YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

16 Nisan’dan sonra

Heyhat, hayat 16 Nisan’da durmayacak. ‘Evet’ de çıksa, ‘hayır’ da çıksa bazı meseleler ve bilhassa 7 Haziran’dan sonra iktidar eliyle maruz kaldığımız siyasi ve ahlaki tahribattan nasıl çıkacağımız sorusu önümüzde duruyor olacak.

16 Nisan referandumuna ülke olarak ve doğal olarak kilitlendik. Öyle ki, her şey artık 16 Nisan sonrasına bırakıldı. Şöyle söyleyeyim: Patrik seçim süreci bile referandum sonrasına bırakıldı, zerre ilgisi olmamasına rağmen, ama bu yazıda artık o konuya girmeyeceğim, gazete zaten o konudaki gelişmelerle dolu. Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, vaktinde hasbelkader “16 Nisan sonrası ele alırız” diye bir söz alan toplum içi sivil yöneticilerin ve devlet bürokratlarının sırf bu laf bir kere edildi diye, kendi mantığı ve gelenekleri içinde yürüyen seçim sürecini engellemek için her şeyi denediklerini anımsatmakla yetineceğim. 

16 Nisan’da ne olacak? Bu elbette önemli bir soru. Şu güne kadar genel kanı, ‘evet’ kampanyası düzenleyenlerin kendilerinden o kadar da emin olmadıkları yönünde. Bu hava, referandumdan pekâlâ ‘hayır’ çıkacağı yönündeki umut ve tahminleri besliyor ama ne olacağını bilmek mümkün değil şimdiden. Sadece bu anlamsız ve Türkiye’yi daha iyi bir yere götürmeyeceği belli olan anayasa değişikliğinin artık 16 Nisan sonrasında gündemden kalkmasını ummakla yetinelim.

Heyhat, hayat 16 Nisan’da durmayacak. ‘Evet’ de çıksa, ‘hayır’ da çıksa bazı meseleler ve bilhassa 7 Haziran’dan sonra iktidar eliyle maruz kaldığımız siyasi ve ahlaki tahribattan nasıl çıkacağımız sorusu önümüzde duruyor olacak. Bu devasa soruyu şimdilik bir kenara koyup “Evet deyin” diyenlere birkaç soru soralım ve bu sorular anayasa teklifinin getireceği somut rejimle ilgili değişikliklerden ziyade şöyle şeylerle ilgili olsun:

- Kürt meselesini ne yapacağız? ‘Evet’ çıksa konu kendiliğinden hallolacak mı? Nasıl hallolacak? Şu vaziyette ve sistemde bu sorunu çözmek için sizin elinizi kolunuzu bağlayan nedir?

- Niçin hâlâ OHAL’de yaşamaya devam ediyoruz? Somut bir gerekçeniz var mı? OHAL’de referanduma gitmek çok mu gerekliydi? “Evet deyin, sıkıyönetim kalksın” derken ne demek istiyorsunuz? Şimdi kalkmasını engelleyen nedir? Dalga mı geçiyorsunuz?

- ‘Evet’ çıkınca ekonomide nasıl bir atağa kalkacak bu ülke? Hayli yüksek oranlara ulaşan enflasyon, işsizlik, turizmdeki kayıp gibi meselelerin referandumla ne ilgisi var? Referandumun bu meselelerin üstünü örtmek için kullanılmadığına bizi nasıl ikna edeceksiniz? Pardon, öyle bir dert yok tabii...

- Halkbank Genel Müdür Yardımcısı ABD’ye gitti ve tutuklandı. Rıza Zarrab dosyasıyla ilgili olduğu için. Yani bir devlet bankasının üst düzey yetkilisi hayli ciddi suçlamalarla tutuklanmış durumda. Bu konu için “FETÖ oyunu” dışında bir açıklamanız yok mu? ‘Evet’ çıkarsa bu konuda nasıl gelişmeler yaşanmasını beklemeliyiz? Konu kendiliğinden yok mu olacak?

- Yargı meselesinde nasıl bir atak beklemeliyiz Türkiye’den? Son olarak ‘FETÖ’nün medya yapılanması’ üyesi olmakla suçlanan gazeteciler için –suçlamalar ve tutuksuz yargılanma ilkesi göz önüne alındığında– makul bir karar vererek tahliye kararı alan iki hâkim açığa alındı. ‘Evet’ çıkarsa bu ve bunun gibi hâkimlerin hali ne olacak mesela?

- Yargı demişken, Cumhuriyet gazetesi hakkında iddianameyi yazanlar ne olacak? Herhalde ödüllendirilecek. Yoksa tam tersi olacak ve yeni rejimde böylesi akla hayale sığmayan suçlamalarla iddianame yazanlar ve bunları avukatlardan önce iktidara yakın gazetelere sızdıran savcılar artık kabul görmeyecek mi? Yargımız çağ mı atlayacak? İnanalım mı?

- Üniversitelerden atılan yüzlerce akademisyen, ‘evet’ çıkarsa ne olacak? Görevlerine geri mi dönecek? Yeni rejim bize akademik özgürlük alanında ne vadediyor?

- Peki yeni, rejim bize medya özgürlüğü alanında ne vadediyor? Gazeteler televizyonlar artık daha özgür mü yayın yapacak? Mesela iktidar mensuplarıyla yapılan ağırlama röportajları aynı gruba ait haber kanalı ve eğlence kanalında aynı anda yayınlanırken, muhalefet liderlerini sıkıştırma röportajlarının sadece haber kanalında yayınlanması uygulaması son mu bulacak? Özgür ve eşit bir ortamda mı seçimlere gireceğiz bundan sonra?

- 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili tatmin edici sonuçlara ulayabilecek miyiz? Mesela darbenin siyasi ayağında kim ya da kimlerin olduğunu öğrenebilecek miyiz? Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı’nın o gün neler yaptığını detaylı biçimde öğrenebilecek miyiz, ‘evet’ çıkarsa?

- ‘Evet’ çıkarsa Ortadoğu politikamız ne olacak? Kürtlerle kavga etmeye son verecek ve daha aklı başında bir politika mı izleyeceğiz, yoksa yine maceradan maceraya koşacak, iç politika her sıkıştığında dış politika hamleleriyle, toplumu gerilim içinde yaşatmaya devam mı edeceğiz?

- Avrupa’yla ilişkilerimiz ne olacak? Yaşanan her türlü soruna rağmen AB perspektifini canlı tutmaya devam edecek miyiz, yoksa Nazi benzetmesi senin, Haçlı benzetmesi benim, Türkçülük-İslamcılık alanında top koşturmayı sürdürecek miyiz?

Bu soruları çoğaltmak mümkün. Herhalde, sorular boyunca devam eden sarkastik dilden, tüm bu konularda herhangi bir olumlu gelişme beklemediğim anlaşılmıştır. Fakat yine de son bir soruyla bitirmek isterim.

- ‘Nazi’ benzetmelerini dilinden düşürmeyen iktidar bu yıl 24 Nisan’da ne yapacak? 102 yıl sonra, olup bitenlerle yüzleşme çabasına girilecek mi, yoksa yine Ermenilere yöneltilen türlü suçlamalar eşliğinde ‘ortak acılar’ konularına mı girilecek? Bu yeni atmosferde ‘ortak acılar’ konusu bile lüks mü kaçacak?

Siz ne dersiniz? ‘Evet’ çıkarsa ne değişecek?