VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

Sınır tanımayan Azerbaycan yolsuzluğu

‘Azerbaycan Çamaşırhanesi’, Azerbaycan’da yolsuzluğun ne kadar büyük boyutlara ulaştığını ortaya seriyor. Devlet Başkanı İlham Aliyev ve eşi Mehriban Paşayeva’nın yanı sıra, Azerbaycan’ın ilk Başbakan Yardımcısı Yaqub Eyyubov, hatta devletin yolsuzlukla mücadelesiyle ilgilenmesi gereken Ali Nagiyev gibi yüksek rütbeli bakanları da ‘Çamaşırhane’ skandalının kahramanları.

‘Azerbaycan Çamaşırhanesi’ skandalı patlak vermeden önce de Azerbaycan’daki yolsuzluk efsane olmuştu. Fakat bu son skandal, Bakü’den gelen paranın demokrasimizi ve kültürümüzü koruması gereken Avrupalı siyasi kurumları da bozduğunu göstermiş oldu. 

4 Eylül’de Bakü’deki hanedanlığı vuran yeni skandal, yolsuzluğun ne kadar derin ve de ne kadar bulaşıcı olduğu ortaya koydu. ‘Azerbaycan Çamaşırhanesi’ olarak bilinen, bir araştırma ekibinin Avrupa’nın büyük gazetelerinde yayımladığı bir seri makale, 2012 ve 2014 yılları arasında 3 milyar dolarlık kara paranın aklandığını gösterdi. Paravan şirketler, gizli banka hesapları ve 16 bin banka transferi üzerinden 3 milyar dolar Azerbaycan bankalarından, büyük bir Danimarkalı finans kuruluşu olan Danske Bank'ın Estonya şubesi vasıtasıyla İngiltere merkezli dört paravan şirkete transfer edildi. Türkiye’deki ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki bankalara da yüksek meblağlarda para transfer edildi. 

Bu paranın bir kısmı Azeri siyasetçileri yasadışı bir şekilde zengin etmiş gibi görünüyor. Fakat paranın öbür kısmı, Azerbaycan lehine ‘halkla ilişkiler’ hizmeti sunmaları için Avrupalı siyasetçilere ödenerek nüfuz ‘satın alındı’. 

Azerbaycan Çamaşırhanesi’nden önce, Ağustos ayında ortaya çıkan bir başka skandal, diplomasi kisvesi altında, Azerbaycan devletinin sahip olduğu “Silk Way Airlines” isimli nakliye şirketinin 350 uçuş yaparak Bulgaristan’dan Ortadoğu’daki hükümet dışı silahlı gruplara silah ve askeri mühimmat taşıdığını ortaya koymuştu. Uçuşların diplomatik olarak yapıldığı gerçeği, bu silah trafiğine üst düzey devlet katılımını ortaya koyuyor. Sadece bir sene önce, 2016 Nisanı’nda patlak veren ‘Panama Belgeleri’ skandalı ise İlham Aliyev, eşi Mehriban Paşayeva ve diğer etkili siyasi figürlerin kurdukları şirket ve holding ağı sayesinde, yüzlerce milyon doları kendilerine ve bazı Azeri ailelere ait off-shore hesaplara transfer ettiklerini göstermişti. 

 ‘Azerbaycan Çamaşırhanesi’, Azerbaycan’da yolsuzluğun ne kadar büyük boyutlara ulaştığını ortaya seriyor. Devlet Başkanı İlham Aliyev ve eşi Mehriban Paşayeva’nın yanı sıra, Azerbaycan’ın ilk Başbakan Yardımcısı Yaqub Eyyubov, hatta devletin yolsuzlukla mücadelesiyle ilgilenmesi gereken Ali Nagiyev gibi yüksek rütbeli bakanları da ‘Çamaşırhane’ skandalının kahramanları. Bu büyüklükte bir yolsuzluğun da bir bedeli var: 3 milyar doların büyük kısmı, Azerbaycan’ın en büyük bankası olan Uluslararası Azerbaycan Bankası’ndan (IBA) çıkmış gibi görünüyor. IBA’nın 2017 yazında iflasın eşiğine gelmesiyle, Azerbaycan’daki tüm bankacılık sistemi neredeyse çökecekti. Azerbaycan, yaklaşık 10 yıl boyunca petrol ihracatı sayesinde büyük miktarlarda nakde sahip oldu. Fakat son yıllarda hem üretimdeki, hem de petrol fiyatlarındaki çifte düşüş nedeniyle gelirler azalmış durumda. Yine de Bakü’deki yöneticiler, ülke içinde medyayı sıkı bir şekilde kontrol ederek ve dışarda da Avrupalı siyasilere halkla ilişkilerini yaptırarak bu kurguyu devam ettirdiler. Azeri bir gazeteci, bu durumu İran’da devrim öncesi Şah’ın durumuna benzetmişti. 

