BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Kürt Fobisi’nden Münih Sendromu’na CHP ve Türkiye

İki önemli ve vahim kavram. Sırayla alalım.

CHP’de bir Kürt Fobisi var. Bunun sebebi, 1930’lar Türk milliyetçiliğinde demir atıp kalması ve bu durumun DNA’sına sinip kalması. Tabii, “oy kaybederim” gerekçesi bu durumda diline pelesenk oluyor ve sonuçta parti ne uzuyor ne kısalıyor. Kadrolu ana muhalefet partisi. Asla seçimle iktidara gelemiyor. Gelebildiği tek dönem, 1930’lardan sosyal demokratlığa evrildiğini (yani, değiştiğini) söylediği Ecevit dönemi.  

Fobi vahim. Çünkü PKK’yi anladık da, A’dan Z’ye şiddetten uzak, legal, uzlaşmacı ve rasyonel olan, Kandil’in vesayetinden kurtulmaya çabalayan, dahası CHP’ye tek el uzatan HDP’yi de içine alıyor.

Bu fobi sürdükçe CHP berhava olur. Hatta daha kötüsü, muhalefetin leblebi gibi dağıldığı koşullarında Erdoğan ve AKP’ye koltuk değneği olur. Ve de olmakta.

***

“CHP’nin berhava falan olduğu yok. Dimdik ayakta” diyecekler varsa, fıkra:

Çocuk ortaokul biyoloji sınavında soruların hiçbirini bilememiş, çakacak, yalvarmış son bir soru daha sorun diye. Sormuşlar: “Bir solucanı ikiye bölsen yaşar mı yaşamaz mı?”

“Yaşamaz öğretmenim!”

“Hadi çık yavrum. İkisi de yaşar. Sen bütünlemeye gel artık!”

Çocuk paniğe kapılmış: “Yaşar yaşar ama öğretmenim, ona yaşamak mı denir!”

***

Geçen Cuma Bodrum’dan İzmir’e, HDP’nin Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni ziyarete gittik. Ziyaret için başka hiçbir sebebe gerek yoktu: Erdoğan’ın frensiz gidişini durdurmak için tüm muhalefetin derhal bütünleşmesi lazım ve HDP de bunu talep eden tek parti.

Gözlerim CHP’yi aradı. Söylediklerine göre, aralarında il başkanı ve Konak belediye başkanı da bulunan dört kişi gelmiş. Sordum, “Partiyi temsilen geldik” dememişler. Hoş, “Partiyi temsilen gelmedik” de dememişler; anlayın işte. Şimdi de Adalet Kurultayı’na çağrılan üç kişi HDP’li olarak değil, kişi olarak davet edildi. Gerekçe: “Hiçbir partiye davet yollamadık”. Yollasanız, acaba hangisi gelecekti yahu? “Katılmayın” talimatı alan M. Akşener takımı mı? Saadet mi? MHP mi? AKP mi?

***

20 Mayıs 2017’de CHP, sadece HDP’ye yönelik olduğunu sanarak, milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmak isteyen Erdoğan’a arka çıkmıştı. Bunun “teşekkür”ünü de kendi milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması biçiminde almıştı.

25 yıl hapisle sonuçlanan bu tutuklama üzerine aklı çıkan CHP’nin başlattığı (ve hakkını yememek lazım, üzerindeki ölü toprağını silkelemesini simgeleyen) Adalet Yürüyüşü’nü fiilen sadece HDP desteklemişti. Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, milletvekilleri Celal Doğan, Erol Dora, Ertuğrul Kürkçü, Feleknas Uca, Mithat Sancar ve eski mv Ahmet Türk’le. 

Ve bunu, yürüyüş İstanbul’da durduğu, HDP eş başkanının bulunduğu Edirne Cezaevi’ne kadar gitmeyi reddettiği halde yapmıştı. Hatta hatırlarsanız B. Bozdağ, A. Türk için azar bile işitmişti Erdoğan’dan: "Sayın Bakan, bunlar tam teşekküllü hastaneden rapor almıyorlar mı? Nasıl bunlara çıkma şeyi verildi? Bunlar[ın] kontrollü göz hapsinde olması gerekirdi".

Şimdi CHP bu desteğe “teşekkür” ediyor: Çanakkale’de 26-29 Ağustos 2017’de (yarın başlıyor) Adalet Kurultayı topluyor ve M. Akşener’in “Katılmayın!” talimatına kafiye tutturuyor. Medya yazıyor:CHP’de yapılan son değerlendirmede HDP’ye kesinlikle davette bulunulmaması kararı çıktı”.

