Karanlıkta bir pırıltı

GÜNNUR AKSAKAL

Wolfgang Borchert, 20 Mayıs 1921’de ilerici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. O yıllarda Almanya’da dünyaya gelen herkes gibi önce Hitler gençliği ile ilişkilendi. Ancak, henüz ilk gençliğinin geçtiği 1938-1940 yılları arasında verdiği eserlerle Nazi diktasına boyun eğmeyeceğini belli etti.

Wolfgang Borchert, insanlık onuruna aykırı bütün iktidarları ve savaşları reddettiği için defalarca cezalandırıldı. Kendini önce Gestapo tutuklamalarında, ardından savaş meydanında buluverdi. Kimi zaman ülkeyi tehlikeye sokan açıklamalar yaptığı için idamla yargılandı, kimi zaman vatan sevgisini kanıtlaması için cepheye gönderildi. Birkaç yıl içinde savaşın ve askerliğin bütün acı yüzünü gördü Borchert.

Savaşın bitimini izleyen yıllarda, ömrünün de bitmek üzere olduğunu bilmiyordu. Ve Borchert, gözlerini bir daha açılmamak üzere kapattığında, güneşin etrafında sadece 27 kere dönmüştü dünya…

Kelebek ömrüne sığanlar

Borchert, 17-18 yaşlarında ilk eserlerini vermeye başladı. Kısa öyküler de yazdı, şiirler de… Bunların yanı sıra oyunculuk ve tiyatro ile yakından ilgilendi.

Cepheden döner dönmez ‘Fareler, Gece ve Yıldızlar’ (Aralık, 1946) adıyla bir şiir seçkisi yayınladı. Türkiyeli okur bu seçkiyi, usta edebiyatçı çevirmen Behçet Necatigil’in dilinden okudu. Necatigil, bu seçkinin yanı sıra, Borchert’e asıl ününü kazandıran ‘Kapıların Dışında’ adlı tiyatro metnini de Türkçeleştirdi.

‘Kapıların Dışında’ (Şubat 1947), radyo tiyatrosu olarak sunulduğunda büyük heyecan yarattı. Borchert, “hiçbir tiyatronun oynamak, hiçbir izleyicinin izlemek istemediği bir oyun” olarak tanımlamıştı kendi oyununu. Oysa savaşmaktan ve ölmekten yorulan insanlar bu oyuna büyük bir ilgi göstermişti. Savaş karşıtı kitlelerin, savaştan döndüklerinde hiçbir şeyi eskisi gibi bulamayan bütün yitik hayatların anlatıcısı olmuştu. Acıyı ve yıkımı bütün çıplaklığıyla anlatmıştı genç edebiyatçı.  Ve tam da bu nedenle Alman edebiyatının en ürpertici seslerinden biri hâline gelivermişti.

‘Ama Fareler Uyur Gece’ adlı kısa öyküleriyse Kâmuran Şipal tarafından Türkçeye kazandırıldı. Celal Üster’in deyimiyle, bu durum Türkiyeli okur için ‘talihlilik’ sayılmalıydı. Zira, Kâmuran Şipal ile Behçet Necatigil hem iki iyi dost, hem de aynı dil ekolünün temsilcileriydi. Bu sayede Borchert’in tüm eserleri, Türkçeye bir bütünlük içinde çevrilmiş oldu.

Şiirsel manifesto

‘Hayır De!’ (1947) adlı manifesto niteliğindeki şiir, hiç şüphesiz Wolfgang Borchert’i en özel kılan eserlerinden biri. Borchert, eğer savaşa hayır denmezse neler olacağını her zamanki yalın ve çarpıcı diliyle anlatır.

Sonra, deşilmiş bağırsakları ve zehirlenmiş

ciğerleriyle son insan, ışıldayan güneşin ve

yanıp sönen takımyıldızların altında bir başına

dolanıp duracak; bir deri bir kemik kalmış,

çılgına dönmüş son insan, uçsuz bucaksız

mezarlar, dev beton blokların soğuk putları ve

ıssız kentler arasında yalnız başına bir küfür gibi

dolanırken, şu korkunç soruyu soracak: NEDEN?

Ve bu soru bozkırlarda hiç duyulmadan yitip gidecek,

yıkıntılar arasında sürüklenip kiliselerin molozları arasında yok olacak,

girilmez yeraltı sığınaklarına çarpıp parçalanacak…

Muhtemel ki Borchert, bu satırları dünya üzerinde tek bir savaş daha olmaması temennisiyle yazdı. Geçen yıllar, onun kısa hayatında gördüklerine pek çok savaş, yıkım ve trajedi daha ekledi –hâlâ da eklemekte.

“Kakao yerine barut satması emredilecek” fabrika sahibi hâlâ gerçek…

“Eski yaşamı yok edecek yeni bir ölümü keşfetmesi emredilecek” labaratuvar araştırmacısı hâlâ gerçek…

“Kentlerin tepesine yakıp yok eden bombalar yağdırması emredilecek” pilotlar hâlâ gerçek…

“Savaşlarda savaşacak çocuklar doğurması emredilecek” analar hâlâ gerçek…

Etrafımız çoktandır uçsuz bucaksız mezarlar ve ıssız kentlerle dolu, ne bizler ne de “son insan” henüz o korkunç soruyu sormaya cesaret ediyor. Borchert, bu gerçekler karşısında bize “yapacağın bir tek şey var” diyor: “Hayır de!” Tezgâhtardan yargıca, hekimden şaire ve daha nicelerine hayır demezlerse ne olacağını anlatıyor.

Yordam Kitap bu itirazı alıyor, 70 yıl sonra yeniden karşımıza çıkarıyor. Celal Üster’in çevirisine, Tan Oral’ın çizimleri eşlik ediyor. Biz okuyanlara da tam 70 yıl sonra bin bir çeşit kıyımı yaşamış bir ülkeden, ona selam göndermek düşüyor.

Hayır De!
Wolfgang Borchert
Çeviri: Celal Üster
Çizimler: Tan Oral
Yordam Kitap
48 sayfa.