Yürümek bir spor değildir

ADALET ÇAVDAR 

Yolcu, yol senin ayak izlerindir / Yol, başka bir şey sanma / Yolcu yol yoktur / Yol yürüdükçe yol olur” diye yazmış İspanyol şair Antonio Machado. Bir yol ancak yola çıkılınca yol olur. Yolda olmak ile varmak arasındaki duygunun temel farkı burada yatar. Birinde bir süreklilik diğerinde ise bir duruş vardır. Yolun amacı bir yere götürmekten ziyade değiştirmektir. Yola çıkmanın lezzeti biraz da bundandır. 

Yürümek insanın yolculuğunun ilk eylemlerinden biri. İnsanın dik durmaya ilk eyilimi, dik durarak yaptığı ilk eylemi. Bu eylemin kıymeti harbiyesi son yıllarda biraz daha fazla bilinir ve görünür oldu. Sivil bir itaatsizliğin ötesine geçti. Bir turizm malzemesi olarak kullanılmasıyla beraber pazarlanabilir ve satın alınabilir bir hâle büründür yürümek.  Bir diğer yandan halihazırda bulunduğu yerde sıkışıp kalan insanın bir yere yetişmek için en sık kullandığı doğal eylem. Üzerine biraz daha fazla kafa yorulmaya, konuşulmaya başlanmasıyla anlam kazanmaya başladı dünyayı arşınlamak. Ayağımızın altında asfaltta, betonda, toprakta olsa sonuçta yürümek evrene dokunmanın en olağan ve sıradan biçimi .

Durmaya gelince…

Frederic Gros’un yazdığı ‘Yürümenin Felsefesi’ ( Marcher, Une Philosophie) Albina Ulutaşlı çevirisiyle Kolektif Kitap tarafından bu ay içinde yayınlandı. Gros, yürümeyi anlatmaya “Yürümek bir spor değildir” diyerek başlıyor. Yürümek bir keşiftir ve yürüyenler dünyanın daha farkındadır diyor. Gelişen ya da dönüşen turizmle beraber bir malzeme olarak yürümenin satılmasına ve yürümekle ilgili ürünler üretilmesineyse karşı çıkıyor. İki ayağı üzerinde durabilen herkesin yapabileceği bir eylem yürümek. Bunu bir kere yapmaya başlayan insanın bir daha yerinde durmasının ise imkânı yok.

Geçen yıl Türkçeleştirilip Encore Yayınları tarafından yayınlanan Rebecca Solnit’in ‘Yol Aşkı-Yürümenin Tarihi’ adlı kitabında Solnit yürümeyi “bir kişinin yaşamaya başladığını anlatmanın bir yolu” olarak tanımlar. Gros ise yürümeyi “kimlik fikrinin kendisinden kaçmak, biri olma, bir isim ve hikayeye sahip olma isteğinden kaçabilme özgürlüğü” olarak tanımlıyor.Yürümenin insanın kendine dair düğümleri çözmesi için bir yol olduğunu söylerken aynı zamanda bir erteleme özgürlüğü oldunu da belirtiyor. Yürümek anlatma, yaşama ya da unutma biçimi olabilir. Bu sizin ona biçtiğiniz anlama göre değişir.

Frederiz Gros çıktığı yolda kendine belirlediği yol arkadaşlarının da yürümekle ilişkilerini anlatıyor. Nietzche’yle Kara Ormanlar’a, Rimbaud’la çöle, Rousseau’yla Alpler’e, Thoreau’yle Walden’e yürütüyor okuyucusunuz. Filozofların yürürken bulduklarından bahsediyor Gros. Yürümenin keşfetmek ve düşünmek için en doğru bedensel işlev olduğunu üretilen eserlerle anlatıyor.  Yürümeyi bir çalışma ve yaşama biçimi olarak benimseyenlerden bahsettikten sonra bir soru ile geliyor Gros; yola yalnız mı çıkılmalıdır? İnsan yalnız mı yürümelidir?

Nisan ayıyla beraber hayatın kapısını birazcık saran bahar havası bazı sahilleri, bazı ormanları, bazı yolları hatırlamamıza neden olur. Dışarısının içeriden kıymetli olması evrenin sınırlı ya da sınırsız sonsuzluğu içerisinde kaybolma fırsatımızın ürkütücü ama cazipte gelmesiyle alakalı. İnsanların mesailerini bitirip evlerine girmelerini ve yürümeyi bir yerden bir yere girip çıkıp için kullanlar içinde diyecekleri var Gros’un. Breton’un ‘Yürümeye Övgü’sünde bahsettiği aylaklığa giriş yapıyor Gross. Aylaklık etmenin kentte yürümek sanatı demek olduğunu hatırlatıyor.

Geride bırakmak

Bütün neşeli ve iyimser yanlarının altında bir öfkeyi de saklar yürümek. Hiçbir şeye muhtaç olmaksızın gitmeyi sağlar iki bacak. İnsanı sadece kendine ait olduğu yere çıkaran özgürlüğü bağışlar ona. Her gidişin dönüşü olmasa bile arada bir arkaya bakışı vardır. İnsan özler, merak eder ama bir kere gitmeyi başaran insan için akla düşen yol fikrini pek az şey değiştirir. İnsan gidebildiğini görünce her daim daha uzağa gitme arzusu duyar. Kalmak başkalarına tutsak olmak olur, gitmek ise sadece kendine ait olmaktır. Yürüyerek gitmenin öfkesini anlatıyor Gros, yürümek ayrılmak demektir, geride bırakmaktır, kaçıştır diyor.

Ben bu kısma bir de yürümek bir kabuldür eklemek istiyorum. Çünkü insanın 24 saat boyunca üstelik yolda kendiyle kalması ve kendiyle konuşmasının ne demek olduğunu birazcık biliyorum. Herkesten kaçsak dahi kendimizden asla kaçamadığımız ve aklımız başımızda olduğu müddetçe gittiğimiz her yere sıkıntımızı da götürdüğümüz için. Yürümek bir kabuldür.  

Yürümenin Felsefesi
Frederic Gros
Çeviri: Albina Ulutaşlı
Kolektif Kitap
191 sayfa.