Bu sorulara yanıt arıyoruz

Patrik seçimi sürecinde yaşanan tıkanıklık Türkiye Ermeni toplumunu huzursuz eden, yoran bir aşamaya çoktan gelmiş bulunuyor. 2016’nın Ekim ayında Ruhaniler Genel Meclisi’nce Patrik Mutafyan emekli edilip, makamı da da “münhal” yani boş ilan edileli beri Türkiye Ermeni kilisesi gelenekleri uyarınca birçok adım atıldı. 15 Mart’ta bu kararın bir sonucu olarak Patrik Kaymakamı yani Değabah seçimi yapıldı. Hemen ertesinde Müteşebbis Heyet seçildi. Heyet 9 Temmuz’da seçim takvimini içeren yazıyı İstanbul Valiliği’ne gönderdi. Ancak hala bu yazıya yanıt verilmiş değil. İstanbul Valisi’nin Ermeni toplumundan çeşitli kesimlerle yürüttüğü görüşmelerde Patrik Kaymakamı ve Müteşebbis Heyet’i yok saydığını söylediğini duyuyoruz. Ancak bu yok saymanın gerekçeleri Türkiye Cumhuriyeti tarafından resmen açıklanmış değil. Bu durumda Türkiye Ermeni toplumunun da aklında olan bazı soruları hem devlet, hem Patrikhane  yetkililerine sormak gereği duyuyoruz. 

-İstanbul Valisi Vasip Şahin Patrik Kaymakamı Bekçiyan ve Müteşebbis Heyet için “Bizim için yok hükmündedir” demiş midir? Dediyse bunun gerekçeleri nelerdir?

-İstanbul Valiliği seçim için atılan adımlarda herhangi bir usulsüzlük mü tespit etmiştir? Eğer böyle bir bakış varsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Nisan 2017’deki taziye mesajında ifade ettiği “Türkiye Ermenileri Patriği seçiminin kısa zamanda neticelenmesini temenni ediyor, çalışmalarınızda sizlere muvaffakiyetler diliyorum” sözlerini nasıl değerlendirmek gerekir? 

-İstanbul Valisi Başepiskopos Ateşyan’a “Siz henüz istifa etmediniz. Biz sizi Patrik Genel Vekili olarak tanıyoruz” demiş midir?

-Ruhaniler Genel Meclisi oylarıyla Patrik Genel Vekili olan Başepiskopos Ateşyan, aynı Ruhaniler Genel Meclisi oylamasında Patrik Kaymakamlığı seçimini kaybettiğine göre görevi doğal olarak sona ermemiş midir? 

-Eğer öyleyse Başepiskopos Ateşyan niçin istifa etmemekte direnmektedir? Devletten bir beklentisi mi vardır?

-Devletin Patrik seçiminde “uygun gördüğü” ya da “görmediği” isimler mi vardır? Eğer öyleyse bunun kilisenin iç hukukuna bir müdahale olarak  değerlendirilmesi gerekmez mi? 

-Devlet adına bu kadar açıklama yapılırken yetkili makamların ısrarla suskunluğunu korumalarını nasıl değerlendirmek gerekir? 

Daha sorulacak çok soru var, ancak başlıcaları bunlardır. “Bizim dönemimizde azınlıkların haklarında büyük gelişmeler oldu” sözlerini her fırsatta tekrarlayan iktidar çevrelerinden doyurucu bir açıklama beklemek hakkımızdır.

Kategoriler

Toplum Kilise



Yazar Hakkında