VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

İdlib’deki Türkiye ordusu Kürtlere mi karşı cihatçılara mı?

Bu hareket aslında, Mayıs 2017’de Rusya, Türkiye ve İran arasında Astana’da varılan anlaşma çerçevesinde, Suıriye’de ‘gerilimi düşürme bölgesi’ yaratma ve Rusya’nın stratejisinin bir parçası olarak Beşar El Esad’a yönelik silahlı isyanın durdurulmasının bir parçası.

‘İslam Devleti’nin (IŞİD) geçtiğimiz hafta Doğu Suriye’deki hızlı çöküşü ve Irak’ta Hawija’daki düşüşü, Ordoğu’da savaş sınırlarının yeniden çizilmesine neden oldu. 16 Ekim’de Irak güçleri hızlıca ilerleyerek petrol zengini Kerkük’ü ele geçirdi. Türkiye, Afrin’deki Kürt savaşçıları izole etmek ve Kuzey Suriye’deki cihatçı savaşçıları kontrol etmek maksadıyla 13 Ekim’de ordu birliklerini Suriye’nin İdlib kırsalına, riskli bir operasyona gönderdi.  

Şam’daki Suriyeli yetkililer Türkiye operasyonunu şiddetle protesto ederek hemen geri çekilmelerini talep etti. Yine de bu hareket aslında, Mayıs 2017’de Rusya, Türkiye ve İran arasında Astana’da varılan anlaşma çerçevesinde, Suıriye’de ‘gerilimi düşürme bölgesi’ yaratma ve Rusya’nın stratejisinin bir parçası olarak Beşar El Esad’a yönelik silahlı isyanın durdurulmasının bir parçası. Benzer anlaşmalar güneydeki Dera, Şam’a yakın Doğu Guta ve Homs vilayetinin kuzeyindeki Rastan bölgesi için de yapılmıştı. İdlib’de gerilimin düşürülmesi, Rusya-Türkiye-İran anlaşmasına aykırı olmadıkları müddetçe, Suriye isyanının Esad yönetimini silah gücüyle devirme seçimini bir kenara bıraktığı anlamına geliyor. 

Türkiye operasyonu, ‘İslam Devleti’nin (IŞİD) Rakka ve El Mayadin’i, şimdi de Der Zor’un bazı bölgelerini kuşattığı sırada geldi. Dolayısıyla, hem Rusya’nın hem de Amerika’nın bir sonraki adımı, El Kaide bağlantılı grupları kendi İdlib kalelerinde hedef almak. İdlib’deki Türkiye varlığının açıkça üç temel hedefi var: biri (Hatay, Gaziantep ve Kilis arasındaki hizada kalan Kürt yerleşimi) Afrin üzerindeki baskıyı arttırmak; diğeri, Türkiye’nin Suriye isyancı grupları üzerinde ne kadarlık etkisi kaldıysa onu kurtarmak. Ankara’nın İdlib’de olası bir Rusya-Suriye askeri seferinden müttefiklerini kurtarmaya ihtiyacı var. Son olarak da Türkiye, İdlib’e olası bir Rusya seferi olması durumunda yeni bir mülteci akımını engellemeyi ve ülke sınırında var olan mültecilerin de ‘güvenli bölge’ olarak tanımlanabilecek bölgelere geri dönmelerini amaçlıyor.  

Türk ordusunun önceki mevzilenmesi, bize Türkiye’nin amaçları konusunda bazı ipuçları verebilir: Türkiye sınırları dahilindeki Reyhanlı kasabasından doğu istikametinde YPG saflarına doğru ilerlenmişti. Saha raporları, Türkiye ordusunun Suriyeli isyancı gruplarla çatışmadan kaçınmak amacıyla Heyet Tahrir el-Şam ve El Zengi savaşçıları eşliğinde ilerlediğini gösteriyor. Diğer bir deyişle, Türkiye ordusuna göre YPG terörist ama Heyet Tahrir el-Şam değil. Ankara’nın Şam’a gönderdiği bir başka mesaj da, Suriye isyancılarının ateşiyle MiG-21 tipi savaş uçağı düşürülen ve Mart ayından beri Türkiye’nin elinde olan Suriye ordusunda görevli Yarbay Mohammad Soufan’ın serbest bırakılması oldu. 

Ankara’nın bir sonraki hamlesi Afrin’i aşacak mı? Bu iki faktöre bağlı: uluslararası güçlerin yeşil ışık yakması ve Kürt savunması. Türkiye’nin İdlib’e girmesinden bir hafta önce YPG’nin lideri Sipan Hemmo’nun da dahil olduğu YPG delegasyonu Rusya Savunma Bakanı Sergei Shoigu’yla bir araya geldi. Erdoğan’ın Ukrayna ziyareti sonrasında Moskova ve Ankara arasında tansiyon yükseldi ve Türkiye daha önce yaptığı, Rusya’dan S-400 füze alacağına dair açıklamalarına şaibe kattı. Ankara’nın Washington’la ilişkisi tarihinin en düşük seviyesinde. 

