Selim İleri’yle 50 yıl

BİLGEHAN UÇAK 

Bazı yazarlar vardır ne söyleseniz eksik kalır. Yalnızca adını zikretmeniz yeter. Önüne arkasına bir şey eklemenize gerek yoktur; bir fener gibi her yanı aydınlatırlar. Selim İleri’yi düşünüyorum da, hayatıma ne zaman girdi, yoksa hep orada mıydı... Yıllar sonra artık eminim hep oradaydı…”

Bu cümleleri Fikret Eser, 6 Ocak’ta Sabah’taki köşesinde yazmış.

Ben böyle iddialı sözler söyleyebilecek konumda değilim kuşkusuz ama Selim Bey’in benim hayatımda da çok önemli bir yeri vardır.

Fikret Bey’in “hayatıma ne zaman girdi, yoksa hep orada mıydı” sözünü kendime uyarlayınca, “galiba” diyorum, “hep oradaydı ama benim önce keşfedip sonra da kavuşmam biraz zaman aldı.”

Doğan Hızlan ise Hürriyet’te “Selimcim, nice 50 yıllara” başlıklı bir yazı yazarak kutlamış “sevgili dostunun” yazarlıktaki ellinci yılını.

“Sevgili dostum Selim İleri, edebiyat yaşamının 50’nci yılını kutluyor. O hem iyi bir dostum hem de benim yazarlarımdan biridir. Hemen hemen her kitabını okumuş ve hakkında yazmışımdır. Çok yazdığım, çok övdüğüm yazarlar arasında, Selim İleri başlarda yer alır.”

Ocak ayında çıkan bir kitabın üstüne Şubat’ta yayımlanacak bir yazı yazmak zor, benim söylemeyi düşündüğüm sözlerin büyük bölümü zaten söylendi.

Eh benim Selim Bey için övücü bir söz sarf etmek gibi bir haddim olamayacağına göre, biraz ‘O Aşk Dinmedi’nin çevresinde dolanmak istiyorum.

‘Kırık Deniz Kabukları’nı okumuştum ilkin, şimdi hatırlıyorum da zorlanmıştım, biraz ağır bulmuştum. Sonra, Everest Yayınları’ndaki tanışma günü; hiç unutmadım, bir bahar günü, akşamüstü saatleri.

Çıkar çıkmaz anneannemi arayıp heyecanla “müthiş bir insanla tanıştım!” deyişim ve dönüş yolunda, vapurda, hemen, imzayı birkaç kez üst üste okuduktan sonra Hepsi Alev’e başlayışım.

Derken, ‘Bir Demet Menekşe’ ile senarist, ‘Allahaısmarladık Cumhuriyet’ ile piyes yazarı Selim İleri’yi keşfedeceğim.

‘O Aşk Dinmedi’, artık çok yazıldı ama bir ‘kitaplar kitabı’, Selim İleri edebiyatına kitapları üstünden Ayşe Sarısayın’ın kaptanlığında bir yolculuk.

‘Cumartesi Yalnızlığı’yla başlayan bu yolculuğun altında büyük ıstıraplar, unutamayışlar yatıyor.

Elli yıla onlarca roman, öykü, oyun, senaryo sığdırmış Selim Bey ama başka bir şey daha var, o da kitabın en arkasında yer alıyor, insanlar tanımış, öyle insanlar ki herhangi birinin hayatını baştan sona değiştirebilecek kudrette.

Behçet Necatigil, Attila İlhan, Ömer Lütfü Akad, Atıf Yılmaz, Türkan Şoray, Cüneyt Arkın…

Bu kitabın bazı bölümlerini yayımlanmadan önce okuma fırsatı bulmuştum.

Ama kitabın başında yer alan ve bence Selim İleri’yi edebiyatçı olmaya iten, belki olmak zorunda bırakan ‘İlk Acılar’ bölümünü okurken hissettiğim ürpermeyi, şimdi bu satırları yazarken bile duyumsuyorum.

‘O Aşk Dinmedi’, Selim İleri’nin yazarlığa duyduğu büyük tutkuyu anlatıyorsa da bence karşılıklı bir duygu, eminim ki kitabı alan herkes aynı sözü bu ülkenin yaşayan en büyük yazarı için söylüyorlar.

Okuyucularındaki aşk da, en az Selim Bey’inki kadar güçlü şekilde, devam ediyor.

Gerçi Selim İleri, Radikal Kitap’tan Çağlayan Çevik’e verdiği söyleşide “büyük bir taşkın inançla başlamış olduğum 50 yılı büyük bir kederle kapatıyorum” diyorsa da, ben henüz ‘Selim İleri okurluğu’mun onuncu senesindeyim ve Doğan Hızlan’ın temennisine gönülden iştirak ediyorum: “Selim Bey, nice 50 senelere!”

O Aşk Dinmedi
Ayşe Sarısayın
Everest Yayınları
472 sayfa.