleyeni gerçekten afallatıyor. Başkan’ın eşine bu zor günlerinde destek olan tek akrabanın Robert Kennedy olması, insanın aklına “Hiç mi arkadaşı yoktu? Ailesi nerede?” gibi soruları getiriyor.

Başroldeki Natalie Portman’ı çok farklı ve alışılmadık, ara sıra abartılı olarak bile nitelendirilebilecek bir performansla izliyoruz. Her ne kadar saçı, tarzı ve kıyafetleriyle Kennedy’ye çokça benzetilmişse de, ilk bakışta, Portman’ın, oyunculuk anlamında olmasa da fiziki olarak bu rol için çok ‘zayıf’ kaldığını söylemeliyim. Aslında prodüksiyon aşamasında Jackie rolü için Rachel Weisz düşünülüyormuş ama sonunda şans Portman’ın yüzüne gülmüş. 2017 Altın Küre ödüllerine En İyi Kadın Oyuncu dalında aday gösterilen, ancak ödülü Emma Stone’a kaptıran Portman, bakalım 2017 Oscar töreninde bu filmdeki rolüyle umduğunu bulabilecek mi...

Filmin yönetmen koltuğunda Pablo Larrain oturuyor. Daha önce ‘El Club’ ve ‘Neruda’ gibi başarılı yapımlarla karşımıza çıkan, Şili sinemasının parlayan yıldızı Larrain, bu ilk İngilizce filminde, başkarakterine getirdiği özgün bakış açısıyla öne çıkıyor. Greta Gerwig, John Hurt ve Max Casella’nın rol aldığı filmin yapımcılığını Darren Aronofsky üstlendi, senaryosunu ise Noah Oppenheim yazdı. Filmin en etkileyici unsurlarından olan müzikleri, anlatıya gerilimli bir yön kazandırıyor. Bazı sahneler, ‘Under the Skin’ (Derinin Altında) filminin müziklerine de imza atan Mica Levi sayesinde hayat buluyor. Söyleşi tadında ilerleyen filme gerçekçilik katan bir diğer unsursa, Kennedy’nin cenazesinden canlandırılan bölümler ve gerçek durumlarla kurulan çarpıcı benzerlikler.

İsmi zor, dinlemesi hoş bir grup

Norveçli caz piyanisti ve bestecisi Bugge Wesseltoft’un ikonik elektronik caz projesi Bugge Wesseltoft’s New Conception of Jazz, 1 ve 2 Şubat akşamları İKSV Salon’da sahne alacak. 90’ların başında yeni bir caz konseptiyle çıkagelen Wesseltoft, üyeleri sürekli değişen grubuyla çıktığı dünya turneleri, verdiği 400’den fazla konser ve çıkardığı beş albümün ardından uzun bir sessizliğe gömülmüştü. 2016’da yirminci yılını kutlayan grup, bunu ihtişamlı bir dönüşle süslemeye karar verdi ve kulaklarımızın pasını silmek için yola çıktı. Saksafonda Marthe Lea, gitarda Oddrun Lilja Jonsdottir, altyapılarda Sanskriti Shrestha, davul ve vokalde ise Siv Øyunn Kjenstad’dan oluşan yeni ekibiyleWesseltoft, ‘You Might Say’, ‘Existence’ ve ‘Change’ gibi çok sevilen şarkılarıyla dinleyicilere ismi zor, dinlemesi hoş bir caz gecesi vadediyor. Jan Garbarek, Erik Truffaz ve Nils Petter Molvaer gibi sanatçıların müziğini sevenler için güzel bir fırsat.

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema


Yazar Hakkında