“Erdoğan 15 Temmuz kazancını iktidar müsrifliğine harcadı”

16 Nisan referandumu için son viraja girmek üzereyiz. Kampanyalar, mitingler ve canlı yayınlar hızlandı. Hayli eşitsiz ilerleyen bu süreçte eş başkanları ve vekillerinin bir bölümü hapiste olan HDP kampanyasının ikinci ayağını yeni başlattı. “Evet mi çıkacak, hayır mı?” tartışmaları sürerken haftalardır meydanlarda olan AKP, CHP ve MHP’nin kampanya ve söylem analizlerini deneyimli gazeteci Kemal Can ile konuştuk.

AKP ile başlayalım. Genel kanı iktidar blokunun "Evet" yanıtından o kadar da emin olmadığı yönünde. Sence bu Erdoğan ve diğer AKP'lilerin söylemlerine yansıyor mu? Bütün bu süreçte söylem ve -nasıl diyelim- saldırganlık dozunda duruma göre bir ayarlama yaptıklarını seziyor musun?

Saldırganlık dozunda bir ayarlama yapma ihtiyacı olduğunu gören veya düşünen AKP'liler ve AKP danışmanları olduğu doğru. Çünkü, birçok araştırmada "hayırcılar terörist" iddiasının AKP seçmeninde bile karşılık bulmadığı, hatta hafif bir alerji yarattığı izleniyor. Galiba biraz Avrupa meselesini öne çıkartma ve şimdi de Kılıçdaroğlu'na saldırma ve icraat sunumları yapma ihtiyacı böyle ortaya çıktı. Bunu bir tür hedef değiştirme olarak isimlendirebiliriz ama saldırganlık dozunda düşme veya yumuşama demek pek mümkün değil. Zira sanırım yumuşama Erdoğan'ın fıtratına uygun değil. Hayır çadırı ziyaretine yumuşama desek, "Başkanınız da siz de yalancısınız... Neyiniz eksik" demesini nereye koyacağız?

AKP iktidarının ilk beş - altı senesinde daha az saldırgan, daha kapsayıcı gibi görünen resim,  Erdoğan dışındaki isimlerce çiziliyordu. 2012 - 2013'ten itibaren, Erdoğan merkezli olmaya başlayan iktidar, onu taklit ediyor: Daha otoriter, kutuplaştırıcı, saldırgan, buyurgan... Başka türlüsü Erdoğan'ın elinden pek gelmiyor. "Çözüm süreci" zamanında söylediklerini hatırlayalım, barış diyordu ama "milliyetçiliği ayaklar altına almaktan", "kefen giyip yola çıkmaktan" bahsederek. Yumuşamayı bile kabalaştıran bir tarzdan bahsediyoruz. Dolayısıyla, kampanyada Erdoğan önde olacaksa -ki öyle görünüyor- ciddi bir yumuşama beklemiyorum. 

Bence, başkanlık sistemi ile ilgili tereddüt çok bilinmeyen bir durum değildi AKP için. Çünkü, 2015 öncesinde yapılan yoklamalarda da başkanlık sistemine destek çok yüksek ölçülmüyordu. O zaman da AKP seçmeninin bir kısmının aklının yatmadığı görülüyordu. Fakat, Erdoğan 1 Kasım seçimlerinden sonra oluşturduğu "tek otorite" görüntüsüyle, ve asıl olarak 15 Temmuz'dan sonra olağanüstü bir destek sağladı. AKP ve Erdoğan için rahatsız edici olan galiba bu desteğin bir yılı tamamlamadan dramatik biçimde erimiş olması. Çünkü, Erdoğan 1 Kasım ve 15 Temmuz kazancını "politik yatırıma" çevirmek yerine iktidar müsrifliğine harcadı veya belki buna mecburdu.

Televizyonlara yansıdığı kadarıyla iktidar blokunun mitinglerini heyecan açısından nasıl buluyorsun?

