‘Savaş tacirlerinin İran’la ilgili çıkardıkları seslere karşı uyanık olalım’

Hindistanlı gazeteci, yazar ve akademisyen Vijay Prashad'la, 'Ulusun Ölümü ve Arap Devriminin Geleceği’ kitabı vesilesiyle Ortadoğu’daki son gelişmeler hakkında konuştuk.

Hindistanlı gazeteci, yazar ve akademisyen Vijay Prashad, Ortadoğu’yu yakından takip ediyor. Halen ABD Connecticut’ta Trinitiy College’de ders veren Prashad’ın ‘Ulusun Ölümü ve Arap Devriminin Geleceği’ kitabı Yordam Kitap’tan çıktı. Prashad’ın ‘Arap Baharı, Libya Kışı’ kitabı da 2012’de yine Yordam Kitap’tan çıkmıştı. Prashad’la yeni kitabından yola çıkarak Ortadoğu’daki son gelişmeler hakkında konuştuk.  

Başkan Trump yönetiminin Suriye’de YPG’ye verdiği destek, Türkiye-ABD ilişkilerini önümüzdeki günlerde gerer mi? Yoksa AKP hükümeti bu şartlara uyum sağlar mı? Bir başka deyişle AKP iktidarı Kürt politikasını gözden geçirip Kürtlerle uzlaşma yolunu seçer mi?

Türkiye-ABD ilişkileri karşılıklı elverişlilik üzerine kurulu. ABD’nin Suriye ve Irak’taki IŞİD hedeflerini vurmak için kullandığı İncirlik üssü nedeniyle Türkiye’ye ihtiyacı var. ABD ayrıca Batı Asya’yla diplomatik ilişkiler anlamında Türkiye’yi kullanışlı bir ‘cephe hattı devleti’ olarak görüyor. Ayrıca iki ülkenin istihbaratı arasında derin ve önemli temaslar var. CIA ve MİT arasındaki bu temaslar son olarak, Çekya’dan alınan silahların Türkiye üzerinden Suriye’ye, ‘ılımlı’ isyancılara gönderildiği ‘Sycamore Operasyonu’nda kullanıldı. Bu silahlar sonunda El Kaide’nin ve IŞİD’in eline geçti. ABD’nin bakış açısına göre, Türkiye’yle sert bir kopuş hoş karşılanacak bir durum değil.

Türkiye hükümeti, batıyla ilişkilerin epey kullanışlı olduğunu düşünüyor. AKP iktidara geldiğinde, Avrupa’yla olan bağların etkisiyle Türkiye’nin bir başka darbeye karşı bağışıklık kazanacağı düşünülüyordu. 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi, sivil yönetime karşı askeri bir hareketin imkansız olmadığını gösterdi. AKP’nin bakış açısına göre, Avrupa Birliği’ne girmek böyle bir darbenin önlenmesi açısından bir teminat olacak. Ayrıca ABD de önemli bir müttefik olarak kalmaya devam ediyor. Bu durum, hava savunma sistemleriyle ilgili Türkiye – Rusya arasındaki ticari anlaşmaya rağmen satın alınan silahlarla ilgili elbette.

Washington ve Ankara hükümetlerinin bu temel gereksinimi göz önüne alındığında, ABD’nin Kürtleri silahlandırmasının ilişkilerdeki istikrarı bozması zor görünüyor. ABD, IŞİD’le mücadele etmek için sahada müttefiklere ihtiyacı olduğunun farkında. Hava saldırıları yetersiz. Türkiye askeri birliklerinin Suriye’ye büyük gruplar halinde girdiğini görmek istemiyor. Bu durum, ABD’nin Suriye’yi parçalamak istemediğine dair anlatısında sorun yaratır. (Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye yönelik hak iddiaları bu pozisyonun altını oyuyor.) Ilımlı isyancılar artık yok. ABD’nin destekleyebileceği tek güç YPG. Türkiye bu durumla ilgili gürültü çıkaracak ve silah sevkiyatlarını da baltalamaya çalışacak belki ama bu desteği durdurmayı başaramayacak. Ayrıca, ABD YPG’yi Türkiye birliklerine karşı mücadele etmek ve böylece Rojava’yı kurabilmek için silahlandırmayacak. YPG ve ABD arasındaki bu anlaşma düşük yoğunluklu olacak: YPG, ABD’nin sahada bir müttefiki olurken bu müttefikin güçlü bir askeri birlik olmasına izin verilmeyecek.

