Olum ya Ölüm!

MURAT CANKARA 

Böyle bir zamanda kitap değil insan tanıtabilmek isterdim. Mesela Türk tiyatrosunun efsane hocalarından Sevinç Sokullu’yu. Bir kahekayla emekleri ellerine verilen öğrencilerini –ki o öğrenciler de benim gibi başkalarının hocalarıdır– telefonda teselli ettikten sonra tansiyonu fırlayan ve beyin kanaması geçirerek hayata veda eden, son dileklerinden biri Sokak Akademisi’nde ders vermek olan 92 yaşındaki Sevinç Sokullu’yu. Ya da intihar eden Mehmet Fatih Tıraş’ı. Yapamam. Hiç olmazsa bu konuyla ilgisi olabileceğini düşündüğüm bir kitaptan bahsedeyim.    

Klişeyi kırmak

Gérard Rabinovitch’in ‘Terörizm mi Direniş mi? Kitle Toplumları Çağında Bir Sözlük Karmaşasına Dair’ başlıklı kısa incelemesi, Işık Ergüden’in Sel Yayıncılık için hazırladığı Red Kitaplığı’nın ilk kitabı. Sosyolog ve filozof Rabinovitch’in babası Fransız direnişçilerinden; pek çok direnişçi gibi toplama kampına gönderilmiş ancak hayatta kalmayı başarmış. Annesi ise ‘gizlenerek’ hayatta kalabilmiş yüz binlerce Yahudi çocuktan biri. Beş kısa bölümden oluşan kitapçık, adından anlaşılacağı üzere, yazarın çağımızda sıklıkla birbirine karıştırıldığını düşündüğü iki kavram arasındaki farklara dikkat çekmek için yazılmış: terörizm ve direniş. Rabinovitch’in amacı bir klişeyi kırmak: “Birilerinin terörizm olarak gördüğü şey, diğerleri için direniştir (ya da tersi).”

Fragmanlardan oluşan kitabın ilk bölümünde totalitarizm ve dil arasındaki ilişkiye dair düşünceler yer alıyor. Rabinovitch’in asıl istediği de ‘Nazizmin dilinde tezgahlanan şey’in ipliğini pazara çıkarmaya çalışan Victor Klemperer’in izinden giderek, ‘etik aklı karartan’ bir kavram karmaşasına son vermek. Zira totaliter dillerde kelimeler ve kavramlar ‘küçük arsenik dozajları’dırlar. Totalitarizm, dili ‘sözlüksel bir cılızlık içinde sıkıştırıp daraltır’ ve tekrarlar yoluyla insanların etine, kanına nüfuz eder. (Kendini dayatan, kitleler tarafından ‘mekanik ve bilinçsizce devralınan’ bu dil gibi kavramlarımızı birbirine karıştıran, çarpıtan her dile mukavemet boynumuzun borcu olmasın mı?) Klemperer’in günlüğünde gösterdiği, Nazilerin “fanatik” sözcüğüne pozitif bir anlam yüklemeleri bu durumun en çarpıcı örneklerinden.

‘Direniş’ ve ‘terör’

İkinci bölümde Batı dillerindeki ‘direniş’ ve ‘terör’ sözcüklerinin etimolojileri ele alınıyor. Bu bölümde Fransız Devrimi sonrasında bu kavramlara yüklenen anlamlar, devrimi takip eden yüzyıldaki siyasi suikastler önemli rol oynuyor. Üçüncü bölümde 20. yüzyıla, dünya savaşlarına, topyekûn savaş ve düşman olarak görülenin ‘kökünü kazıma’ fikrine geliyoruz: yüzyılların kazanımlarının birkaç hafta içerisinde yitirildiği dehşetli bir ‘medeniyet kırılması’. Burada, bakire vaadiyle ölüme giden mücahitlerin, ‘kadın sesleri ve klasik müzik’ dinletilen pilotlar tarafından Manhattan’daki gökdelenlere intihar saldırıları düzenletmeyi planlayan Hitler tarafından nasıl öncelendiğini görüyoruz. Dördüncü bölümün konusu, ağırlıklı olarak, II. Dünya Savaşı sonrasında ‘siyasi radikalizmle mafyatik kriminalizasyon arasındaki geçirgenlik.’ Ölümün sanayileşmesi, insan-makine kaynaşması ve canlı bombalar bu bölümün başlıca motifleri. (Rabinovitch’in Gazze’nin kıyısından dolaşması ciddi eleştirilere neden olabilir.) Nihayet son bölümde, terör ve direniş arasındaki temel farkları sıralıyor Rabinovitch. Anlayabildiğim kadarıyla buradaki en önemli noktalar, uygarlığı yıkmadan onun içinde var olma hakkı olarak direniş fikri; direnişin, terörün aksine, medeniyetin ortak kurucu unsurlarından bir şeyleri kurtarmayı, dolayısıyla gelecekteki yaşam için ortak bir zeminin korunmasını hedeflemesi; direnişin sivil ve silahsız biçimlerinin önemi; son olarak da direnişin sınıflar ve gruplar ötesi niteliği. 

Bir de kitapta olmayanlar var. Mesela ‘direniş’ sözcüğünün Arapça karşılıklarından birinin ‘mukavemet’ olması ve ‘ayağa kalkmak’ anlamına gelen ‘kıyam’dan gelmesi. Bir yanda ‘polise mukavemet edilirken, diğer yanda ‘kıyamet’ öncesi ‘kıyam’a kalkacak olanlar, ki yanılmıyorsam içlerinde en fena durumda olanlar daha önce ahiretin varlığı düşüncesine direnmiş olanlar. Türkçedeki ‘direnmek’ sözcüğünün geldiği ‘tiremek’ filinin ise ‘desteklemek’, ‘dik durmasını sağlamak’ (‘direk’leri düşünelim) gibi anlamlarının olmasının yanı sıra, ‘yaşamak’ anlamına gelen ‘tiremek’le sesteş olması ve bu nedenle de ‘diri(m)’ ve ‘dirlik’ sözcükleriyle ilişkilendirilebilecek olması. Kısacası “direnen” yani bir anlamda “dik duran”ın (=yatay olmayan) ölü olmayan anlamına geldiğini söyleyebilir miyiz?

Başlık mı? Hamlet’in meşhur tiradının Azericesinden.

Terörizm mi? Direniş mi?
Gerard Rabinovitch
Çeviri: Işık Ergüden
Sel Yayıncılık
84 sayfa.