Salondan çıkartılan Şık: Umarım kendiniz gibi bir mahkemede yargılanmazsınız

Cumhuriyet davası duruşmasında gazeteci Ahmet Şık'ın konuşmasına 'siyasi' olduğu gerekçesiyle izin verilmedi, Mahkeme Başkanı Dağ Şık'ı salondan dışarı çıkardı.

Sabah saat 11.00’de başlayan duruşmada Mahkeme Başkanı Dağ “Saat 14.00-14.30 gibi Leyla Tavşanoğlu ve Mehmet Faraç tanıklık yapacaklarını iletti. Sonra iddia makamı mütalasını verecek. Saat 14.00'e kadar ara verildi” dedi.

Ahmet Şık’ın beyanda bulunmak için duruşmaya devam edilmesi talebinin üzerine duruşmaya ara verilmedi.

bianet’ten Elif Akgül’ün haberine göre Ahmet Şık şunları söyledi: 

“Bu baştan sonra savunma bağlamında, dosyayla çok ilgili -dosya zaten siyasi linç olduğu için- siyasi de…” 

Avukat Fikret İlkiz: “Burada söylenecek bazı sözler sizle alakalı olmadığını önceden belirtmek istiyoruz.” 

Şık: “Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, yeni adli yılın açılışı vesilesiyle 23 Kasım 2017’de yaptığı konuşmada çok çarpıcı veriler ortaya koydu. 2016 yılı adli suç istatistiklerine göre 80 milyonluk ülkemizde yaklaşık 6 milyon 900 bin şüpheli bulunduğunu açıklayan Cirit; ‘Demek ki Türkiye’de, nüfusa oranladığımızda yüzde 8 civarında kişi şüphelidir. Haklarında ilk derece soruşturma yürütülmektedir’ dedi.” 

“Bu sözleri referans alsak bile, ülke nüfusunun yüzde 8’inin şüpheli olması çok yüksek bir oran. Ama Yargıtay Başkanı Cirit’in yaptığı basit hesap hatasını düzeltmek gerekiyor. Şöyle ki; 0-15 yaş grubunda yer alanlar ile akıl hastalarının ve benzeri isnat yeteneği bulunmayan insanların ülke nüfusuna oranı yaklaşık yüzde 25. Bir yüzde 10 da bedensel engelli olan ya da yatalak ve fiziken suç işleyemeyecek durumda olan insanlar var.Bu iki kategoride yer alanları hesaptan düştüğümüzde, yasalar karşısında isnat yeteneğine sahip yaklaşık 50 milyon insan kaldığını söyleyebiliriz. Eğer, Yargıtay Başkanı’nın ifade ettiği gibi yaklaşık 7 milyon şüpheli varsa bu oransal olarak ülke nüfusunun yüzde 15’inin devlet nezdinde şüpheli görüldüğü anlamına gelir. Başka bir deyişle sokaktaki her 7 kişiden biri şüpheli. Buradan yola çıkarak günümüz Türkiye’sini kısaca özetlemeye kalksak karşımıza çıkan tablo şöyle bir şey oluyor: Çoğulculuğa değil çoğunlukçuluğa sırtını dayayarak memleketin kendinden olmayanlarına değişik biçimlerde ve düzeyde terörist muamelesi yapan bir iktidar var. Terörist muamelesini akıl almaz suçlamalara dönüştüren iktidar güdümünde bir yargı var.”

Mahkeme Başkanı Dağ: “Sözünü kesiyorum Ahmet Şık. Böyle gidersen izin vermem. Açılmış olan soruşturmalar var. İktidarla alakası yok Savunma kapsamında kalacaksan devam et.” 

İzleyiciler: “Siz diyeceksiniz.”

Mahkeme Başkanı Dağ: “Burası forum değil. Siz öğretemezsiniz bana.”

İzleyici: “Ahmet'e siz diyeceksiniz. O sizin oğlunuz değil.”

Mahkeme Başkanı Dağ: “Çıkarın dışarı”

İzleyici çıkarıldı.

Şık: “Hakikati örtbas eden, gizlenen her gerçekle ortak geleceğimizin karartılmasına suç ortaklığı yapan bir medya var. Her şey gözlerinin önünde cereyan ederken korkuyla ya da konforunun bozulacağı endişesiyle bir suskunluk sarmalına hapsolmuş bir sessiz çoğunluk var. 

“Hal bu iken, tamamen zalimliğe adanmış ve kötülüğünü şiddetle besleyen bir dikta rejiminde doğal olarak, özgürlüğünün sınırlarını genişleten de sadece kötülük oluyor.