 ‘Azerbaycan Çamaşırhanesi’nde yeni olan, bu yolsuzluk tertibine karışan Avrupalı siyasetçilerin bu kadar fazla olması. Almanya gazetelerinde yer alan habere göre, Angela Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi’nden milletvekili Karin Strenz, Çamaşırhane’den ödemeler almış. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (PACE) üyesi Luca Volontè, seçim yolsuzluğunu görmemesi karşılığında 2,39 milyon dolar almakla suçlanıyor. Haberlere göre  Hıristiyan Sosyal Birliği’nin eski milletvekili Eduard Lintner, 2012-2014 yılları arasında Azerbaycan’daki seçimi methetmesi karşılığında 819 bin Euro aldı. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) temsilcisi ve aynı zamanda UNESCP Genel Direktörü İrina Bukova’nın kocası olan Kalin Mitrev hakkında, Bulgaristan ve İsveç bankalarından 458 bin dolar aldığı iddiasıyla soruşturma yapılıyor. İrina Bukova, aynı zamanda başkan yardımcısı olan Azeri ‘first lady’sinin yakın arkadaşı. 2013’te Azerbaycan UNESCO’ya 5 milyon dolar bağışladı ve bu iki hanım Paris’teki UNESCO Genel Merkezi’nde ‘Azerbaycan – Hoşgörünün Vatanı’ başlıklı ortak bir sergi açtılar. Kendisini “yıkıma sürüklenen tarihi arkeolojik alanların koruyucusu” olarak sunmaktan hoşlanan Irina Bukova, ayrıca, 2005’te Azerbaycan ordusu tarafından Culfa şehrindeki Ermeni mezarlığının yok edildiği iddialarıyla ilgili her türlü soruşturmayı engellemişti. 

Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Basın Servisi, ülkedeki en üst düzey siyasi yöneticiye ilişkin suçlamaları, “Devlet Başkanı ve ailesini bu meseleye dahil etme çabaları tamamen temelsiz, önyargılı ve doğası gereği provokatif” diyerek reddetmekle kalmadı; aynı zamanda “Bu kampanyanın arkasında aldatma, hile, yolsuzluk ve yalan konusunda uluslararası şöhretleri olan George Soros ve onun yancılarının olduğunu biliyoruz” deyip ‘Ermeni lobisi’ni de ekleyerek, “Bu çirkin suçlamalar Ermenicilik dünyasının bir başka iğrenç hareketidir” türü ırkçı karalamalarla karşı atağa geçti. Bu gibi ırkçı ifadeler Azerbaycan’ın devlet sponsorluğundaki tolerans kültürünün bir başka ispatı olabilir mi? 

Avrupa Parlamentosu, “Avrupa’daki karar alıcıları yasadışı şekillerde etkileyen Azerbaycan ve üçüncü ülkelerdeki diğer otokratik rejimler hakkında kapsamlı bir soruşturmaya başlanacağını” açıkladı. Avrupalı siyasi kurumları, Bakü’deki yolsuzluğun derecesini ve Avrupalı siyasilerin Aliyev hanedanı lehine lobicilik faaliyeti yapmak için para aldıklarını biliyordu. Fakat bununla ilgili hiçbir şey yapmamayı seçtiler. Avrupalı kurumlar, yolsuzluğa gözlerini kapatarak demokrasi ve kültürü koruma sorumluluklarına ihanet etmekle kalmadılar; aynı zamanda Azerbaycan kamu varlığının yağmalanması ve seçimlere hile karıştırılmasının suç ortağı haline geldiler. Şimdi, Azerbaycanlı bir gazetecinin “Avrupalı siyasetçiler başka yere bakmayı tercih ettiği sürece, Azerbaycan yolsuzluğu kendi mahallelerine getirdi ve demokrasi taahhütlerinin temelini zayıflattı” diyerek isabetli şekilde özetlediği gibi, yolsuzluk Avrupa’nın göbeğine ulaşmış durumda.