Açıkçası, mitinglerin gösterdiği de, anketlere yansıyan da, AKP seçmeninin ilgi ve heyecan duymadığı şeklinde. Bunun bir sürü sebebi var ama öncelikle seçmen meselenin kendisiyle ilgisini kuramadı. Tek başına 15 yıldır iktidarda olan bir partinin, "Evet de terör bitsin", "Evet de ekonomi büyüsün", "Evet de sıkıyönetim kalksın" gibi ancak mizah  malzemesi olacak bir söylemle ikna edici olması kolay değildi.1 Kasım'da olduğu gibi "iktidarı kaybetme" korkusu üzerine savunma motivasyonu da üretilemeyince sonuç böyle oldu. Şimdi, belki biraz gecikmiş "Hayır çıkarsa neler olur?" teması işlenmeye başladı ama son düzlükte bir heyecan yaratması kolay değil. Bir de yorgunluk var. Dört yılda bir yerel, iki genel, bir Cumhurbaşkanlığı seçimi geçirip şimdi de referanduma koşturulan AKP seçmeni de biraz yoruldu galiba. 

AKP ideologlarının da temkinli konuştuğunu görüyoruz. Bir yandan da "Hayır" sonucuna bir hazırlık var mı sence? 

Bu tür değerlendirme yapan birkaç grup AKP'li var diye düşünüyorum. Erdoğan tarzıyla açıktan karşı karşıya gelmekten çekinen ama alttan alta "yeni iktidar stratejisinden" rahatsız olan bir grup, "yapıcı uyarı" havasında sıkıntılarını gündeme getiriyor. Bir başka grup, rehavet içinde olduğunu düşündüğü seçmeni motive etmek için alarm zili çalıyor. "Yeni iktidar koalisyonu"nun derin güç ilişkileri içindeki bir başka grup ise, yürünecek olan yolun referandum sonucundan bağımsız olduğuna dair imaları tedavüle sokuyor.

Bence, referandum meselesi Bahçeli tarafından gündeme getirildiği andan itibaren, sonuç ne olursa olsun yürünecek yol konusunda çeşitli senaryolar üzerine çalışıldı. Hatta bence, Türkiye'nin ve Erdoğan merkezli iktidarın, yakın ve orta vadede içinde sürüklendiği, önüne çıkacak krizlerle başetme stratejisinin bir parçası olarak kurgulandı bu referandum. 2013'den itibaren yürürlüğe girmiş olan savunma karakterli iktidar stratejisinin devamı bu. Referandumun bu stratejinin kaderini bağladığı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Hayır cephesi ve özellikle CHP "hayır sonucunu" bir milat gibi koyuyor ama Erdoğan için öyle değil diye düşünüyorum.

CHP'nin özellikle de Kılıçdaroğlu'nun kampanyasını nasıl buluyorsun? Biraz daha serinkanlı ve "atak" olmayan bir kampanya yürütüyor diyebilir miyiz? 

Biraz önce de değindiğim üzere, CHP'nin kampanyadaki en önemli sorunu - ki geçtiğimiz dört yıl boyunca da böyleydi- bütün enerjisini ve daha önemlisi toplumsal muhalefet potansiyelini kısa menzilli hedeflere yönlendirmesi. 2014 yerel seçiminden bu yana, AKP kendi seçmenine "Reis zorda herkes savunmaya gelsin" diyor, CHP "Yüklenin bu sefer gol geliyor" heyecanı üretiyor. Sonuç, kabul ettirilmiş bir oyun ve kontraatakla yenen seri goller. Referandumda da böyle bir risk olduğunu düşünüyorum. CHP,  bir süredir ertelediği muhalefeti, "Evet çıkarsa çok kötü olacak" söylemiyle meşrulaştırıyor. Sanki, yaşanmakta olan onca adaletsizlik ve baskının olması için referanduma ihtiyaç duyulmuş gibi. Hayır cephesinde özgüven hamlesi üretmeye gayret edenler var ama özellikle Kılıçdaroğlu'nun "Sorunlar evet ile başlayacakmış gibi" bir hava vermesi önemli bir eksiklik.