“Öyle maharet ya da zeka gerektiren bir kötülük değil. Gücü elinde tutmanın kibri ve pervasızlığıyla hayata geçirilen sıradan ve organize bir kötülük. Kötüler. Farkındalar ve biliyorlar kötü olduklarını. Ve bu da, onları daha kötü yapıyor. 

“Bu karanlık iklimi yaratanlar kendileriyle ve kötülükleriyle yüzleşmenin ağır sonuçlarını geciktirmek için de kendilerinden olmayanları, kendileri gibi olmayanları, suçlarını ifşa edenleri suçluyorlar.

“Bu tablonun ortaya çıkmasında AKP iktidarının en güçlü silahı kuşku yok ki medyası oldu. El koymalar, satın almalar yoluyla iktidar sözcülüğünü üstlenen bir medya inşa edilmişti.”

Dağ, Şık’ın sözünü kesti.

Dağ: “Bu savunma değil. Siyasi dava değil. Böyle savunmaya izin vermem.” 

Şık: “Neden?” 

Dağ: “Sanığı dışarı alıyorsunuz. Savunmasını kesiyorum.”

Şık: “Bu siyasi bir dava. Umarım siz kendiniz gibi bir mahkemede yargılanmazsınız.” 

Şık’ın salondan çıkarılma kararı salondakilerce alkışla protesto edildi. Salondan "Rezalet" ve yuh sesleri yükseldi. 

Ahmet Şık salondan çıkarılırken “Ahmet çıkacak yine yazacak sloganı” atıldı. Mahkeme heyeti de salonu terk etti. 

Duruşmanın saat 14.00’te başlayacağı açıklanmıştı, salon 14.40’ta açıldı. 

Mahkeme Başkanı Dağ, Ahmet Şık’ın bundan sonraki duruşmalara alınmayacağını söyledi. Bunun üzerine Şık’ın avukatları karara sözlü olarak itiraz etti.  

Mahkeme Başkanı: Önceki celsede olanlar aslında mahkemenin arzu etmediği ama mecbur bırakıldığı olaylardır. Ahmet Şık’ın protest bir adam olduğunu biz de biliyoruz, herkes biliyor. Slogan atarak mahkemeyi forumdaşlarıyla forum alanı haline getirmesi doğru değil. CMK 203, 204 maddeleri uyarınca Ahmet Şık mahkemenin düzenini bozmuştur, bundan sonra da bozacağı açık. Ahmet Şık yargılamanın bundan sonraki aşamasına alınmayacak.

Avukat Fikret İlkiz: Ahmet Şık 12:01’de başladı, 12:07’de kestiniz. Davanın siyasi olduğunu söyleyip AKP iktidarını eleştirince susturdunuz. Biz savunmanlar ve müvekkillerimiz bu davanın siyasi bir dava olduğunu hep söyledik. Biz savunma olarak görüşlerimizi söyleriz. Ahmet Şık ne zaman yargıyı eleştirdiğinde, ne zaman "Medya" dediğinde, ne zaman AKP iktidarını eleştirdiğinde hep “Durun” dediniz. Ahmet Şık’ı CMK 204 uyarınca duruşma güvenliği için salondan çıkarıp kararı kişiselleştirirseniz mahkemenin bağımsızlığından ve tarafsızlığından şüpheye düşeriz. Savunma hakkı için Ahmet Şık’ın tekrar salona çağrılmasını ve savunmasını yapmasını istiyoruz.

Savcı, “beyanlarında savunma hakkını kötüye kullandığı” iddiasıyla Ahmet Şık’ın duruşma salonuna alınması talebinin reddini istedi. Mahkeme Başkanı Dağ, "Yargılamanın insicamını bozduğu anlaşıldığından Ahmet Şık bugünkü celsede olmayacaktır" dedi.  

Avukat Bahri Belen: “Ahmet Şık, duruşmadan çıkarılmadan önce bağırmadı çağırmadı, heyete hakaret etmedi. “Yargı" dedi, "Medya" dedi, "İktidar” dedi. ürkiye’nin en köklü gazetesine açılmış bir dava bu. Yandaş medyadan birilerinin ifadesi alınıp bu dosyaya kondu. Bu medyanın yayınları bu iddianameye dayanak olduysa biz bir şey demeyecek miyiz? Sanıkların yargının bu haline işaret ederek umutsuzluklarını belirtme hakkı yok mu?”

Kategoriler

Güncel



Yazar Hakkında