LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Baştan çıkarıcı çikolata

Tüm zamanların en iştah açıcı filmlerinden biri, herhalde ‘Çikolata’dır. Fuayede insanlar büfeye saldırıp çikolataları bitirmişlerdi. Çikolatanın böyle bir büyülü etkisi olduğu kesin. Bazen insanın aklına bir giriyor, bir daha da çıkmıyor. Filmde, büyük perhiz boyunca kendini keyifli yiyeceklerden uzak tutmaya çalışan adamın kendinden geçip çikolatacının vitrinindeki bütün çikolataları yemesi ve orada sızması seyredenleri en çok eğlendiren sahneydi muhtemelen. Ben ise hiç eğlenmemiştim o sahnede. Aynısı benim de başıma gelebilir, ben de o kadar baştan çıkabilirim. Kimseyi ayıplamamak lazım. 

Bu kadar lezzetli ve hayatın olmazsa olmazlarından olan bu lezzetin sadece birkaç yüzyıldır şu an bildiğimiz halinde olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Dünyayı titretmiş Sezar’ın hiç çikolata yemeden ölmüş olması, kendimi ondan değerli hissetmemi sağlıyor mesela.

Aslında çikolata çok uzun süredir biliniyor. Anavatanı Amerika kıtası; Maya halkı çikolatayı biliyor ve neredeyse kutsal addediyordu. Çikolata tohumları en değerli taşlardan, madenlerden daha kıymetliydi onlar için. Hernando Cortez, yağmalamaya girdiği Maya hazinesini ağzına kadar kakao tohumuyla dolu olduğunu görünce büyük bir hayal kırıklığına uğramış.

Mayalar kakaoyu acı biber ve mısır unuyla fermente edip, acı, koyu renkli bir içecek hazırlarlarmış. Şekerli, bizim bildiğimiz haline gelmesi için epey zaman geçmesi gerekmiş.

Kakao çekirdekleri Avrupa’ya ilk olarak 1554 yılında, Maya soyluları tarafından Kral 2. Felipe ’ye gönderildiğinde girmiş. 1585 yılında ise artık ticareti yapılan bir ürün olmuş.

Kakao Avrupa’da da yüksek fiyatları nedeniyle uzun yıllar bir statü sembolü olarak tüketilmiş. 1800’lü yılların başlarından itibaren ucuzlaşan, vergisi düşen kakao tozu birçok üretici tarafından, bira, şarap ya da şekerle karıştırılır hale gelmiş.

1863 yılında, İsviçre’nin ilk çikolata fabrikasının sahibi François-Louis Cailler’in damadı Daniel Peter, komşusu Henri Nestlé’nin ürettiği çocuk yiyeceklerini gördüğünde, bunları çikolata tozuyla karıştırmayı düşünmüş ve böylece, 1873 yılında ilk sütlü çikolatayı, 1880 yılında ise katı çikolatayı üretmiş. 1899’da İngiliz Ordusu, Boer savaşındaki askerlerinin erzakına bu çikolataları eklemiş. Asillerin yiyeceğiyken halka inmesinin en büyük örneği...

Memleketimize ise kakaoyu ilk getiren kişinin adı Gemellİ Careri. Dünyayı toplu taşıma araçlarıyla gezen ilk insan unvanına sahip olan ve hakkında Vatikan’ın ajanı olduğuna dair iddialar bulunan bu gezgin, Jules Verne’in ‘Seksen Günde Devr-i Âlem’ kitabına da ilham olmuş. Onun 1693 yılında İzmir’de dostlarına ikram ettiği sıcak çikolata, Osmanlı topraklarındaki bilinen ilk çikolata deneyimi olarak kayıtlara geçmiş.

Memleketteki ilk üretim, 1927 yılında Nestlé firmasının Feriköy’de bir çikolata fabrikası açmasıyla başlamış.

Artık memlekette çikolatanın âlâsı bulunuyor. Hatta yerli sermayenin en güçlülerinden biri olan, epey muhafazakâr bir firma, logosunda çıplak bir kadının ata bindiği, çok güzel likörlü çikolatalarıyla ünlü bir yabancı markayı bile satın aldı. Nedendir bilinmez, o markanın likörlü çikolataları bir türlü raflara çıkamıyor uzun zamandır.

Genelde çikolatayla birlikte akla hep kahve gelir. Alkollü bir içki düşüneceksek, viski, konyak ya da likör gelir akla, ama şarap gelmez. Oysa doğru eşleşme yapıldığında, çikolata şarapla da çok iyi uyum sağlar. Farklı, içeriği %30’lardan başlayıp %90’lara varan oranlarda kakao içeren çikolatalar üretiliyor. Pek alışık olmasak da, biberli, hatta tuzlu çikolatalar bile var ürün listesinde; bu lezzetler çikolatayı başka bir boyuta taşıyor.

Önyargılar bir tarafa bırakılıp, kulağa garip gelen bu lezzetlerle şarap denenebilir. Tek bir temel kuralı akılda tutmakta fayda var: Birbirine benzeyen lezzetler birbirleriyle iyi uyum sağlar. Tatlılığı önde bir çikolatayla en iyi gidecek şaraplar, tatlı şaraplardır. Hele bol tanenli, tatlı, kırmızı Porto şarapları, çikolatanın en iyi eşlikçisi olacaktır.