Oysa S. Demirtaş bundan on bir gün önce (10 Ağustos’ta) Edirne Cezaevi’nden seslenmişti: “Adalet Kurultayı'na tüm demokrasi güçlerinin katılmasını arzu ediyorum”. 

***

Kurultay tarihinin ve yerinin seçimi de CHP’nin DNA’sını anlamak açısından öğretici: İkinci Anafartalar Muharebesi Çanakkale’de 21-29 Ağustos 1915’te cereyan etmişti. Zaten parti sözcüsü B. Tezcan açıkladı: "Çanakkale (…) ulus bilincinin ilk tohumlarının atıldığı bir direniş destanı. Bu nedenle bunu Çanakkale'de yapmanın anlamlı olacağı görüşü ortaya çıktı”.

CHP yakın tarih biliyor. Ama çok basit bir kuralı bilmiyor: “Taklitler, orijinali yaşatır”. Milliyetçilik bâbında AKP ve MHP’yle yarıştıramayacağını bi anlasa, Erdoğan’ın ekmeğine reçel sürmekle kaldığının bi farkına varsa, Türk siyasal hayatı büyük aşama kaydedecek. 

***

Madem CHP yakın tarih biliyor, başlıktaki ikinci kavrama ve “son çıkış”a da değinerek toparlayalım:

Fransa ve İngiltere, her ikisi de 29 Eylül 1938 Münih Antlaşması’na giden süreçte kendi havalarındaydılar. Hem körlükten, hem seferberlik zor geldiğinden, hem de Komünizm Fobisi’nden (paralelliğe bak!) Konferans’ta Almanya’ya karşı ittifak yapıp onu durdurmaya yanaşmadılar. Sonuç, 1 Eylül 1939’da Polonya’nın işgali ve II. Dünya Savaşı oldu. Başlatan da mahvoldu, tüm dünya da.

İşte CHP ve hepimiz bu noktadan önceki Son Çıkış’tayız. Tüm muhalefetimiz şimdi aynı Münih Sendromu’nu yaşıyor. Tek ittifak isteyen, HDP. Şimdi M. Akşener de cumhurbaşkanı adayı olacak ya, bekleyin artık olay nasıl Ankara belediye başkanı seçimlerine dönecek: Muhalefetin birden fazla aday çıkarması yüzünden İ. Melih Gökçek başkentin başına 1994’ten beri çöreklenmiş vaziyette

***

Son çıkış? 2019 seçimleri geliyor. Belki de öne alacağı bu seçimlere (çünkü herşey hızla kötülemekte) Erdoğan tek aday olarak girmek istiyor. Ülkenin her bi yanının (eğitim, ekonomi, adalet, TBMM, Ordu, bütçe, Emniyet, medya…) teker teker çökmekte olduğu gerçeği bir yana, artık hiçbir şeye hakim olamayan partisi hercümerç içinde ve bu durum gün yaklaştıkça azacak.  

Erdoğan bu seçimlerde de durdurulamazsa, mesela bir OHAL kararnamesiyle CHP’nin ve Akşener’in kurulacak partisinin kapatılmayacağını kimse garanti edemez çünkü neler yapıldı o KHK’lerle bi düşünün. İktidarın sıkışmışlığına (ve muhalefetin parçalanmışlığına) bakar.

***

Muhalefet Erdoğan’a karşı birleşse, inanın ki bu bizzat Erdoğan ve partisi için de çok hayırlı olacak. Çünkü artık duramıyor. Son olarak da, “Afrin’de gözümüzü karartırız” dediği bi sırada TSK’de, güpegündüz Şişli gibi yerde banka soyulduğu bi sırada Emniyet’te büyük kaos yarattı.

İktidarın ne denli sıkıştığına şuradan pay biçin ki, artık komünistlere bulaşıyor: “‘Havalimanı istemezük dediler; kim bunlar? Komünistler!” Ekliyor: “Tuvalete gidiş 1 milyondu yav. Nerelerden nerelere getirdik memleketi”. Kılıçdaroğlu’nun atletinden vs. bahsetmiyorum; gereksiz.      

***

Kendini, HDP’yi, ülkeyi ve dahi AKP’yi kurtarmak için ne yapıp yapıp Kürt Fobisi’nin Münih Sendromu’na dönüşmesini sona erdirmek, bunun için de HDP’nin uzattığı eli tutmak zorunda CHP.

Malum fıkradaki gibi, “O ilk arkadaşı dövdürtmeyecektik” dememek için.

Ankara belediyesi modelini tüm Türkiye’nin başına çöreklendirmemek için.

Bu ülkeyi kurmak kadar önemlisi, devam ettirmek için.