OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Nasıl bir patrik, nasıl bir Patrikhane?

Patrik seçim sürecinde âdeta tırnaklarımızla kazıya kazıya belli bir noktaya geldik. Yapılacak daha çok iş, aşılacak çok engel olsa da süreç ilerliyor. Şimdi artık, nasıl bir patrik, nasıl bir Patrikhane sorularına daha fazla odaklanma zamanı geldi. Fakat bu sorulara geçmeden önce, bir ‘tuhaflığa’ ve hatta ‘çarpıklığa’ dikkat çekmek istiyorum. Şöyle ki, tarihin bizi sürüklediği şu noktada, beğenelim beğenmeyelim (ben beğenmiyorum), Türkiye Ermeni toplumunu, hukuken değil ama fiilen temsil eden bir dinî makam ve figürdür, patrik ve Patrikhane. (Gerçi bu, Osmanlı zamanında da böyleydi ama özellikle 1863 Nizamnamesi’nden sonra oldukça bütünlüklü bir sistem yaratılmış, patriğin yanına hatta üstüne, ona yardımcı veya onu denetleyen birçok meclis ve komisyon tanımlanmıştı.) Patrik olacak kişiden din adamlığının çok ötesinde işlevler beklenmektedir. Bu, hem siyasi ve sosyal açıdan çarpıktır, hem de din adamlarına haksızlıktır. Nitekim, kabaca on senedir içinden geçtiğimiz kriz, din adamlarının din adamı olmalarının toplumsal liderlik rolü için yeterli olmadığını bir kez daha gösterdi. Bu iş, çok başka bilgi birikimleri ve meziyetler gerektiriyor. Her konuda uzman olunamaz tabii, ama toplumsal liderlik için siyaset bileceksiniz, hukuk bileceksiniz, sosyoloji ve tarih bileceksiniz. En azından bunlara dair yeterli bilginiz, fikriniz ve perspektifiniz olacak. Din adamlarından bu kadar dünyevi iş beklemek haksızlık, çünkü onların tercihi, tuttukları yol, aldıkları eğitim ve formasyonları çok farklı. 

Bu çarpıklık, bizim kısa vadede, hele hele şu seçim sürecinde değiştirebileceğimiz bir durum değil. Yani, halihazırdaki koşullar içinde yukarıda anlattığım çarpıklığa mecburuz. Dolayısıyla, patrik olacak kişi önemli sosyal ve siyasi roller üstlenecek. Bu yüzden de bunun gereklerini azami derecede yerine getirebilecek adaylara öncelik vermemiz gerekir. (Dürüstlük, tutarlılık gibi özellikleri saymıyorum, çünkü onlar zaten verili ve malum.) Seçimimizi sadece en iyi din adamı hangisi, hangisinin imanı daha kuvvetli, hangisinin din bilgisi en yüksek, hangisi daha iyi vaaz veriyor diyerek yapamayız. Hatta bunların seçimde en az önemli konular olduğunu söyleyebilirim. Herhangi bir seçimde, örneğin bir belediye başkanı seçiminde, adaylardan ne bekliyor, ne talep ediyorsak, bu patrik seçiminde de adaylardan aynısını beklemeli ve talep etmeliyiz. Toplumun sorunları ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili ne düşünüyorlar, sorunların çözümü için ne gibi projeleri var, nasıl bir vizyona sahipler, bize yani seçmenlere bunları anlatmaları lazım. Yani, yukarıdaki çarpıklığın bir sonucu olarak, siyasetçi olmamalarına rağmen seçime giren bir siyasetçi gibi davranmaları gerekiyor. Daha spesifik bir örnek üzerinden konuşacak olursak, Ermeni toplumunun kaynaklarının ortak yönetimi, yani ortak havuz konusunda ne düşünüyorlar? Gerekli olduğunu düşünüyorlarsa, bunu hayata geçirmek için ne yapmayı düşünüyorlar? Havuzdan kaçanları nasıl ikna edecekler? Denebilir ki, “Efendim, patrik ne yapabilir, elinde hiçbir idari yetki, hukuki yaptırım yok ki?” Evet, bu doğru, Patrikhane’nin hukuki bir yaptırımı yok ama manevi ve sembolik bir ağırlığı var. Bu ağırlığı, belli bir kamuoyu oluşturmak için kullanabilir. Kitlenin, doğru projeler için kendi içinde toplanmasını sağlayabilir. Tabii, bunun ön şartı o makamı işgal edecek kişinin saygın ve güvenilir olmasıdır (mesela saygınlığı yerlerde sürünen Ateşyan gibi biri bunu yapamaz). Benim şahsi fikrim odur ki, Ermeni toplumunun iç işleyişini, iç yapısını değiştirme vaadinde bulunan adaylara oy verilmelidir. Kararların kısıtlı bir grup tarafından alınmaya ve uygulanmaya çalışıldığı mevcut düzeni koruyacağını söyleyen veya ima eden adaylardan uzak durulmalıdır. Karar alma süreçlerini tabana yayarak demokratikleştirecek adaylar kabul görmelidir. Eğer, yeni patrik de etrafına üç-beş ‘parerar’ alıp iş görmeye devam edecekse bu kadar emeğe yazık. Zira, bu seçim krizi, sonunda iç işleyişimizdeki çarpıklıkları düzeltmemize yararsa o zaman bir hayra vesile olmuş olur ve bunca senedir yapılan mücadele boşa gitmez.

Yukarıda da söylediğim gibi, patriğin, eğitimden tutun finansa kadar çok çeşitli alanlardaki toplumsal sorunların hepsinde uzman olması beklenmez. Fakat, hukuken veya resmen mümkün olmasa da, adaylar bu gibi konularda kiminle çalışacaklarını, kimlerden destek alacaklarını, başka bir deyişle ekiplerini pekâlâ açıklayabilirler. Böylece, sadece o adaya değil, ekiplerinin yeterliliğine de bakarak oy verebiliriz.

Uzun lafın kısası, adaylara soru sorun. Talep edin, konuşturun. Ayrıca, seçmenlerin bağlı bulundukları kilisedeki listede isimlerinin olup olmadığını kontrol etmeleri, değillerse kendilerini kaydettirmeleri çok çok önemli. İsimleri bu listelerde olmayanlar oy veremeyecekler. İsminize ve seçiminize sahip çıkın.

not: Hem Ermeni toplumunun birtakım demografik özelliklerini, hem de bu süreçte nasıl bir patrik ve Patrikhane beklediklerini tespit etmek üzere Düşünce Platformu ve KONDA işbirliğiyle bir anket çalışması hazırlandı. Yakında bu iş için sahaya inilecek. Kapınızı bu anket için çalabilirler veya internet üzerinden sizi davet edebilirler. Seçim sürecinde bizzat sizin beklentilerinizin daha sağlıklı şekilde tespit edilebilmesi için yapılan bu anket çalışmasına lütfen katılın.