Tahran-Beyrut yolu Riyad’dan mı geçer?

Önce Lübnan Başbakanı Suudi Arabistan’da “Hayatım tehlike altında” diyerek istifa etti. Ardından Suudi Arabistan’da çok sayıda prens ve bakan yolsuzluk suçlamasıyla gözaltına alındı. Aynı sıralarda Der-Zor’u IŞİD’den kurtaran Suriye ordusu yeni hamlelere girişti. Ortadoğu’yu yakından izleyen Vahakn Keşişyan “Der-Zor’dan sonra Irak-Suriye arasında açılacak olası yol Beyrut’dan Riyad’a dengeleri bozdu” diyor.

Irak ordusu ve İran destekli Haşdi Şaabi milislerinin Irak’taki el-Qaim’e girmeleri ve Suriye ordusunun da Der-Zor’a girmesi, IŞİD’in bölgesini daraltırken, diğer yandan kalan IŞİD bölgesini de ikiye bölme ihtimali yaratıyor. Suriye ordusunun el-Bukemal harekatının başladığını ilan etmesi de Der-Zor ve el-Qaim arasındaki en büyük yerleşim noktasını hedef aldıklarını gösteriyor. Ancak Qaim-Bukemal-Der-Zor hattının el değiştirmesi yalnızca IŞİD bölgesini ikiye bölmek anlamına gelmiyor. Aynı zamanda Bağdat-Şam dolayısıyla Tahran-Beyrut hattının da açılması anlamına geliyor. Nitekim, Irak-Suriye arasındaki önemli dört geçidin de hiçbiri bugün Suriye rejim güçlerinin kontrolü altında değil, önemsiz ve kısıtlı bazı geçitler elbette bu ilişkiyi sağlıyor ancak yüksek kapasiteli transfer için kalan geçitlerin ele geçirilmesi gerekiyor. Bu geçitlerden birisi, hatta en önemlisi olan el-Bukamal hattının ele geçirilmesi, Qaim ve Der Zor harekatlarından sonra artık an meselesi. 

IŞİD’in rolü 

Bu gelişmelerden sonra, hem IŞİD’in oynadığı rollerden birini daha bariz görebiliyoruz  (İran’ın Irak üzerinden Suriye’ye ulaşmasını engellemek) hem de, Lübnan’ın geçen haftaya kadarki statükosu ile Tahran-Beyrut hattının son durağı olarak ne büyük öneme sahip olduğunu. Lübnan’da geçen yıl yeni hükümet kurulmuş, Hizbullah’ın, yani İran ve Suriye ittifakının desteklediği Mişel Aun cumhurbaşkanı olmuştu. Hükümeti de, her ne kadar Hizbullah karşıtı Saad Hariri kurmuş olsa da bu iki blok arasında bir istikrar oluşmuştu. Suriye-Irak sınırındaki gelişmelerden sonra, İran’a karşı yeni bir cephe açmak amacıyla Lübnan’ın istikrarını bozmak, Suudi Arabistan için bir stratejik hamle olabilir. Muhtemelen bu mesajı daha güçlü kılmak için, Saad Hariri Beyrut’tan Riyad’a uçmuş, istifasını orada açıklamıştı. Bundan sonraki saatlerde S. Arabistan’ın başkenti Riyad’a Yemen’den bir balistik füze düştü. Suudi Arabistan bunu İran tarafından yapılan bir ‘savaş eylemi’ olarak değerlendirdi. 

Tasfiye operasyonu

Aynı sıralarda Suudi Arabistan’da gerçekleşen tasfiye operasyonunun bu olan bitenle doğrudan ilişkili olup olmadığı şimdilik belirsiz. Alelacele kurulmuş bir yolsuzluk komisyonun aldığı kararlarla prensler, bakanlar ve iş adamlarının gözaltına alınması, bir yandan yeni Kral ve Veliahdın iç güç dengelerini değiştirme hamlesi olarak görünüyor. Yani  “Savaş çıkacak bu işi de böyle halledelim” demiş olabilirler.  Bu operasyon bir yandan da, İran’a karşı gerginliği artırma hamlesine karşı çıkabilecekleri susturma operasyonu da olabilir. Böyle bir ikilem ya da görüş ayrılığının Suudi Arabistan’da yaşandığı biliniyor. Hatta aynı ikilem Amerika Birleşik Devletleri’nde de mevcut ve bu anlamda Pentagon ile Kongre kutuplaşmış durumda. Bir kutup (Pentagon-Trump), “İran’a karşı Suudi Arabistan’ı destekleyelim, İsrail de Lübnan’a savaş açıp Hizbullah’ı yok etsin, sonrasında Suriye’de Rusya ile başka dille konuşuruz” diyor. Diğer kutup ise (Kongre) “İran’ı tamamen kaybedemeyiz, elde ettiğimiz nükleer ittifakı devam ettirmeliyiz, savaş açarsak buraları Rusya’nın kucağına atmış oluruz, Suudi Arabistan da IŞİD gibi bir yapıyla Ortadoğu’yu kontrol etmek istiyor” demekte.

Yeni savaş mı?

Amerika’daki her iki kutbun Suudi Arabistan’da kendi müttefikleri var. Ancak doğrudan çatışma yanlıları ağır basmış olmalı ki bugün açıkça savaşlardan söz ediliyor. İsrail’in Lübnan sınırında haftalardır asker topladığı ve füze denemeleri yaptığı da biliniyor. Bu da Lübnan’ı açık çatışma alanlardan bir tanesi haline tekrar getiriyor. Hele de hükümeti olmayan bir Lübnan’ı. Suriye savaşının başından beri bu durumdan kaçınmayı başaran Lübnanlılar hızlıca ülke içinde yeni bir ittifak kurup bu duruma devam edebilecekler mi, şimdiden kestirmek zor. Ancak tetikteki İsrail bunun için geniş bir zaman aralığı bırakmıyor. Bir önceki benzer boşluğu doldurmak iki yıl sürmüştü. Ve tabii an itibariyle çok sayıda soru mevcut. Suriye Ordusu el-Bukemal’e ilerlerken nasıl gelişmeler yaşanabilir, bu ilerleme  sürer mi yoksa engellerle mi karşılaşır? Suudi tehdidi altındaki İran, Tahran-Beyrut hattı hamlesinden vazgeçer mi? Ya da vazgeçerse “şimdilik” kaydıyla mı vazgeçer.

Ortadoğu’da her hamle yeni sorular yaratır. Bu son hamleler de yaratmış vaziyette. Görünen o ki Şii-Sünni satrancında yeni ve hayati hamleler yapılıyor. Manzaranın netleşmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. 

Kategoriler

Güncel Dünya



Yazar Hakkında

Vahakn Keşişyan