BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

CHP Nasıl Kurtulur

Referandum sayesinde bi silkineyim diye niyetlendi ama, baştan söyleyeyim: 1930’ların Devlet Partisi’ni 21. Yüzyılda sürdürmeye devam ettikçe kurtuluşu murtuluşu yoktur. Sadece AKP’ye bilinçsiz hizmet, memlekete de kötülük ettiğiyle kalır. 

Başka türlü anlatayım:

Mülkiye’de galiba son sınıftayız, yıl 67 falan olmalı, Devletler Hukuku hocamız Seha L. Meray’ı bir ders çıkışında sıkıştırmışız, 1950’lerin başında yazdığı bir teksiri 1960’ların sonunda aynen okutan bir başka hocamızdan yakınıyoruz. Çünkü o teksirde anlatılan iki banka çoktan kapatılmış mesela.   

Seha Bey (hâzâ beyefendi olduğu için aramızda adı “Bey” diye geçerdi), önce bizi inceden bi fırçaladı bir hocayı başka bir hocaya şikayet ettiğimiz için. Ondan sonra da, hayat boyu beni etkileyen şiarlardan birini söyledi:

“Evladım, bazı hocalar öğrenciye nasıl olunacağını öğretir, bazı hocalar da nasıl olunmayacağını. Her ikisi de çok yararlı ve önemlidir.”

***

CHP Türkiye’ye nasıl olunmayacağını sürekli öğretiyor ve bu açıdan “yararlı” oluyor.

Referandumdan ve özellikle YSK’nin mühürsüz kararından sonra Erdoğan çok sarsıldı. O kadar ki, adı duyulmamış gerizekalı bir Fransız akademisyenin densiz lafına sarılıp TRT’den günler boyu bağırttıra bağırttıra bi haller oldu. Erdoğan şimdi de partili başkan olup yalnızlıktan kurtulmak için AKP’nin başına alelacele geçmek isteyecek ve bu telaşe içinde daha berbat hırpalanacak. Ama CHP diye bir siyasi alternatif mevcut olmadığı için ayakta durmaya devam edecek.

Bu üzücü tespit yeterince komple bir CHP tasviridir. Yine de biraz açalım. Ne söylesen bir eksik kalacağını bile bile, aklıma geldiği gibi yazayım:

Önce yakın geçmişten: Erdoğan’ın “Beni halkım doğrudan seçti” diye TBMM’ye “şirk koşması”yla sonuçlanan 367 rezilliğinin mimarı CHP idi; hatırladınız mı? A. Gül’ü TBMM’de seçtirtmemek için, toplantı yeter sayısının bile üçte iki (367) olması gibi akıldışı bir numarayı AYM’ye dava açıp kabul ettirmiş, bunun üzerine AKP halkın direkt oyuyla seçilmeyi getirip malı götürmüştü.

Bir diğeri: 2010 Referandumundaki hüküm, HSYK seçiminde sadece tek adaya oy vermek biçimindeydi. CHP yine AYM’ye başvurarak bunu iptal ettirdi ve sonuçta Adalet Bakanlığı listesi tulum çıkararak bugünkü HSYK’yi yarattı; bunu da hatırladınız mı?

Şimdi hâlâ aynı zihniyeti güdenler bu rezilliği örtmek için ezberledikleri, psikolojide “yansıtma” denen paranoyak savunmayı “Ama sen o referandumda yetmez ama evet demiştiiiiin” deyip sürdürmekteler…

***

Daha yakınlara gelelim. Evvela, şu andaki bütün hukuksuzlukların ana rahmi olan OHAL kararnameleri birbiri ardına çıkarılırken CHP uzandığı yerden seyretti.

Erdoğan bugüne (Nisan 2017) kadar 22 adet KHK çıkardı. Bunların sadece 5 tanesi TBMM denetiminden geçerek onaylandı. Gerisi, öngörülen süre içinde komisyon görüşmeleri tamamlanamadığı için TBMM Başkanlığına iade edildi. CHP ortalığı yıkacağına, seyretti.  

Halbuki kıyamet kadar yaşamsal şey vardı kamuoyu önünde haykırılacak: KHK’lerin TBMM’de en geç 30 gün içinde onaylanması gerekiyordu; oysa TBMM derhal 1 Temmuz-1 Ekim arası tatile sokuldu. CHP seyretti.

Her şeyden önce haykırılması gereken şey de şuydu: ‘Bu KHK’ler AYM denetimine tabidirler zira OHAL kararnamesi değildirler’. Devedişi gibi iki gerekçeyle: 1) Bu KHK’ler, sadece OHAL ilanını gerektiren olaylarla ilgili olmak zorundadır; 2) İnsanları işten atmak, mallarına el koyup satmak, üniversite kurmak/kapatmak gibi OHAL dönemini ebediyete uzatan hükümler kurmuştur.

