Her şey toz, duman ve bahar

ALİ C. TOPRAK 

Sir Walter Raleigh’i duydunuz mu? Raleigh İngiltere’ye tütünü getiren adamdır. Kraliçeye ( I. Elizabeth) çok yakın olduğu için, sarayda tütün içmek moda haline gelmiş. Bir keresinde kraliçeyle, dumanın ağırlığını ölçebileceğine dair iddiaya girmiş. Tuhaf olduğunu biliyorum, ruhun ağırlığını ölçmeye benziyor. Ama Sir Walter zeki biriydi. Önce yanmamış bir puro aldı ve teraziye koyup ağırlığını ölçtü. Sonra puroyu yaktı ve küllerini terazinin diğer kefesine dikkatlice dökmeye başladı. Puro bitince izmariti de küllerin yanına koydu ve çıkan ağırlığı, içilmemiş sigaranın ağırlığından çıkardı. Sigaranın ağırlığıyla küllerin ağırlığı arasındaki fark, dumanın ağırlığıydı.” 1 

İvan Turgenyev, Rusya’da yaşadığı dönemde ürettikleriyle çağının aynası olmayı başarmış, hatta ayna edilgenliğinden sıyrılıp, rivayete göre, ‘Bir Avcının Notları’ adlı romanıyla çarı derinden etkileyerek, toprak reformunun yapılmasına önayak olmuş bir aydındı. Rus yazarların en Batılısı olarak da bilinen Turgenyev, yirmili yaşlarından itibaren sıklıkla gidip uzun süreler kaldığı çeşitli Avrupa kentlerinden sonra, 1860’larda, Almanya’nın Baden-Baden kentine yerleşti. Rusya’dan, Rus insanından beslenen Turgenyev’in bu ‘dalından kopmuş zerdali’ durumu, uzun süre bir şey üretememesine neden olacaktı. 1865 yılında, dostlarından birine yazdığı bir mektupta “Artık kalemimi çiviye astım. Rusya benim için yabancı bir ülke oldu, ona dair ne söyleyeceğimi bilmiyorum,” diyen Turgenyev, Baden-Baden’de tanıştığı kimi yenilikçi kimi gelenekçi, aydın ya da aristokrat çevreden kişilere dair gözlemlerini, bu mektuptan iki yıl sonra yazdığı ‘Duman’ adlı romanında topladı.  Toprak reformunun ardından Rusya’da yaşanan büyük toplumsal değişim, bu değişime karşı olanlar ile değişim yanlılarının birbirine ulaşmaktan uzak sözcükleri, değişimin zorunlu sancıları ile birlikte bu iki toplumsal kutup arasındaki savaşım süreci, romanda kendisine oldukça yer buldu. 

‘Duman’ (Smoke) filminde anlatılan hikâyeye dönersek, muhafazakârların, gelenekçilerin, bir anlamda vakti geçmişlerin ‘külleri’ ile, reformistlerin, yenilikçilerin, vakti gelmemişlerin ‘tütünü’ arasındaki devinimi ve belirsizliği anlatır ‘Duman’.

Litvinov’un aşkı 

Romanın kahramanı Litvinov, nişanlısı Tatyana ile buluşmak için Baden-Baden’de bulunmaktadır. Nişanlısının gelmesini beklerken, eski ve büyük aşkı İrina ile karşılaşır ve İrina’nın teşvikiyle bu aşk yeniden canlanır. Romanın yazıldığı sırada Turgenyev’in de Baden-Baden’de yaşıyor oluşu ve büyük aşkı Paulina Viardot ile birlikte bulunuşu, ilk bakışın kabalığıyla Litvinov, Turgenyev mi, sorusunu sordursa da, Potugin karakterinin sahneye çıkmasıyla, soru anlamsızlaşır.  “Bir gün bir buyruk çıksa da, falan ulus, Christal Palace’ta sergilenmekte olan buluşlarıyla birlikte yeryüzünden kalkacak denilse, bizim Rusya’mız, bir çivisinin, bir topluiğnesinin bile kaybolmayacağı, her şeyinin yerli yerinde kalacağından emin olarak yerin dibine batabilir. Çünkü ünlü ürünlerimizden sayılan semaver, tahta kunduralar, kırbaç, yay bile bizim buluşumuz değildir. Aynı deneyi Sandwich Adaları konusunda bile tekrarlayamayız. Çünkü bu ada halkının kendi icatları olan özgün bir sandalları ve mızrakları vardır. Ziyaretçiler, bunların yokluğunu hemen fark edebilir.”

Burada şunu hatırlamak da gerekir ki, Potugin’in ağzından Rus kültürüne, Rus insanına, Rus aydınına sert eleştiriler getiren Turgenyev ile bir Rus milliyetçisi olan Dostoyevski arasında zaten var olan gerginlik, bu romanla doruk noktasına ulaşacak ve roman, köprülerin tümden atılmasına neden olacaktı. 

Diğer romanlarında olduğu gibi ‘Duman’da da Rus insanını anlatan Turgenyev, bu kez Rusya’ya Avrupa’dan, Avrupalı bir aydın kimliğiyle bakmaktadır. Dolayısıyla gördüğü, artık içinde yaşamadığı Rusya’nın gerçek bir izdüşümü değil, algısındaki Rus antipatisinin Avrupa’da gördüğü Ruslar aracılığıyla beslenmiş ve iyice bulanıklaşmış halidir. Litvinov’un da yakındığı, salonları ve zihinleri saran dumandan başkası değildir.

‘Duman’ın ana eksenini oluşturan İrina-Litvinov-Tatyana aşk üçgeni, romanın otobiyografik unsurlarından bir diğeridir. Dönemin ünlü opera sanatçısı ve bestecisi Paulina Viardot’a duyduğu aşk, Viardot’un evli olması nedeniyle Turgenyev’i şiirdeki üçüncü şahıs olmaya itmişti. ‘Duman’da bu durumu tartışan ve Litvinov’u benzer bir çıkmaza yerleştiren Turgenyev, lirizmin doruklara ulaştığı bu bölümlerde, ne denli usta bir kalemi olduğunu da göstermektedir. Litvinov’a yaptırdığı tercih ile “dalından kopmuş zerdalinin” düştüğü toprakta kaldırdığı o tozun artık dağıldığını ve aşkın yaşama verilecek tek cevap olmadığını söyleyen Turgenyev’in, nerede yaşarsa yaşasın bir Rus aydını olduğunu da yine bu aşk üçgeni sayesinde görürüz.  

Hasan Âli Ediz’in güzel Türkçesiyle, ilgi çekici bir okuma önerisidir ‘Duman’. Turgenyev hayranları kadar 19. yüzyıl Rus edebiyatı tutkunları için de okunması elzem bir eserdir. Okuyanı, seveni bol olsun.

Duman İvan S. Turgenyev
Çeviri: Hasan Ali Ediz
Yordam Edebiyat
238 sayfa.