Agos’un Merceğinden: Yeni dönem yeni sorular

Mevcut durumda seçim sürecinin önü açılmış görünüyor. Ancak bu sevindirici bir gelişme olmakla birlikte kanımızca başka yeni bir sürecin de önü açılmış oluyor. İlk olarak şunu söylemek mümkün: Hatalarla dolu bir dönemden gelindiği için devlet, bu patrik seçim sürecinin tam ortasına oturmuş ya da oturtulmuş vaziyettedir.

15 Mart’taki Değabah yani patrik kaymakamı seçimini kaybetmesine rağmen Valilik’ten gelen bir kağıda dayanarak Patrik Genel Vekilliği makamını elinde tutmaya devam eden Başepiskopos Aram Ateşyan, geçtiğimiz hafta görevi bırakmayı kabul etti ve Değabah Karekin Bekçiyan’ı İstanbul’a davet etti. Ateşyan’ın açıklamalarında her ne kadar “Görevimden istifa ediyorum” gibi bir cümle yer almıyor idiyse de genel kanı Ateşyan’ın bu makamı artık sürdürmeyeceği yönünde. 

Peki bu nasıl oldu? Öyle görünüyor ki bunda üç gelişme etkili oldu. Birincisi toplumun artık protesto gösterilerine hız vermesi. İkincisi ‘devlet’ kanadının süreçte bir sorun olduğunu ve Ateşyan’ın ‘patrik genel vekilliği’ görevini sürdürmesinin toplum hayatında yeni sorunlara, huzursuzluklara yol açtığını idrak etmesi. Üçüncüsü ise yakın zamana kadar Ateşyan’ın yanında duran kimi vakıf başkanlarının artık desteklerini çekmeleri.

Bu üç gelişme aslında içiçe denebilir. Görünürdeki en önemli adım Dışişleri heyetinin iki hafta kadar önce Ortaköy, Surp Pırgiç ve Karagözyan vakıflarını ziyaret etmeleri idi. Öyle anlaşılıyor ki Dışişleri heyeti toplumdaki kıpırdanmayı ve ‘devletin seçime engel olduğu’ şeklindeki kabulü görüp harekete geçmeye karar vermişti. Edindiğimiz bilgilere göre bu görüşmelerde Dışişleri heyetinin patrik seçimi sürecinde toplumun ne düşündüğüne dair  bir sondaj yaptıklarını söylemek mümkün. Bunu tabii ki Türkiyeli Ermenilerin meseleleriyle Dışişleri Bakanlığı’nın ilgilenmesindeki geleneksel tuhaflığı akılda tutarak söylüyoruz.

Aynı günlerde süreçte etkin olan vakıf başkanlarının da siyasi irade ve devlet temsilcileri ile görüşmeler yaptıklarını biliyoruz. Öyle anlaşılıyor ki devlet artık “Ateşyan’ın arkasında” imiş gibi bir görüntü vermek istemedi. Devletin pozisyonu bu olunca da etkin vakıf başkanları da Ateşyan’dan desteğini çektiler ve muhtemelen artık arkasında devletin olmadığı mesajını kendisine verdiler. Yoksa öbür türlü Ateşyan’ın görevi bırakmayı kabul etmesi çok zordu. Tüm gücünü “devlet beni istiyor” algısı üzerine kurmuştu, geride bıraktığımız dönem boyunca. 

Devlet sürecin içinde

Mevcut durumda seçim sürecinin önü açılmış görünüyor. Ancak bu sevindirici bir gelişme olmakla birlikte kanımızca başka yeni bir sürecin de önü açılmış oluyor. İlk olarak şunu söylemek mümkün. Hatalarla dolu bir dönemden gelindiği için devlet bu patrik seçim sürecinin tam ortasına oturmuş ya da oturtulmuş vaziyettedir. 26 Ekim’de Patriklik makamının münhal olduğunun ilan edildiği kurul kararının gerekli yerlere bildirilmemesi ve bu makamlarla yazışmaya geçilmemesinden başlayan (daha gerisine gidersek sayfalar yetmez) kasıtlı ya da kasıtsız hatalar sonucunda süreci içinden çıkılmaz bir hale getiren, bu toplumun yöneticileri. Bu zincir içinde ‘Devlet’siz iş yapamaz hale gelen de  yine aynı insanlar.  

Durum böyle olunca siyasi irade ile temasa geçmeden bu iş çözülemez hale geldi. Bu aslında bizim çok eski bir hastalığımız. Her adımda devlete bakmayı, “Devlet bunu istiyor” diye topluma çeki düzen vermeyi anlayış edinen yöneticilerimiz var. Öyle rahat ediyorlar. Velhasıl bu son süreç de maalesef böyle oldu. Umarız ki bu son süreç artık bir emsal ya da teamül durumuna gelmez, atılacak her adım için en tepedeki siyasi iradenin onayı, oluru aranmaz. Devletin de böylesi bir süreçten hazzetmeyeceğini, nasıl derler, ummak istiyoruz.

Yanıt bekleyen sorular 

Gelelim bundan sonrasına. Literatürde ‘Kingmaker’ diye bir kavram vardır. Özellikle İngiltere’de kullanılır. “İktidara gelecek olan kişiyi belirleme gücüne sahip kişi” diyebiliriz kısaca. Toplumumuzda da böyle vakıf başkanları var, sır değil.  Yeni dönemde en önemli meselemiz herhalde şu olacak. ‘Kingmaker’lık müessesemiz devam edecek mi? Bu soru önemli çünkü şu yaşadığımız son süreçte bu müessesenin devrede olduğunu gördük. Hatta belki biraz spekülasyon yaparak şunu da söyleyebiliriz ki artık, ‘Kingmaker’ların yatırımı yeni patrik ya da yeni patriğin kim olacağı üzerine olacaktır, belki de devletle bunun pazarlığı yapılmıştır. Özetle, bu müessese bu şekilde devam edecek mi? Yeni dönemin sorularından biri bu.

Bir yandan da yeni bir patrik seçimi tüzüğü dillendiriliyor, bunun hazırlıkları yapılıyor. Patrik vekilliğini yeniden tanımlamaktan tutun Patriklerin görev süresini de yeniden belirlemeye varan fikir jimnastikleri yapılıyor. Bunlar elbette ki çok iyi tartışılması ve Türkiye Ermeni Kilisesi’nin kendi kararlarını kendi verebilme yetisinin tehlikeye düşmeden ele alınması gereken konular.

Yanıt bekleyen epey soru ve sorun var. Yeni dönem belli ki bunların enine boyuna ele alınacağı bir dönem olacak. Umalım ki bu soru ve sorunları eski alışkanlıklarımızı bir kenara bırakarak tartışabiliriz. 

Kategoriler

Toplum Kilise

Etiketler

Patriklik seçimi


Yazar Hakkında