Sokakta siyasetin panoraması

EYLÜL ÇELİK

Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Uysal’ın ‘Sokakta Siyaset: Türkiye’de Protesto Eylemleri, Protestocular ve Polis’ kitabı yayımlandı. ‘Sokakta Siyaset’, siyasal katılımın bir biçimi olan kolektif eylemlerin, çoğu zaman bu biçimiyle algılanmadığı ve bir yurttaşlık hakkı olarak görülmediği gerçeğinden hareketle, sokağın dilini anlama ve tercüme etme gayesi ile var olmuş bir çalışma. Bu sebeple çalışmada, hem Türkiye’de kolektif eylemlerin normalleşememesinin, göstericilerden ve güvenlik güçlerinden kaynaklanan nedenleri, hem de bu eylemlerin yapısı göz önüne seriliyor. Bu serginin, protestocular ve örgütler, protesto eylemlerinin talepleri, eylem repertuvarı, polis teşkilatı, sokak protestolarının (genellikle) iki karşıt kutbunda yer alan polisin ve eylemcilerin birbirlerine dair algıları ve geliştirilen karşı stratejiler gibi, konu açısından oldukça kapsamlı bir biçimde, fakat bütünselliğe zarar vermeden ortaya çıktığını söylemek gerekir.  

Protestocu ve polis

Araştırmanın bir kolu, Ayşen Uysal’ın 2000- 2005 arasında, Paris I Panthéon - Sorbonne Üniversitesi’nde hazırladığı ve 1990’ların protesto eylemleri ve bu eylemler üzerindeki polis denetimine odaklanan doktora tezine, ikinci kolu ise 2000’ler Türkiye’sindeki protesto eylemlerine odaklanan bir araştırma projesine dayanmakta. Ayşen Uysal, 2013- 2015 yıllarında gerçekleştirilmiş olan projenin, dolayısıyla araştırmanın mutfağını, okuyucular ve diğer araştırmacılar için oldukça açık tutmuş. İzmir, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Diyarbakır illerinde derinlemesine görüşme (88), anket (1452) ve etnografik gözlem (98) tekniklerinin yoğun olarak kullanıldığı saha çalışmalarının yapıldığını, yine bu illerle sınır olarak (2001- 2006) polis verilerinin analiz edildiğini ve ülke genelinde on dört yıllık gazete arşivinin de (2000- 2013) araştırma konusuyla ilişkili olarak tarandığını böylece öğreniyoruz. Çalışmanın ilk aşamasında, 1994- 2006 arasındaki polis verilerinin de analiz edildiğini eklemek gerekir. Okuyucu çok sayıda veriyle, çalışılması zor bir sahada, risk alınarak gerçekleştirilen bir çalışma ile karşı karşıya.

Kuramsal açıdan bakıldığında, araştırmada kolektif eylemler, toplumsal hareketler literatüründen yola çıkılarak ele alınıyor. Ulusal ve uluslararası literatüre son derece hakim olan yazar, öncelikle toplumsal hareketler literatürünün Avrupa, Amerika ve Türkiye’deki gelişimini, genel çerçeveleriyle anlatarak işe başlıyor. Sokak siyaseti Türkiye’de 90’lı yıllarla birlikte yükselen bir seyir izlemeye başladığından, çalışmada 1990 ve 2015 aralığındaki 25 yıllık bir zaman dilimi analiz ediliyor.

Çalışmanın ilgi çekici noktalarından bir tanesi, sokak eylemlerini, 1990’lar ve 2000’ler arasında bir karşılaştırma yaparak analiz ediyor olması. Kitapta her ne kadar, iktidarların kendi protestocu kitlesini yarattığı ifade edilse de, Türkiye’de protesto eylemlerinin kopuştan ziyade sürekliliğe yakın bir tutumda olduğu belirtiliyor.

Araştırma sonucunda Türkiye’de sokak siyasetini sol grupların ve Kürt siyasal hareketinin biçimlendirdiği ifade edilmekte. Eylemci kitlesi ise daha çok memurların ön plana çıktığı, genç ve kültürel sermaye sahibi, eğitimli fakat düşük gelire sahip, siyasi partilere mesafeli, kendilerine siyasallaşma biçimi olarak sokağı seçmiş kişilerden meydana gelmekte. Eylemci profili ve eylemlerin çoğunlukla dernek ve sendikalar tarafından düzenlenmesi bilgisi, sokağın (polis teşkilatı tarafından, hemen her eylemde var olduğu anonsu yapılan) marjinal ve yasadışı guruplarca çevrildiği için bir türlü normalleşemediği görüşüne itiraz edilmesinin en önemli kaynaklarından. Bu noktada yazarın, sokak eylemlerinin de tıpkı oy verme davranışı gibi olağan bir siyasal katılım biçimi olduğu vurgusu son derece anlamlı.

Bilgi ve sorumluluk

Son olarak, derinlemesine görüşmelerden elde edilen aktarımlara, kitap içerisinde sıkça yer verildiğini ifade etmek gerek. Bu sayede yazar, yüklendiği hikâyeleri, sahiplerinin sesinden anlatan bir hikâyeci olarak karşımıza çıkıyor. Okuyucuların, tanımadığı insanların hayatlarının en özeline girmesi, acılarına ve sevinçlerine tanık olması, duygusal anlamda bir zorlanma yaşanmasına da neden oluyor. Fakat bilgi, sorumluluğu da beraberinde getirdiğinden bu aynı zamanda okuyucuyu diri tutan bir zorlanma. O anlatılarda söylenenden ötesini duyuyorsunuz.  Zaten oldukça akıcı olan dil, bu defa bir duyu organı gibi tat almaya başlıyor.

Yalnızca akademik kaygıyla değil, devlet, toplum ve birey etkileşimini anlamak adına da okunması gereken, araştırma inceleme türündeki ‘Sokakta Siyaset’, bir yurttaşlık hakkı olarak raflarda okuyucusunu bekliyor. 

Sokakta Siyaset
Ayşen Uysal
İletişim Yayınları
328 sayfa.