Tunus’tan İsrail’e, Paris’ten İstanbul’a Riff Cohen

Türkiye’de geniş bir dinleyici kitlesi bulunan ve şarkı arama motoru Shazam’da, İstanbul, Ankara ve İzmir’de ismi en çok aranan İsrailli şarkıcı olan Riff Cohen, 18 ve 19 Nisan’da Salon İKSV’ye konuk oldu. Şarkıcıyla İstanbul ziyareti vesilesiyle müzisyenliğinden, büyükannesinin modern yaşama dair düşüncelerine kadar birçok konuda konuştuk.

BURCU SÖZERİ
MİRAY ÖZTURAN 

Türkiye’de, özellikle İstanbul’da önemli sayıda dinleyiciniz var. Sizi yeniden İstanbul’da dinleyebilecek miyiz?

Elbette, neden olmasın? Her türlü sanatsal veya sosyal işbirliğine açığım, burada daha sık konser vermeyi isterim. Bence birbirimizle ilgili, keşfedebileceğimiz ve paylaşmayı sürdürebileceğimiz çok şey var.

İstanbul ve Tel-Aviv’in birbirine benzediği söyleniyor. Sizce de öyle mi?

Benzer birçok nokta olduğu gibi, iki şehrin birbirinden tamamen farklı olduğu alanlar da var. Benim dikkatimi çeken alan mimari. İstanbul’daki mimari genel olarak Avrupa’yı andırıyor. En azından Galata için böyle diyebilirim. Paris’te de birçok Yahudi mahallesi, zaman içinde popüler yerleşim yerleri haline geldi. Özellikle Le Marais günümüzde çok rağbet gören bir mahalle. Bence buradaki binaların da hemen hepsi öyle. Örneğin pencereler çok Avrupai görünüyor. Modern mimariyle hiç ilgisi yok. Tel-Aviv’de de her çeşit mimari yapıyı görebilirsiniz. Mimari anlamda, bir kültürden diğer kültüre atlayabilirsiniz. Tel-Aviv tam bir karma şehirdir; insanlar çok açıkgörüşlüdür, tabularımız yoktur. İnançlı-inançsız ayrımı da yoktur. Hatta, bir arada yaşama dair dünyadaki en güzel örnek olabilir. İstanbul ve Tel-Aviv’de çok nadir görülebilen bir özellik var. Avrupa’da farklı olmak bazen garip karşılanabilir, farklı etnik grupların aynı bölgede bir arada yaşaması garip görülebilir. İstanbul ve Tel-Aviv’de böyle değil. Avrupa’da mahalleler, farklı birer ülke gibidir neredeyse.

SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik

Etiketler

Riff Cohen