‘Anadilimizi kaybedersek geriye kalanın hiçbir değeri olmaz’

Bir dizi seminer vermek üzere İstanbul’a gelen Erivan Devlet Üniversitesi öğretim üyelerinden Hagop Çolakyan'la, Batı Ermenicesinin günümüzde ve yakın tarihte yaşadığı sorunlar üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik

Batı Ermenicesi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen, Erivan Devlet Üniversitesi öğretim üyelerinden Hagop Çolakyan bir dizi seminer vermek üzere İstanbul’a geldi. Çolakyan Türkiye Ermeni okullarında Ermenice öğretmenliği yapan öğretmenlerle biraraya geldi ve Ermenice dilinin öğretilmesinde yaşanan sorunlar ve çözüm yolları konusunda sunumlar yaptı. 12 Haziran’da başlayan ve Anarad Hığutyun Binası Havak salonunda gerçekleşen seminerlere öğretmelerin ilgisi büyük oldu. Seminerler Türkiye Ermeni Azınlık  Okulları Öğretmenleri Yardımlaşma Vakfı tarafından düzenledi.

1947 yılında Suriye Lazkiye’de  doğan Çolakyan uzun yıllarını Suriye’de Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları Kesab kasabasında geçirdi. Çolakyan’ın Kesab tarihi, Kesablı Ermenilerin yaşayışı ve dili  ve Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından Kesab’ta yaşananlar üzerine kitapları da bulunuyor.  Çolakyan uzun süre Suriye’deki Ermeni okullarında Ermeni Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. Çolakyan Suriye ‘de savaşın başlamasından bir süre sonra 2014 yılında Ermenistan’a yerleşti ve Ermenistan Devlet Üniversitesi’nde ders vermeye başladı.  Çolakyan ile Türkiye’de verdiği seminerlerden yola çıkarak Batı Ermenicesinin günümüzde ve yakın tarihte yaşadığı sorunlar üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türkiye’ye gelme sebebinizi göz önünde bulundurarak konuya Ermenice konuşmanın ve özellikle de bu dilin öğreniminin problemlerinden başlayalım.

Ermenice konuşma ve Ermenice öğrenimi, diasporanın yeni oluştuğu dönemlerde de var olan bir sorundu. Başka dillerde konuşma, özellikle Ortadoğu’da çok yaygındı. Oraya gelen Ermenilerin önemli bir kısmı Türkçe konuşurlardı. Kürtçe konuşanlar ve daha az bir oranda Arapça konuşanlara da rastlanırdı. Ancak okullarımız sayesinde 30’lu yıllardan itibaren toplumun temel ifade dili Ermenice olmuştur. Türkçe ve Kürtçenin kullanımı sosyal hayatın dışına çıkarıldı. Beyrut’a gittiğimde dükkânlarda ‘Türkçe konuşana Ermenice cevap ver’ yazılı levhalar görmüştüm. O döneme dair çok çarpıcı anılar sayabilirim. Okulun yönetiminde görev alan ama tek kelime Ermenice bilmeyen vakıf yöneticilerimiz olmuştu. Ancak onlar okul içinde asla konuşmazlardı. Sadece, büyük bir hassasiyetle öğrencilerin Ermenice konuşmalarına kulak verirlerdi. Daha sonraki yıllarda başka diasporalarda ise Ermenicenin günden güne unutulduğuna da tanık olduk. Bazı topluluklar düzenli bir okuldan mahrum kalmışlardı. Oralarda yabancı dil hakimiyeti çok daha güçlü yaşandı. Mardinli Ermenileri bu konuda örnek sayabiliriz. Onlar kendi şehirlerinde de Arapça konuşurlardı ve biz onları Ermenice konuşmaya ikna edemedik. ABD’de ziyaret ettiğim okullarda teneffüste bütün öğrencilerin İngilizce konuştuklarına tanık oldum. Kanada’da da durumun farklı olmadığını biliyorum. Kuveyt Ermeni cemaatinde tek bir cümle Arapça konuşan Ermeni çocuğuna rastlayamazsınız. Buna karşılık Birleşik Arap Emirlikleri’nde –ki çoğu ancak bir nesil önce oraya gitmişlerdir- tümüyle Arapça konuşurlar, bir kelime dahi Ermenice duyamazsınız.

Ermenice konuşmanın yaygınlaşmasında okulların işlevleri nelerdir?

Okullarımız, Ermenice konuşmanın en önemli araçlarıdır. Ancak bu konuda tümüyle başarılı olduklarını söylemek, mümkün değil. Oysa başarılı olunabileceğine inananlardanım zira önümüzde 1920’lerin deneyimi var. Çok daha ağır şartlar altında bu zorlu işi başarabilmiştik. Bugün sanırım bu konuda bir irade eksikliği var. Ermenice konuşmanın önemi yeterince fark edilmiyor. Eğer bu fark edilirse, okullarımızın Ermeniceyi toplumun günlük dili haline getirme sürecinde çok büyük başarılar elde edeceğini düşünürüm.

İstanbul’dan bakınca durum nasıl görünüyor?

İstanbul’daki Ermeni toplumunun tek vücut bir yapıya sahip olmadığını belirtmek gerekir. Burada çok büyük bir çalışma sorunu var. Mesele sadece okullar yoluyla çözülemeyecek, aynen 1920’lerde sadece okullarla çözülemediği gibi. O yıllarda Ermenice konuşma meselesi bütüncül bir stratejiyle başarıldı. Yani veliler, öğretmenler sorunu omuz omuza çözdüler. Okul dışındaki çalışmaların da çok önemli olduğunu düşünüyorum, dolayısıyla ancak el birliğiyle bu işi kotarabiliriz. Nihayet Ermenice konuşmanın yaygınlığı, bizim gerçekliğimizin en önemli sorunudur. 

SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 



Yazar Hakkında