Bundan sonraki mesele HTŞ’ye ilişkin. Sukur el-Şam/Ahrar el-Şam’dan bir kumandan, yazılı cevabında şunları söyledi: “Türkiye İdlib’de popülaritesinin tadını çıkarıyor ama pek çok kişi bu operasyonun sivilleri korumak için değil, Türkiye’nin milli çıkarları için yapıldığını düşünüyor.” HTŞ’yi ilgilendiren mesele de şöyle:  “Türkiye ideolojik sebeplerden dolayı HTŞ’yle çatışmaktan kaçınıyor ama bence önünde sonunda HTŞ’yle koordinasyonu kaybedecek ve bir çatışma kaçınılmaz olacak.”

Sorduğum soruları bulunduğu Türkiye’den cevaplayan Suriyeli muhalif bir figür, Türkiye’nin Rusya’yla anlaşmaya vardığını söylüyor. Bu anlaşma kapsamında Türkiye İdlib’de, Halep kırsalında, Türkmen Dağı’nda ve Afrin’de rol alırken, Rusya kuvvetleri ve isyancı gruplar tarafından tutulan, İdlib’den Halep-Homs demiryolu hattının doğusuna uzanan bölgeyi tahliye ediyor. Fakat Rusya’nın Türkiye kuvvetlerinin Afrin’e ilerlemesine izin verip vermemesi, büyük ihtimalle Ankara’nın öncelikle HTŞ’yle anlaşıp anlaşamamasına bağlı. ‘Aksi halde’ diyor Suriyeli muhalif ve ekliyor: ‘Rusya’nın B planı var, o da Suriye rejimi ve İran yanlısı militanlarla İdlib’e ilerlemek.” Asıl soru şu: Suriyeli isyancı gruplar böyle bir hapı nasıl yutacak? 

HTŞ’den herhangi bir resmi açıklama yok, ama Telegram ve Twitter’daki destekçileri Türkiye operasyonunu YPG’ye karşı sınırlı bir operasyon olarak tanımlıyor. Suriyeli muhalif aktivist ekliyor: “HTŞ’nin politikası Türkiye ordusuyla yüzleşmekten kaçınmak, ama bir yandan da diğer Suriyeli grupların Türkiye koruması altında İdlib’e ilerlemesini engellemek gibi duruyor. Operasyonun kendilerinin koordinasyonunda yürümesini istiyorlar.” 

Yine de Türkiye’nin müdahalesi, daha önce Astana görüşmelerine katılan Suriyeli isyancı grupları ‘işbirlikçilikle’ suçlayarak onlara saldıran HTŞ’de büyük çatışmalar yaratacak. Temmuz 2017’de, HTŞ, eski müttefiki Ahrar El Şam’ın pozisyonlarına saldırı düzenlendi ve İdlib kırsalını kontrolü altına aldı. Türkiye’nin Astana anlaşması çerçevesinde Rusya ve İran’la devam eden işbirliği ve cephede HTŞ’nin içindeki Suriyeli isyancılarla olan ilişkisini nasıl dengeleyeceğini zaman gösterecek. 

Son soru da şu: Özgür Suriye Ordusu ve diğer isyancı grupların Esad rejimini devirmek için verdikleri silahlı mücadeleye ne olacak? Ahrar El Şam’ın saha komutanı şöyle diyor: “ Özgür Ordu’nun, Esad'ı ve onun güvenlik ve itiraf rejimini korumaya dayalı bir teslimiyet ve yenilgi anlaşması imzalayacağını sanmıyorum.” İdlib’deki Türkiye müdahalesi, Özgür Suriye Ordusu’na bağlı grupların geriye kalmış olan özgürlüklerine, Türk siyasi çatısı altında bir son vermeyi amaçlayacak. Türk yanlısı Sultan Murad Taburlarının Levant Cephesi'ne (el-Şabah el Şamiyye) saldırısı bu mücadelenin bir parçası.

İdlib operasyonu, Türkiye’nin Halep’in kuzeyine düzenlediği ‘Fırat Kalkanı Operasyonu’ndan sonra Suriye’ye düzenlediği ikinci operasyon. Ankara’nın Afrin’deki YPG pozisyonlarını bertaraf etmeyi başarıp başarmayacağı ve El Kaide üyeleriyle hesaplaşmaktan kaçınıp kaçınmayacağı henüz net değil. Net olan tek bir şey var: Türkiye, Suriye’nin kaygan kumuna doğru derin bir adım daha attı.