Ama CHP sağır kulağının üstüne yattı hep. AYM’yi zorlamadı. Ondan sonra da olay bitti zaten.

Referandum yapılırken, Meclis’teki üçüncü büyük parti HDP’nin milletvekilleri sırayla atılıyordu içeri. Tam bir devlet terörü. İki eş başkan zaten Kasım 2016’dan beri içerdeydi. Bırakın CHP’nin bu rezalete ses çıkartmamasını, bu insanlar CHP “sayesinde” içeride idiler çünkü CHP oy vermişti bunların dokunulmazlıklarının kaldırılması için.

Biliyor muydunuz; ben bilmiyordum çünkü Hayır cephesini zayıflatmamak için HDP duyurmamıştı: Bazı CHP’li belediyeler Referandum sürecinde HDP’ye salon vermeyi reddetti. Mesela Kadıköy, mesela Eskişehir Odunpazarı.

***

CHP’nin ortalığı birbirine katabileceği ama gık demediği gündelik durumlardan bir-ikisi:

Baluken’i tahliye eden mahkeme başkanı düz hakimliğe atandı. 21 gazeteciyi tahliye eden mahkeme heyeti “tahliyeler kamuoyu vicdanını yaraladı” gerekçesiyle açığa alındı. Zaman’da veya Cumhuriyet’te yazdı diye gazetecilere müebbet isteniyor.  Beyaz Show'a telefonla katılıp kan dursun diyen öğretmen Ayşe Çelik’e 1 yıl 3 ay ceza kesildi. Kadıköy Anadolu Lisesinin her sene düzenlenen festivali ve Erenköy Kız Lisesinin pilav günü yasaklandı. 158 yıllık Mülkiye’de hoca bırakılmadı. İstanbul SBF’de dekanla görüşmeye toplu halde gittikleri için öğrencilere soruşturma açıldı. HDP sandık gözlemcilerinden doğudaki yüzlercesi “iyi ün sahibi değildir” gerekçesiyle YSK tarafından reddedildi; zaten esas oy rezaletleri de doğuda oldu. HDP’li belediyeler (ve bu arada baklava-börekçiler) kayyımlarla donatıldı. Siz tamamlayın.

Türkiye’yi tekrar siyasi denetime alma kararını AKPM bu Ocak’ta alacaktı, onu uyutmak için OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulacağı ilan edildi. 120.000 insanın sorgusuz-sualsiz-savunmasız işten atılıp aç bırakılmasına bakacağı söylenen bu komisyon 3 aydır kurulmadı bile. Avrupa Konseyi resmen aptal yerine kondu.  

CHP bunlara gıkını çıkartmadı. Belki çıkarttı da, Midas’ın berberinin kuyuya seslenmesi gibi yaptığı için biz duymadık.

CHP iktidarın bu yaptıklarına karşı çıkmadı, ama gençlerin yaptıkları gösterilere karşı çıktı. Sonunda CHP’li gençleri genel merkeze isyan ettirdi.

O patlayası İttihatçı damar, 24 Nisan’da Ermenilerimize bi kuru taziyede bulunmayı dahi akıl etmesine engel oldu…

***

Dış politika derseniz, o patlayası İttihatçı damar yüzünden AKPM’nin denetim tasarısına Strasbourg’da AKP’lilerle omuz omuza ret oyu verdi ve ayrıca protesto etti. Oysa, “Ektiğini biçiyorsun!” diye ortalığı yıkmanın tam sırasıydı.  

Yine o patlayası İttihatçı damar: Onca civanı şehit vererek Suriye’nin işgal edilmesini, Irak’ta zorla üs kurulmasını, şimdi de Şengal’in TSK uçaklarınca bombalanmasını aslanlar gibi destekledi.  

Oysa AKP’nin meramının ne olduğunu teşhir etmenin tam zamanıydı: Sıkışmış vaziyetteyken milliyetçi duyguları kışkırtarak dikkatleri dışarı çekmek, IŞİD’le çarpışan Suriyeli Kürtleri vurmak. Özetle, Erdoğan’ı ayakta tutan ve tek ortak paydası Kürt düşmanlığı olan Mukaddesatçı-Ulusalcı-Milliyetçi-Asker koalisyonunu emzirmek…

***

Vasıf Öngören’in “Asiye Nasıl Kurtulur” diye bir oyunu vardır, bizim kuşak çok gitmiştir, Türkan Şoray’lı filmi de yapıldı.

Asiye’nin nasıl “kurtulduğu”nu öğrenmek insana ağır depresyon geçirtir. Umarız CHP’deki çağdaş insanlar o damarı artık patlatır da, Asiye olmaktan hem CHP kurtulur hem Türkiye.