Türkiye-Rusya ilişkilerinde son yıllarda yaşanan iniş çıkışları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin ABD’yle kurduğu yakın bağlar, Rusya’ya çok katı bir taahhütte bulunamayacağı anlamına geliyor. Ayrıca Suriye savaşıyla ilgili anlaşmazlıklar da sürüyor. Rusya, Türkiye gibi savaş rüzgarının dinmesini istiyor. İki ülke de Suriye savaşıyla ilgili sonsuz bir kampanya yürütmek istemiyor – İran ve Suriye hükümetlerinin aksine, bu iki ülke de isyancıları yeneceklerini düşünüyor. Bununla birlikte, Rusya Esad’ın düştüğünü ve kaosun Şam’a geldiğini görmek istemiyor. Türkiye ise rejim değişikliği bakışından pek de uzaklaşmış değil.

Öte yandan Anadolulu iş insanları, Türkiye- Rusya arasındaki ticari kopuşlar nedeniyle kendilerini baskı altında hissediyor. Sadece turizm ve enerji anlaşmaları değil, aynı zamanda Çin liderliğinde İpek Yolu projesinde Türkiye’nin rolünün ne olacağı konusu da tehlikede. Türkiye Orta Asya’da bir oyuncu olarak kalmak istiyor; bu da Çin ve Rusya’yla kurulan herhangi bir ittifakı bozmak istemeyeceği anlamına geliyor.  Ankara’nın ABD ve Rusya’yla ilişkilerini becerikli bir şekilde yönetmesi gerekecek. Türkiye’nin bu yapacağı emsalsiz bir  ‘bağlantısızlık politikası’ (non-alignment) gütmek olacak.

Trump yönetimi İran’la savaşı göze almış gibi görünüyor. Bu doğru mu sizce? İran ABD’nin yeni hedefi mi?

Evet, ABD hükümeti gözlerini İran’a dikmiş durumda. Trump yönetiminin İran’la ilgili kampanyası sır değil, bu Suudi Arabistan ve İsrail’in de paylaştığı bir bakış açısı. Suudi Arabistan tarafından yeni kurulan Terörle Mücadele Merkezi’nde İran’a odaklanılmış durumda. Suudi-İsrail anlatısı Washington’da popüler. ABD’li savaş tacirlerinin İran’la ilgili çıkardıkları seslere karşı uyanık olmalıyız.

İran konusunda Körfez ülkeleriyle Katar arasında başlayan kriz ne yöne evrilebilir? Türkiye bu krizden nasıl etkilenir?

Bu ciddi bir gelişme. Katar Körfez’de özgün bir rol oynuyor; bir yandan prensleri terörist grupların mali destekçileri, diğer yandan da Emirlik’in İran’la pratik nedenler dolayısıyla ilişkileri var. Katar hiçbir şekilde İran yanlısı değil, fakat İran’a coğrafi yakınlığı nedeniyle pratik düşünüyor. İran’a karşı bir savaş Katar’ı ciddi şekilde tehdit eder. Savaş ihtimali, bu küçük emirliğin istediği bir şey olmaz. Katar ve Türkiye, Müslüman Kardeşler’in bölgedeki ana destekçileri. Terörle mücadele anlatısı sunan Suudi Arabistan, terörizmin mimarları olarak İran’dan sonra ‘Müslüman Kardeşler’i (İhvan) görüyor. İran ve ‘Müslüman Kardeşler’, ‘teröristler kampı’na yerleştirilmiş durumda.  Burada işaret etmek gereken önemli bir nokta şu: İran İslam Cumhuriyeti de Müslüman Kardeşler de – uyuşmazlıkları ne olursa olsun- İslam’ın monarşik olmayan formuna kendilerini adamış durumda. Bu durum, Suudi Arabistan için lanetlenmesi gereken bir şey. Katar’ın izole edilmesinin Türkiye’ye bir etkisi mutlaka olacak. Fakat bunun ne biçimde olacağını henüz bilmiyoruz. 



Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.