YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Yargı en tarafsız dönemini mi yaşıyor?

Danıştay Başkanı eleştirilere yanıt verir, kabul etmez vs bunları anlarım fakat bunun da ötesine geçip ana muhalefet partisinin siyasi durumuna ilişkin, iktidar medyasını aratmayacak analizlere girişmesine ne demeli? Bunları da mı artık normal karşılamak gerekecek?

HDP eş başkanları ve milletvekillerin tam olarak hangi sebeple aylardır hapiste tutulduklarını bilmiyoruz. Cumhuriyet yöneticileri dahil yüzlerce gazetecinin tam olarak hangi sebeplerle aylardır içeride tutulduklarını bilmiyoruz. 8 hak savunucusunun tam olarak hangi sebeplerle haftalardır hapiste tutulduklarını bilmiyoruz. Yüzlerce akademisyenin hangi sebeple üniversitelerden kapı dışarı edildiklerini bilmiyoruz. Onlarca televizyon ve gazetenin neden kapatıldığını mallarının neden haraç mezat satılmaya çalışıldığını bilmiyoruz. Hala neden OHAL rejimi içinde yaşadığımızı bilmiyoruz.

Bunlar tabii teknik değerlendirmeler. Belli bir açıdan biliyoruz. İktidar öyle olmasını tercih ettiği için bu kadar insan tutuklu olarak yargılanıyor.  Ve işin en az bunun kadar can sıkıcı yönü şu: Bu hukuksuzluğun ne kadar süreceğini de bilmiyoruz. Daha da can sıkıcı olan kısmı ise şu: Gitgide bunlar ülkenin olağan hali olmaya başlıyor. Çok kabaca çizdiğim bu tabloya itiraz eden kesimlerin seslerinin gitgide çoğaldığını söylemek de zor. Tekrarlama pahasına şunu söylemek lazım: 12 Eylül’den beri bilhassa yargı açısından en sıkıntılı dönemi yaşıyoruz.

Fakat şöyle de bir durum var. Yanılıyor olabilir ama hatırladığım kadarıyla  12 Eylül rejiminin aklına kurdukları yargı sistemiyle bu kadar övünmek gelmiyordu. İçinde bulunduğumuz rejimin özelliklerinden biri de bu. İktidara ve yargının aktörlerine bakılırsa en tarafsız dönem yaşanmakta. Adalet Bakanı gibi aktörler bunu zaten her gün söyleyip duruyor bunda şaşırtıcı bir durum yok, ancak Danıştay Başkanı’nın sözleri ilginç. CHP’nin Adalet Kurultayı sonuç bildirgesindeki sözlerine içerleyen Danıştay Başkanı Zerrin Güngör bakın ne demiş 30 Ağustos resepsiyonunda Habertürk gazetesine:  

“Bakın, yargı taraflı deniyor. Ben Danıştay Başkanı olarak sizi temin ederim ki yargı şimdiye kadar hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız olmamıştı. (...) CHP, Adalet Kurultayı’ndan sonra yayınladığı bildirgeyle ne yapmaya çalışıyor? Aslında ben biliyorum. Tek başlarına güçlü siyaset yapamadıkları için eskiden onların imdadına yargı yetişiyordu. Şimdi artık yargı bunu yapmıyor. O nedenle rahatsızlar” 

Şimdi bir Danıştay Başkanı eleştirilere yanıt verir, kabul etmez vs bunları anlarım fakat bunun da ötesine geçip ana muhalefet partisinin siyasi durumuna ilişkin, iktidar medyasını aratmayacak analizlere girişmesine ne demeli? Bunları da mı artık normal karşılamak gerekecek? Ayrıca “eskiden onların imdadına yargı yetişiyordu” sözlerinden ne anlamalıyız? Diyelim son 10 yılda yargı hangi konularda CHP’nin imdadına yetişti? Yok eğer tüm bir Cumhuriyet rejimi kastediliyorsa sanıyorum bundan daha kapsamlı analizlere ihtiyaç var.  

O vakit bu meseleye parti olarak bakmayıp, dengeli bir adalet arayışından baktığımızda karşımıza ne çıkar? Her zaman Sünni Türk Laik bir çoğunluktan yana dengeleri kollayan bir yargı mı çıkar mesela? Diyelim tecavüz, erkek şiddeti, cinsel istismar, LGBTİ’lerin yaşadıkları sıkıntılar, Kürt, solcu, sosyalistlerin uğradıkları takibat, Alevilerin uğradıkları mağduriyetler, azınlıkların durumu gibi konularda yıllar boyu yaşananlar nasıl değerlendirilmelidir? Önceden nasıldı, şimdi nasıl? Bu konuda bir gelişmeden söz edebiliyor mu Danıştay ya da Yargıtay Başkanı ya da Anayasa Mahkemesi Başkanı?

Yargıtay demişken. Bu yazının yazıldığı Çarşamba günü itibariyle Cumhuriyet gazetesinin manşetine yansıyan ilginç bir bilgi vardı. Habere göre Yargıtay Başkanı Rüştü Cirit yargı yılı açılışı için bir konuşma metni hazırlamış ve bu kitapçık tören öncesinde basın mensuplarına dağıtılmıştı. Ancak Cirit’in metinde yer alan bazı ifadeleri kürsüde söylemediğini farketmiş Cumhuriyet. Haberin ilgili bölümü şöyle:  

“36 sayfalık konuşma hazırlayan Cirit, kitapçıktaki ‘kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti’ bölümünü okumamayı tercih etti. Cirit’in okumadığı bölümde Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in kurdurduğu Divan’ı Ahkam- Adliye’nin ‘adalet işlerinin, yürütmeden ayrılması’ amacıyla oluşturulduğuna dikkat çekilerek, ‘Dolayısıyla Yargıtay’ın kurulmasında etken olan en önemli nedenlerden biri -kuvvetler ayrılığı- ilkesidir. Günümüz terminolojisi ile ifade etmek gerekirse, temel hak ve özgürlüklerin korunması, yargının yürütmeden ve hükümetten ayrı ve bağımsız olmasına bağlıdır’ denildi.”

Konuyu bu haftalık bir başka gelişme ile kapatalım. 3 Kasım 2016’da tutuklanan HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş hala hakim karşısına çıkabilmiş değil. Milyonlarca kişinin oy verdiği bir partinin başkanından söz ediyoruz. Üstelik dosya mahkemeler arasında gidip geliyor. Son olarak gazetelere yansıyan gelişme şu: 

“Ankara 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi, 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde Diyarbakır'da çıkan olaylarda öldürülen Yasin Börü ve 3 arkadaşının dosyasının Demirtaş davası ile birleştirilemeyeceğini belirterek, gerekçesini Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderdi. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, uyuşmazlık başvurusunun 'Usulen tamamlanmadığını' bildirerek dosyayı ilgili mahkemeye iade etti. Bölge Adliye Mahkemesi’nin, ağır ceza mahkemesi üyelerinin imzasını taşıyan başvuruda sadece sadece mahkeme başkanının imzası bulunması gerektiğini belirterek, dosyayı iade ettiği belirtildi.” 

Demirtaş'ın avukatı Mahsuni Karaman ise şunları demiş: ,"Müvekkilimi yargılayacak mahkeme ortada olmadığı için duruşma günü verilemiyor. Müvekkilimin 2 aydan fazla süredir dosyası üzerinde tutukluluk incelemesi yapılamıyor. Yani sayın Demirtaş 2 aydan fazla süredir bir mahkemenin tutukluluk kararı olmadan cezaevinde tutuluyor"

Durum bu, özetle.