‘İstanbul Kırmızısı’ndan beklentiler ve gerçekler

Ferzan Özpetek’in son filmi ‘İstanbul Kırmızısı’ hayranları tarafından büyük bir heyecanla bekleniyordu. Yönetmenin 2014 yılında yayımlanan aynı isimli kitabını okuyanlar da, filmin fragmanını izleyenler de, filmin vizyona girdiği 3 Mart gününü iple çektiler. Peki, yapım beklentileri karşıladı mı? İşte bu soru tartışmaya değer.

Senaryosunu Özpetek’in Gianni Romoli ve Valia Santella ile birlikte kaleme aldığı film, bir İstanbul’a dönüş hikâyesi etrafında şekilleniyor. Travmatik bir kayıptan sonra her şeyini kaybeden ve Londra’ya yerleşen editör Orhan (Halit Ergenç), yıllar sonra İstanbul’a döner. Burada geçireceği süre boyunca, yönetmen Deniz’in (Nejat İşler) çocukluk anıları üzerine yazdığı kitaba, yayın öncesi son dokunuşları yapacaktır. Ancak Deniz bir anda ortadan kaybolur, Orhan ise onun kitabındaki gizemleri keşfetmeye devam eder. 

Özpetek’in tüm filmlerini izlemiş sıkı bir hayranı olarak, sinema salonundan çıktığımda karmaşık duygular içindeydim. Genellikle kitaplar ve onlar üzerine çekilen filmler birbirinden çok farklı olur, seyirci buna alışkındır, ancak bir yandan da kitapta geçen karakterleri filmde de aramak –hatta onları tüm hatlarıyla karşısında görmek istemek– gayet doğaldır. İşte benim için esas hayal kırıklığı tam da bu noktada başlıyor. Halit Ergenç’in büyük bir başarıyla canlandırdığı yazar, editör Orhan karakteri, Özpetek’in kitabında yer almıyordu. Ergenç’in oyunculuğuyla filmi izlenmeye değer kılan en önemli unsurlardan biri olan bu rol filme değer katmış olsa da, öyküyü bambaşka bir boyuta taşımış. Diğer yandan, kitapta geri plandaki bir karakter olan ancak filmde ön plana çıkan Neval’i canlandıran Tuba Büyüküstün’ün performansı, göz kamaştırıcı güzelliğinin arkasında sönük kalmış.

‘İstanbul Kırmızısı’nda, Ferzan Özpetek filmlerinin vazgeçilmez üçlüsünden (muhteşem sofralar, Sezen Aksu şarkıları ve Serra Yılmaz) sadece biri var: Serra Yılmaz. Üstelik, Yılmaz’ın oynadığı karakterde öyle klişe bir kâhya imajı çiziliyor ki, ağzından çıkacak cümleleri önceden tahmin edebiliyorsunuz. Mehmet Günsür’ü karakter oyuncusu olarak beğenenler, ondan ‘Hamam’daki performansını bekledikleri takdirde, umduklarını bulamayacaklar. Nejat İşler’i ufacık bir rolle de olsa beyazperdede görmek ise izleyicileri mutlu ediyor. Filmin ilerleyen sahnelerinde bir daha görünmese de, oyuncu herkesin aklında ve yüreğinde bir iz bırakıyor.

Filmdeki diyaloglar genel olarak tutuk, konuşmalar akmıyor, zorlama diyaloglar ve özlü sözler art arda sıralanıyor. Son dönemde her televizyon kanalında karşımıza çıkan ve her bölümü saatler süren dizilerde olduğu gibi, tekrarlar ve heceleyerek anlatımlar kulak tırmalıyor. Diğer taraftan, artılarına baktığımızda, ‘İstanbul Kırmızısı’, yaşadığımız şehrin çok güzel ve güncel manzaralarını yansıtan, tam bir görsel şölen. Sırf bu manzaraları ve belgesel tarzındaki çekimleri görmek için dahi izlenmeye değer.


Kategoriler

Kültür Sanat Sinema

Etiketler

Ferzan Özpetek


Yazar Hakkında