Ölüler de barış ister

NURGÜL ÇELEBİ ÖZMEN

Erkek hegemonyası altında yaşamak zorunda kalan, töre cinayetlerine kurban edilen kadınların hayat hikâyelerini fantastik bir kurguyla kaleme aldığı ‘Âşık Kadınlar Denizhanesi’ isimli ilk romanıyla büyük beğeni toplayan Özlem Ertan’ın yeni kitabı okurun beğenisine sunuldu. Güncel olaylara temas ederken yaşadığımız toprakların karanlık yüzünü ustaca kurgulayan Özlem Ertan, yeni romanı ‘Benim Güzel Ölülerim’de okuru ‘Ölüler Alemi’ne götürüyor. Bizi duyarlı olmaya teşvik eden yazar, aslında yabancısı olmadığımız acıları, toplumumuzun kanayan yaralarını; bize oldukça yabancı olan ve zihnimizin hiçbir vakit uğramayacağı bir dünyadan, ölülerin penceresinden aktarıyor. Yazarın hayal gücü, kitabı okurken özgün bir deneyim yaşamamızı sağlıyor. Kitabın sayfaları bir girdabın içindeymişçesine ‘Ölüler Alemi’ne sürüklenirken bu âlemden çıkıp gelen kahramana yazarın ümit verip vermeyeceği ise merak konusu. 

Rahip Garabed

1990’ların Beyaz Torosları, ‘Benim Güzel Ölülerim’in satırları arasında kurbanlarını ararken karşımıza çıkıveriyor. Ermeni Soykırımı mağduru Rahip Garabed, kaybolup giden ailesiyle birlikte yitirdiği anıları, Uludere Katliamı’nda yaşamını yitiren Sîdar ise kaderini değiştirmesi için hayat öyküsünü yazan yazarı arıyor. Keza onlar gibi katliamlarda yaşamını yitiren, faili meçhul cinayetlere kurban giden birçok ölü de ruhlarının huzura kavuşması için bir mucize bekliyor. Özlem Ertan’ın sade ve akıcı dili sizi ‘Ölüler Alemi’nin bilinmeyenlerine doğru sürüklerken siz; her bir karakteri benimsiyor ve onların şahit oldukları acılara ortak oluyorsunuz.

Ancak Ertan’ın romanında sadece ‘Ölüler Alemi’ değil, günümüz Türkiye’sinin korku iklimi de var. Basın ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, siyasetçilerin cezaevine konduğu, barış umutlarının yerini savaşa bıraktığı gerçek dünya da bu romanda geniş yer kaplıyor. ‘Ölüler Alemi’nden Sîdar, yazarının yaşadığı gerçek dünyaya geçtiğinde gördüklerinden dehşete düşüyor. Bu romanda ‘Ölüler Alemi’, Türkiye’nin acılı geçmişine, gerçek dünya ise günümüzün karanlık iklimine tekabül ediyor.

‘Benim Güzel Ölülerim’de her gün ekranlardan takip ettiğiniz katliamları, saldırıları, mağdurların gözlerinden izliyor ve yaşadıkları dehşeti iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Ertan’ın yarattığı karakterlerin gerçekliğiyle günümüzün acılarını yaşıyor, onlarla birlikte ölüyor ve karanlık güçlerin acımasızlığını unutmamak için dirilip defalarca ölen günahsız insanların çaresizlik içindeki haykırışlarını işitiyorsunuz. Giderek duyarsızlaştığımız, katliamlara göz yumduğumuz, ölümleri kanıksadığımız günümüzde unutmaya çalıştığımız gerçekleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren Özlem Ertan’ın cesur kalemi takdire şayan. Ertan’ın olaylara yaklaşım biçimi -her ne kadar masalsı bir kurgu aracılığıyla yazmayı tercih etmiş olsa da- tarafsız ve kitapta yer alan karakterlerin anıları hayatın gerçekliğini yansıtan olaylara birer gönderme niteliği taşıyor. 

Ancak kitabın sayfaları sizi karamsarlığa terk etmiyor! Karanlığa rağmen aydınlığın da var olduğuna dikkat çeken yazarımız en önemlisinin de hiç vazgeçmemek olduğunu gösteriyor. Yaşadığımız dünyaya barışın ve huzurun geleceğine olan inancımızı asla kaybetmememiz gerektiğini aşılıyor bize.

“Yerde, gökte, suda ve ruhlarda gizlenen karanlık dirençlidir ama yenilmez değildir. Sevginin, bağışlamanın, ışığın gücü onu alt etmeye yeter. Ey ışık ve sevgi, saklandığın yerden çıkıp seni özleyenlerin, sana değer verenlerin yanına gel. Biz insanız ve biliyoruz senin değerini. Nelere kâdir olduğunun bilincindeyiz. Ey ışık ve sevgi, kendini bize göster.”

Tıpkı bu satırlarında olduğu gibi Özlem Ertan, ışığın gücüne ve sevginin iyileştirici yönüne dikkat çekiyor.

Dink’ten Elçi’ye

Dikkat çeken bir kurguya sahip olan kitabın son bölümleri Hrant Dink’in, Tahir Elçi’nin de anısını yaşatıyor. Türkiye’nin gerçekliğini tekrardan hatırlamamızı sağlayan yazar, yaşanan katliamları anımsayarak ölülerimizi yâd etmemiz gerektiğini hissettiriyor. Yok edici ejderhaların ölüm saçtığı, katliamların devam ettiği, susamış toprağın kurbanlarını istediği dünyamızın olanca sessizliğine rağmen, ‘Ölüler Alemi’ sakinlerinin çaresiz haykırışlarına duyarsız kalamayan bilge ruhları ve barış elçilerini dirilten, onlara cesaret veren kurgu ümit vadediyor. Yazarımızın ‘Ölüler Alemi’nden çıkıp gelen karakter Sîdar’a ümit aşılayıp aşılamadığıysa kitabın sayfaları arasında gizli.

Kitabın bir diğer dikkat çekici unsuru ise kapak resmi... Sinemacı, yazar, müzisyen ve ressam Mehmet Güreli’nin fırçasıyla hayat bulan resim, kitapta geçen ‘Ölüler Alemi’ni ve Sîdar’ı renklerle buluşturuyor ve zihnimizde bunların canlanmasını sağlıyor. Mehmet Güreli’nin renklerle dans eden fırçası, Özlem Ertan’ın hayal gücüyle şekillenen âlemleri olabildiğince tahayyül edebilmemiz için bize rehberlik ediyor.

Benim Güzel Ölülerim
Özlem Ertan
İthaki Yayınları
192 sayfa.