Serinkanlı, agresif olmayan bir kampanya yürütmenin genel anlamda pozitif getirileri olması beklenebilir. Özellikle, Erdoğan ile zıtlığı göstermesi bakımından önemli. Ama bu yapıcılık meselesi, bazı gönüllü "sağcılık danışmanları" ve ana akım medya köşelerinden aferin alma hevesiyle abartılınca garip tablolar ortaya çıkabiliyor. Dokunulmazlık ve tezkere meselelerinde olduğu gibi hiçbir ilkeyle ve politik tutarlılıkla izah edilemeyecek hamleler yapılabiliyor. Avrupa’yla kapışmada AKP ile yarışa girmek, arasına mesafe koymak için Kürtlere “evetçi" yakıştırması gibi.

Sen milliyetçi hareketi de hep yakından izledin. MHP tabanında senin gözlediğin kadarıyla son durum nedir? Bahçeli'nin "Evet" tavrının yarattığı çatlak ne kadar derin? Referandumdan "Hayır" çıkarsa Bahçeli'nin konumu zorlaşır ve -diyelim ki- Meral Akşener ya da başka bir muhalife yeni bir yol açılır mı? 

Kendi seçmeninin ancak dörtte birini verdiği karara ikna edebilen ve ancak üçte birinin liderinin arkasında durduğu bir partide her durumda ciddi bir dalgalanma olacaktır. Bu artık bir çatlak olmaktan daha fazla bir durum. Ancak, araştırmalardan ilginç bazı sonuçlar da çıkıyor: Önemli bir çoğunluğu hayır oyu vereceğini söyleyen MHP seçmeninin yine önemli bir kısmı ilk seçimde partisine oy vermeyi sürdüreceğini söylüyor. Yani, partisinin yönetilme tarzına, liderliğine açık itaatsizlik yapan seçmen, henüz adres değişikliği kararı vermemiş. Galiba, Bahçeli'yi ve Erdoğan'ı referandum sonrası olası bir erken seçim için rahatlatan gösterge bu. MHP muhalefetinin, parti içinde mücadeleye devam ve yeni bir siyasi oluşum kararları arasında kalması da yine bu yüzden...

15 Temmuz sonrası parti içi muhalefet ve özellikle Meral Akşener hayli sıkıntılı bir duruma girmişti. Hükümet desteğiyle bütün yargı kararları Bahçeli lehine dönmüş, muhalefet kriminalize edilerek ihraç edilmiş, medya ve kamuoyu ilgisi  dağıtılmıştı. Ancak referandum MHP'de muhalefet ve Meral Akşener için hayat öpücüğü oldu. Şimdi, yeniden bir dalga oluşmaya başlamış durumda. Fakat, bunun bir sonuca ulaşıp ulaşamayacağı, sadece referandum sonuçlarıyla değil, referandum sonuçlarının nasıl karşılanacağıyla ilgili.

Evet de çıksa Hayır da çıksa küçük bir farkla olacak gibi? Bu önümüzdeki dönem için nasıl bir tablo oluşturur?

Küçük farklarla oluşacak evet veya hayır sonuçlarının Türkiye'yi kaçınılmaz bir erken seçime taşıyacağını düşünüyorum. Zaten, AKP cenahında da bu dillendirilmeye başlandı. MHP içinde muhalefetin gündeme gelecek hızlı bir erken seçim öncesi partiye dönerek sonuç alması pek olası görünmüyor, fazla hızlı bir seçim için yeni bir parti olarak organize olmaları da kolay değil. Dolasıyla, yarattıkları potansiyeli kısa vadede politik bir sonuca dönüştürmelerinin önünde ciddi sıkıntılar var. Şimdilik enerjilerini, potansiyeli görünür hale getirmeye yoğunlaştırdıkları, bir sonraki hamle konusunda biraz tereddütlü durdukları da görülüyor. Özetle, kısa vadede MHP içindeki çatlak veya kırığın nasıl sonuçlar üreteceği, başta AKP olmak üzere diğer politik aktörlerin hamlelerine çok bağlı.

Ancak, MHP içinde iyice belirginleşen ama bence daha önemlisi AKP içinde de ucu görünen dinamik referandumda iyice belirginleşirse orta vadede sürpriz sonuçlar bekleyebiliriz. MHP ile koalisyon yapıp cephesinin sağını boşaltmayı hesaplayan Erdoğan, referandumla sıkıntılı yeni bir cephenin tohumunu sulamış olabilir.

Kategoriler

Güncel Gündem



Yazar Hakkında

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE